Değerlendirme ve ölçme olmadan başarının ne olduğunu bilemeyiz. Değerlendirmeye göre sonuçlar, sonuçlara göre eğitimde, ilimde, ekonomide ve sağlıkta dünya standartlarının neresinde olduğumuzu görebiliriz.
Eğitimde de ölçme ve değerlendirme mutlaka yapılmalıdır. Basından takip edebildiğim kadarıyla öğretmenin veliler tarafından değerlendirileceği vurgulanmakta. Yeni değerlendirme sisteminin ne şekilde ve nasıl olacağı hakkında kapsamlı bir bilgiye sahip değilim. Bizim dönemlerimizde öğretmenlerin denetimi ve değerlendirilmeleri müfettişler tarafından yapılmaktaydı.
Eğitimde başarıyı yakalayabilmek için ölçme ve değerlendirmeyi nasıl yapalım? 4 ve 12 yaşını temel eğitimin içine alalım, okul öğrencilerinin tamamını ölçüp değerlendirelim ki, öğretmen sistemin içinde değerlendirilmiş olsun.
Önce okul fabrikasına girecek madene bakalım. Çocuklar hangi aileden geliyor? Gecekondudan mı? Köyden mi? Şehirden mi? Aile yapıları nasıl? Anne baba tahsilli mi? Okula başlayacak öğrencilerin sözcük hazineleri hangi seviyede? Okul öncesi eğitim almış mı?
Tabi zamanla hiperaktif, ağır öğrenen ve disleksi gibi öğrenciler de ortaya çıkabilir. Bu tür öğrenciler özel testlerle tespit edilip, ağır öğrenen, hiperaktif, disleksi çocuklar için özel öğretmenler, 4 kişilik sııflar veya özel okullar hazırlanmalıdır.
Bütün Türkiye genelinde okullarda öğrencileri tanımak için zeka, bilgi ve meslek testleri yılda iki defa, 4 ile 12 yaş gruplarına uygulanmasında büyük yarar olacağını düşünmekteyim. Her öğrencinin kapasitesi dosyasına işlenmiş olur. Bu testler sonucunda üstün zekalılarda ortaya çıkacaktır. Üstün zekalılar için de özel okullar veya özel sınıflar oluşturulmalıdır.
Testler özel bilim adamları tarafından, çağa uygun, dünya standartlarına göre hazırlanmalı, bu testler doğrultusunda okulların başarı çıtası belirlenmelidir.
Bütün ülke genelinde 11 yaş çocuklarına aynı günde zeka, bilgi ve meslek testleri yapılsın. Öğrenciyi tanıma dosyası ile, yılda bir defa yapılan test sonuçları birbirine çok yakın olması gerekir. Böylece bu testlerin sonuçlarına göre, okulların ve öğretmenlerin başarıları bilimsel olarak ölçülüp değerlendirilmiş olur. Çıtayı geçemeyen okullar ve öğretmenler başarısızdır. Çıtayı aşan okul ve öğretmenler başarılıdır. Sonuçta başarısız okul ve öğretmenler mercek altına alınır.
Zenginlerin çocuklarının okuduğu özel okullarla, doğudaki, batıdaki okullar da aynı değerde olması sağlanabilir. Aynı zamanda 12 yaş çocuklarının okullarda en az 15 bin sözcük sayısına ulaşması gerekir. Okul başarıları internet ve basından duyurularak, okullar arası rekabet oluşur. Öğrenci kayıtları başarıya göre çoğaltılır. Ölçme ve değerlendirmede veli devreden çıkmış olur. Öğretmenler de başarıyı artırmak için, kendilerini büyük uğraş içinde bulurlar.
Üstelik öğrencileri ortaokullara veya liselere yerleştirirken işimiz kolaylaşmış olur. 12 yaşından sonra çocukların başarı durumuna göre, üniversitelere, akademilere ve meslek okullarına yönlendirilir. Herkesin üniversiteyi bitirmesi gerekir gibi bir düşünceden de uzaklaşılmış olur. Üniversitelere imtihansız bir şekilde girilebilir, tıb ve öğretmenlik meslekleri hariç.
Elbette velinin eğitime katılımı çok önemlidir. Çocuk velinin, annenin, babanın. Eskiden beri çoğu velilerin söyledikleri ‘Çocuğun eti senin, kemiği benim' anlayışı bitmiştir. Çocuğun eti de, kemiği de annenin, babanındır.
Okulların başarısında velinin rolü çok büyüktür. Yılda 8760 saat var, 1000 saatini okullar aktif kullanıyor. Geriye kalan 7760 saat veliye ait. Velisiz bir eğitim de başarı mümkün değildir. Velinin eğitime katılım projeleri düzenleyip, düşük tahsilli velileri de geliştirerek, okulların başarıları artırılabilir. Fakir ailelerin çocukları için projeler geliştirilebilir. Örneğin okul bünyesinde 2,5 ile 4 yaş arası çocuklar için oyuncak sınıfları oluşturularak, çocukların dil gelişimi, sosyalleşmesi ve kelime hazinesi geliştirilir, okula hazır hale getirilir.
Ülkemizde 18 milyon öğrenci mi var? Büyük zenginlik. Aklın ve ilmin ışığında dünya standartlarının üst sıralarında gezinen ülkelere de bakarak, onların seviyesine çıkacak şekilde zenginiyle, fakiri ile, öğretmeni ile, velisiyle bu eğitim sorununu çözmek zorundayız.
Velinin öğretmeni değil, kendi çocuğunu değerlendirecek pozisyona getirmeliyiz. Veli öğretmenle iletişim içinde olmalıdır. Öğretmen veliyi yönlendirebilir. Veli öğretmeni bilimsel olarak değerlendiremez.
İNSAN MİMARI ÖĞRETMENLERE SEVGİLER,SAYGILAR SUNUYORUM.