İDEALİST BİR NESLİN İZİNDE ÖĞRETMEN OKULU YILLARIMIZ 1

Ben, 1968–69 Bolu Erkek Öğretmen Okulu mezunuyum. Ben ve okul arkadaşlarım, sadece bilgiyle değil; aynı zamanda ahlâk, milli duygu, vatan sevgisi ve çalışkanlıkla yoğrulmuş bir neslin temsilcileriyiz. Yatılı okulda geçirdiğimiz yıllar boyunca, sadece dersler değil; disiplin, sorumluluk ve idealist bir ruh da bize kazandırıldı. Akşam mütalaaları, bir buçuk saat boyunca ders çalışmayı zorunlu kılıyor, katılmayanlara ise ceza uygulanıyordu. Bu sistem, bizleri hem bireysel hem de toplumsal açıdan sorumluluk sahibi hâline getirdi.

Mezuniyetimizde hepimizin dilinde bir şarkı vardı: “ Alnımızda bilgilerden bir çelenk,
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yeryüzünde yoktur olmaz Türk'e denk;
Korku bilmez soyumuz .
Şanlı yurdum her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun!
Candan açtık cehle karşı bir savaş;
Ey bu yolda ant içen genç arkadaş;
Öğren öğret hakkı halka gürle coş!
Durma durma koş.”
Öğretmen marşı.
Bu sözler, bizlere verilen görevin sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir misyon olduğunu hatırlatıyordu.

Üç yıl süren öğretmen okulu eğitimimiz, bilgiyi aktarmanın ötesinde bir sorumluluk kazandırdı. Bizleri yetiştiren öğretmenlerimiz, sabır, azim ve büyük bir idealizmle bize yol gösterdiler. Onların gayreti sayesinde bizler de aynı ideallerle öğrencilerimizi yetiştirmek ve çevremize faydalı olmak için çaba gösterdik. Gece gündüz demeden, bilgi aktarmak, öğrencilerimizi aydınlatmak ve çevremize katkı sağlamak, bizleri sadece bir meslek grubunun parçası yapmadı; aynı zamanda topluma karşı sorumluluk sahibi bireyler hâline getirdi.

O yıllarda sadece akademik dersler değil, sanatsal ve kültürel gelişimimiz de önemseniyordu. Her öğrenci bir enstrüman çalmak zorundaydı; mandolin, flüt, saz veya benzeri bir enstrüman… Ben mandolini seçmiştim. Ders aralarında arkadaşlarla melodiler çalar, şarkılar söylerdik. Bu küçük ama değerli alışkanlık, bize hem disiplin hem de estetik bir duygu kazandırıyordu.

Hollanda’da ders verirken, aile konusunu işlerken mandolinde “Daha dün annemizin kollarında” şarkısını çaldığımda, sınıfıma ziyarete gelen müfettişin hayretle beni tebrik etmesi, öğretmen okulunda kazandığımız yeteneklerin dünyanın neresinde olursak olalım bize artı değer kattığını gösterdi.

Bir diğer önemli deneyimimiz de köy ve şehir okullarına yaptığımız uygulamalı stajlardı. Her uygulamalı stajlar, bize gerçek sınıf deneyimi kazandırıyor ve öğretmenliğe atacağımız adıma büyük katkı sağlıyordu. Köy okullarında öğrendiğimiz sabır, iletişim becerisi ve öğretme disiplini, akademik bilgimizin ötesinde bir öğretmen olarak olgunlaşmamızı sağladı.

O günleri hatırladıkça, okul bahçesinde çocuklarla oynadığımız oyunları unutmak mümkün mü?Veda gecesi için; sadece derslerde değil kültürel faaliyetlerde de önemli bir hazırlık yapmıştık. Son gecede sahneye koyduğumuz tiyatroyu velilerimize ve öğrenci arkadaşlarımıza sunmamız, unutulmaz bir anı olarak hafızamızda kaldı. O gece, hem eğitimin sadece kitap ve derslerden ibaret olmadığını, hem de sanatın, paylaşmanın ve topluluk bilincinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamıştık.
Birlikte tamamladığımız projeler ve köy okullarında yaşadığımız o unutulmaz günler aklıma gelir. Hepsi, sadece öğrenmenin değil, paylaşmanın ve dayanışmanın da bir parçasıydı.

Ve mezuniyet günü geldiğinde, diplomamızı aldığımız an hissettiğimiz heyecan, geleceğe dair umut ve mutluluk tarifsizdi. Tayini çıkan köye gittiğimizde, bir ışık gibi sınıfa girerek öğrencilerimize dokunmanın verdiği sevinç ve coşku hâlâ hafızamda canlıdır. O an, öğretmen okulunda edindiğimiz tüm bilgi, disiplin, ahlâk ve sanat eğitimlerinin, bizi ideal bir öğretmen olarak şekillendirdiğini tam anlamıyla hissettiğim andı.