“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” Kanuni Sultan Süleyman.
Gerçekten de dünyanın en büyük serveti ne paradır ne makam… Bir nefeslik sıhhattir. Fakat biz, o nefesi kendi elimizle zehirliyoruz.
Sokakta yürürken bakıyorum, her on kişiden beşi, altısı elinde sigara. Başını örtmüşü, açığı, yaşlısı, genci, kadını, erkeği fark etmiyor. Sokaklarımız, parklarımız, duraklarımız adeta duman altında. İçmeyenler bile o havayı soluyarak sigara içmiş kadar oluyor.
Bilmem; burada sigaranın zararlarını anlatmama gerek var mı Zaten paketin üzerinde büyük harflerle yazılı.
Geçtiğimiz günlerde Atatürk Orman Parkı’nda yürüyüş yaparken 14–15 yaşlarında bir grup gençle karşılaştım. Ellerinde sigara, kahkahalarla konuşuyorlardı. Yanlarına yaklaştım.
“İyi günler gençler, nasılsınız” dedim.
“Maşallah, ne kadar güzelsiniz, ne kadar enerji dolusunuz. Sizi çok seviyorum,” diyerek onlara içten bir şekilde kendimi tanıttım.
Gülüştüler, aramızda sıcak bir sohbet başladı.
Bir süre sonra sözü asıl konuya getirdim
“Bu sigara parasını kim veriyor” diye sordum.
Biri hemen, “Kendim kazanıyorum,” dedi.
Arkadaşı kahkaha attı. “Arkadaşım, niye yalan söylüyorsun” dedi. Diğeri dürüstçe, “Baban veriyor işte, ya da ailen,” diye cevapladı.
Onlara sigaranın zararlarından, geleceğin öneminden bahsettim
“Bakın,” dedim, “Bu sigara parasını biriktirin. Gün gelecek yuva kuracaksınız, evleneceksiniz. O zaman bu birikim size lazım olacak.”
İçlerinden biri, “Ben evlenmeyeceğim,” dedi.
“Neden” diye sordum.
“Bak bana nasihat ediyorsun, hayat zor, ben bu yaşta sigara içiyorum, ben bu toplumda çocuk yetiştiremem.” Diye karşılık verdi.
Bu cümle, sadece bir gencin değil, bir toplumun geleceğe dair umutsuzluğunun ifadesiydi. Gençler evlenmek istemiyorlar. Bu, ülkemizi etkileyecek geleceğin sosyolojik bir sorunu.
Ancak içlerinden biri sessizce söze girdi
“Amca, ben sigara içmiyorum. Ben doğmadan iki gün önce babam Suriye kırsalında şehit olmuş. Ailem hep anlatır. Onun kemiklerini sızlatmamak için sigara içmiyorum. İzmirliyim, annem evlenmiş, Bolu’ya yerleştik, babalığım çok iyi bir insan, çok mutluyuz, ailede sigara içen yok.”
Bu söz beni derinden etkiledi. İşte dedim, gerçek kahramanlık bu! O çocuğun babasına duyduğu saygı, her nefeste bir ahlak, bir bilinç ve bir vefa örneğiydi. Size bu arkadaşınız rol model olsun.
Gençlere bir de arkadaşımın hikâyesini anlattım
Bir arkadaşım, 30 yıl boyunca sigaraya vereceği parayı her gün bir kumbaraya atmış. Yıllar sonra o birikimle bir daire almış. Dairenin kapısına da şu yazıyı asmış
“Sigara parasından alınan daire.”
İşte bu da bir ders, bir yaşam gerçeği.
Ama ne yazık ki kanser hastası, kalp hastası ya da nefes darlığı çeken birçok insan bile hâlâ sigara içmeye devam ediyor. Hastalıklarından ders almak yerine, o dumanın peşinden gitmeyi sürdürüyorlar.
Oysa Japonya’nın sokaklarında sigara içmek yasak. Kentin belirli noktalarına şeffaf, havalandırmalı sigara kulübeleri yapılmış. Toplum bilinciyle bireysel özgürlük dengelenmiş. Bizde ise maalesef her köşe başı, her park, her durak dumanla dolu.
Unutmayalım; bir toplumun geleceği, gençlerinin elindeki sigara değil, kalemle ölçülür.
Gerçek özgürlük, bağımlılıklardan kurtulmakla başlar.
Bir nefes sıhhat, bir ömür servetten değerlidir.
Sigarayı bırakan her insan, sadece kendi sağlığını değil, toplumun da havasını temizler.
Bir gün herkesin elinde sigara değil, kitap, kalem umuduyla, sevgi dolu dileklerimi iletiyorum.
25 Kasım 2025
Şükrü Karataş