İzzet Baysal Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Proje Okulu müdürü Hasan AKSAY ve müdür yardımcısı Emine KARAOĞLAN okullarının hazırlamış olduğu panele davet ettiler. Böyle bir davete çok sevindim. Katılacağımı söyledim, kendilerine davetleri için teşekkür ettim.

Orta kısmını okuduğum okulun bahçesine girince 55 yıl geriye giderek müthiş bir heyecan doldu içime. O günkü okul yıllarıma döndüm. Bu dönüş; beni gençleştirdi, heyecanlandırdı, yaşama sevincimi artırdı. Okul bahçesindeki öğrencilerle selamlaşırken onların yaşıtıymış gibi hissetim kendimi.

Müdür odasında karşıladılar, diğer misafirler de geldi. İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden Mesleki ve Teknik Eğitim Şube Müdürü Sabri GÜNDÜZ ve yanında gelen diğer çalışanlarla tanıştık. Çaylarımızı içtik. Daha sonra panelin yapılacağı salona geçtik. Salon okul öğrencileri ve öğretmenlerle dolmuş.

Genç kız ve erkek İzzet Baysal Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Proje Okulu öğrencileri İskender Pala’nın eseri olan Fuzuli’nin Leyla ile Mecnun eserini sundular. ‘’Leyla ile Mecnun’un dünyevi aşkı bir basamak olarak kullanıp maddeden ayrılıp tamamen ruha ait olan ilahi aşkı’’ çok güzel anlattılar.

Bir önceki panelde de; Türk dünyasının ünlü yazarı Cengiz AYTMATOV’UN Toprak Ana romanını işlemişler. ’’İnsanın toprağı ekip biçerek ailesiyle ilgilenerek, mutluluğa ulaşabileceği, savaşın her türlüsünün dünyanın başına gelebilecek en büyük felaketlerden biri olduğu düşüncesi vurgulanmış.’’

Panelin sonunda: Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni Seda IRK SÜNEL öğrencileriyle yaptıkları çalışmalar üzerinde bilgiler verdi. Genç, coşkulu ve heyecan dolu Seda öğretmenin konuşması, başarısı takdire şayandı. Ardından Sabri beyin eğitimde genç nesillerin geleceğe yönelik başarılarını öğütleyen anlamlı konuşması büyük alkış aldı.

Müdür yardımcısı Emine Karaoğlan salonda beni tanıttı, depreme yaptığımız yardımdan bahsetti teşekkür ederek mikrofonu verdi.

Ben de sorular soracaktım: İdealleriniz ne? Gelecekle ilgili ne düşünüyorsunuz? Hayalleriniz neler? Rol modeliniz sizler için kim?

Gördüm ki: Değerli okul müdürü Hasan Aksay ve saygıdeğer müdür yardımcısı Emine Karaoğlan yönetiminde genç ideal öğretmen kadrosuyla benim soracağım soruları öğrencileriyle birlikte çoktan aşmışlar.  Okullarının da adını aldığı İzzet Baysal babamızı rol model olarak seçmişler. İzzet babanın on öğüdünü de ruhlarına, beyinlerine yerleştirmişler. İzzet babanın öğüdünün biri ‘’okumaya vakit ayır, okuma bilginin pınarıdır’’ kuralını panelde ispatladılar. Bu panelin daha büyük bir salonda, daha çok öğrencilere örnek olması için organize yapılabilirdi. Çok değerli emekten daha çok öğrenci yararlanabilirdi.

  Öğrencilerin kendini, geçmişini, tarihini ve kültürünü tanımasının en önemli yolu büyük yazarları okumaktır. Bu paneller ile öğrencilerin, erken yaşta okuma disiplini edinirken, kendisini, tarihini, kültürünü tanıyarak dünyaları değişecektir.

İzzet Baysal Mesleki Anadolu ve Teknik Lisesi Proje Okulu’nun önemini ve değerini ortaya koyan aşağıdaki hikayeyi burada aktarıyorum.

Zengin bir babanın sarayı, çiftlikleri ve üç oğlu varmış. Babaları sağlığımda sizlere malımı pay edeceğim der. Yaş durumuna göre büyük oğlu saraya, ortanca oğlu çiftliğe, küçük oğlu için de sandığı vasiyet eder. Babaları vefat ettiğinde büyük oğlan saraya, ortanca oğlan çiftliğe yerleşir. Küçük kardeş sandığı açtığında bir mektupla, bir tomar para bulur. Mektupta; babası falan yerde medrese var, oraya gideceksin bu paraları oradaki bilgeye vereceksin. O bilge sana ne zaman oradan gidebilirsin derse oradan ayrılacaksın. Bu tahsilinin yanında bir sanat öğreneceksin der. Babasının dediğini yapar, medreseyi bulur, parayı ve mektubu hocaya verir. Hocası baban çok akıllıymış evlat der.  Medresesine alır. Çevredeki iş yerlerinde bir sanat öğrenebilirsin teklifinde bulunur. 15 yıl orada okurken, yanında, o günkü şartlarda çok geçerli olan çeyiz sandığı yapmasını babasının vasiyeti üzerine öğrenir. 15 yılın sonunda hocası; artık tahsilin bitti, yolun açık olsun deyip ayrılmasını ister

. Tahsilini bitiren en küçük kardeş; burada hiç değilse okurken yemek, içecek sorunu yoktu, şimdi ben ne yapacağım diye düşünerek, Yunus Emre gibi yollara düşer. Seyyah gibi dolaşırken büyük bir şehre varır, orada kalabalık toplanmış, bir idareci seçiyorlarmış. Konuşmacıları dinler. Konuşmalar hoşuna gitmez. Bir de ben konuşayım deyip kürsüye çıkar. Buraya seçilirsem medrese açacağım (bu günkü üniversite) Etrafa insanların yararlanacağı dükkânlar açacağım (bu günkü sanayi) marangoz atölyesi, demir atölyesi gibi. Bu konuşma herkesin hoşuna gider. Nihayet o şehre vali olur. Hocasına ve arkadaşlarına haber gönderir. Medrese açılır, dükkânlar açılır, ustalar getirtilir.

Şehirde hareketlilik ve bolluk olur. Kendisi de çok mutlu bir şekilde yanında çalışanlarla etraftaki köylerin sorunlarını sormak için dolaşırken bir eve misafir olurlar. Evin kızı çay getirir. Hoş sohbetten sonra ayrılırlar. Vali misafir olduğu evin kızını beğenir. Dünürcü gönderir. Kızın babası başımıza bir talih kuşu kondu, buna hayır demek olmaz ancak bir soruverin, valilikten atılırsa ailesini geçindirecek bir sanatı var mı? Der. Vali de o günkü gardırobu olan çeyiz sandığını elleriyle yapıp hediye gönderir. Kızla evlenir. Çocukları olur.

Vali abilerini özler, çocuklarıyla birlikte ziyarete gitmek için atlar koşulur. En büyük abisinin sarayının olduğu yere vardığında sarayı göremeyince, orada dilenen birisine para verip sorar, ben yanlış mı geldim? Burada saray olacaktı. Dilenci o sarayın sahibi benim, saray yandı, ailem de içinde yandı, burada dileniyorum der mahzun ve utangaç bir şekilde. Canım abim, öbür abim yardım etmiyor mu? Sorma onun çiftliğine de hastalık geldi, deli dana hastalığı, çocukları hastalıktan öldüler, kendisi de hasta bir vaziyette başka mahallede dileniyor. Büyük kardeşlerinin içine düştükleri bu hazin durumlarından hayli etkilenir, hüzünlenir. Abilerini yanına alır.

Hayırlı evlat yetiştirdin ne yapacaksın malı mülkü, hayırsız evlat bir gecede bitirir malı mülkü. Bilgi ile donatılmış, tahsilli, görgülü, ahlaklı insan dünyanın her yerinde kendine yer bulur, aç açık kalmaz.

 BİLGİ GÜÇTÜR, SANAT ALTIN BİLEZİKTİR.

İzzet Baysal Meslek Anadolu ve Teknik Lisesi Proje Okulu müspet ilimlerin yanında dünyanın her yerinde geçerli meslekleri de öğrenerek, ülkenin üretimine katkıları büyük katma değer oluyor.

İdeal duygularla dolu olan saygı değer okul müdürü Hasan Aksay’ı, Müdür yardımcısı Emine Karaoğlan’ı, genç Türk Dili Ve Edebiyat öğretmeni Seda Irk Sünel’i, Okulun değerli öğretmenlerini ve öğrencilerini tebrik ediyorum, kutluyorum Gelecek ve ülkem adına gurur duydum.

Toplum görevler yükler insana, mevkiine, mesleğine göre değişen fakat sosyal düzen gibi ebedi olan görevler yükler insana. Ahlak bu görevleri gerçekleştirmektir. Eğitimin ödevi, yeni bir insan yaratmak. Seven, düşünen, çalışan bir insan. Eğitimin ödevi her ehliyete layık olduğu yeri vermektir. İnsanı egoizm zindanından ancak ahlak kurtarabilir. AHLAK VE İMAN. Sevmek, harekete geçmek, topluma yararlı işler yapmak için bilmek yetmez, istemek de lazım. İradenin zembereği sevgi. Bunun için bir felsefeye daha doğrusu sosyal bir ahlaka, bir mistiğe ihtiyaç var.

Deprem için yardım eden herkese, deprem yardımına sebep olan  Abant İzzet Baysal  Meslek Anadolu ve Teknik Proje okuluyla buluşturan sayın Muharrem Demirel’e, okul müdürü Sayın Hasan Aksay’a, müdür yardımcısı Emine Karaoğlan’a ve ekibi değerli öğretmenlerimizin misafirperverlikleri için teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.

Şükrü Karataş

1 Haziran 2023