Malum bugünlerde gündemimizde  ne deprem, ne ekonomi , ne hayat pahalılığı , ne işsizlik nede ülkenin içinde bulunduğu ulusal yada yerel problemler  var. Tek gündem “SEÇİM”..

Kimi seçeceğiz?

“Recep Tayyip ERDOĞAN’ı mı? ,

“KILIÇDAROĞLU’ nu mu?”..

Türkiye’nin şu an en önemli gündemi..

                Muhalefet,   yaklaşık 20 yılda ülkenin elde ettiği kazanımları görmeden  , icraatlara bakmadan iktidarı “Tek adam” olmakla , “Diktatörlük”le suçluyor.  İktidar ise muhalefeti  (haklı olarak) fetö terör örgütü , PKK  terör örgütü , IMF , ABD ve tüm Türkiye düşmanları ile  birlikte hareket etmekle suçluyor.

                Charles Bukowski bir sözünde der ki. “Demokrasi ve diktatörlük arasındaki fark şudur: Demokraside önce oy verir sonra emirler alırsınız. Diktatörlükte oy vermekle zaman kaybetmezsiniz” Hep birlikte 14 Mayıs ta göreceğiz. Milletimizin sağ duyusu ne karar verecek?  Seçmen sandıkta ne derse o ..

                Siyaset  bugünü okumak değildir. Öngörülü olmak ,  feraset  ve basiret sahibi olmak gerekir . Bugün yaşanan her gelişmenin geleceğe dair bir izdüşümünün olacağını hesaplamak  gerekir. İşte tam bu noktada son günlerde yaşanan gelişmeler aslında Türk Siyasetinde gelecek 10-15 yıla dair bazı  ip uçlarını önümüze koymaktadır. 

                Neden mi bahsediyorum ? Tabi ki Fatih Erbakan , Muharrem İnce   ve  Ekrem İmamoğlu  ile  Ali Babacan  isimlerinden bahsediyorum.

                Bence bundan sonra  bu isimlere  çok dikkat edin .

                Ülkemizin gelecek  10-15 yılını etkileyecek siyasi gelişmelerini bu isimler üzerinden göreceksiniz. Ve bu isimler  benim gözlemlediğim kadarı ile  kendileri açısından farklı siyasi stratejiler  geliştirip yol almaya  çalışıyorlar.  Ya  dış güç desteği ve PR  çalışmalarını stratejilerinin merkezine oturtmayı seçiyorlar  , yada tabandan başlayan siyasi mücadele  yöntemini  benimsiyerek aslında birbirilerinden ayrılıyorlar.

                Ekrem İmamoğlu ve  Ali Babacan  AB, ABD, büyükelçiler ve uluslararası medya ve finans  kuruluşlarının  gözdesi  olarak ön plana çıkarken , ERBAKAN ve İNCE tabandan başlayan  mücadeleleri ile  dikkat çekiyorlar.

                1.taraf EKREM İMAMOĞLU , ALİ BABACAN  tarafı.  Bu taraf  dış güç  ve  onların eliyle  oluşturulmuş medya PR çalışmalarını  stratejilerinin merkezi haline getirmiş durumda. Bu sebeple de 6’lı masanın tam ortasındalar.

                Ekrem İmamoğlu , eğer çok ani bir değişim olmazsa  CHP genel Başkanlığı’ na aday bir isim olarak ön plana çıkıyor. Bunun için ise  şu an bekleme de. Ya KILIÇDAROĞLU’ nun seçim kaybetmesini  , yada seçilerek Cumhurbaşkanı olarak gitmesini bekleyerek sessiz sedasız, kavgasız gürültüsüz CHP’ nin başına geçmek için bekliyor. Bu  stratejisini izlerken ,  BÜYÜKELÇİLER ile sıcak temaslar kurarak , İstanbul Büyükşehir Belediyesine belirli uluslararası finans kuruluşlarından borç alarak ve AB ile ABD  ye sıcak mesajlar vererek  göz kırpıyor. Ve siyasi ikbal projesini bunun üzerine oturtmuş görünüyor..

                Burada  2. İsim ise ALİ BABACAN.  Ak parti den ayrılarak bir parti kuran ve  şu an için  yapılan anketlerde çok fazla bir  siyasi varlık  gösteremeyen Ali Babacan  ,  AB basını ve dış mihrakların  gelecekte  merkez sağ için adres olarak gördükleri kişi.  ANAP tarzı  düşünülen  bu partide Ali Babacan özellikle AB ve ABD’ ye her gün mesaj vermekte ve bu noktada ki duruşunu onlara göstermeye çalışmaktadır.  Gelecek yıllarda   yapacağı bazı transferler  ve  çıkışlarla bundan sonra Türk siyasetinde daha aktif bir noktada varlığını hissettirecektir diye düşünüyorum. En büyük dezavantajı siyasi tecrübesizliği.

                2.taraf  ise Fatih Erbakan , Muharrem İnce  tarafı. Aslında Fatih Erbakan  ve Muharrem İnce konusuna  çok daha uzun bir köşe yazısı  yazılır. Zira bu iki isimde şu an çok uzun soluklu  ve zor  bir siyasi  mücadelenin ilk adımlarını atıyorlar.  Tabiri caizse tüm olumsuzluklara rağmen  siyasi bir mücadelenin içine girdiler   ve görünen o ki  başlangıç olarak oldukça iyi bir mesafe de  kat ettiler.

                Fatih Erbakan , Saadet Partisinin Milli Görüş geleneğinden uzaklaştığını  söyleyerek  Refah Partisi ruhunu yeniden canlandırmaya çalışıyor . Bunda da oldukça başarılı ilerliyor. 2018 yılında  başlattığı mücadelesini adım adım  sabırla bugünlere getirdi. Parti kurmadan önce il il gezdi.  Konferanslar  ve toplantılar düzenledi. Belli bir alt yapıya oluşunca  Yeniden Refah Partisi’ ni kurdu. Parti kurulur kurulmaz ise  çok doğru bir strateji  izledi ve “MAKUL MUHALEFET” anlayışı ile ilerledi. Doğruları söyledi. Yanlışları sert bir şekilde eleştirdi. “İddia sahibiyim” dedi ve “Milli Görüş iktidar  olacaktır”  diyerek kitleler ile buluşmaya  başladı. Dün hiç şans verilmeyen  Fatih Erbakan bugünlere gelindiğinde  tüm anketlerde % 1,3 ile % 1,5 arasında oy oranına  ulaştı.

                Muharrem İnce  ise CHP’ nin  Mustafa Kemal  Atatürk’ün partisi olmaktan çıktığını ve temel ilkelerinden uzak,  terör örgütleri ile pazarlık yapan bir  parti haline geldiğini  söylüyor. Oda “İddia sahibiyim” dedi “ Atatürkçüler İktidar Olacaktır” diyerek yola çıktı.  İktidarı çok sert bir dille  eleştirirken , ana muhalefeti de liyakatsizlikle ve milli değerlerle çatışmakla suçladı.   Özellikle dış politika ve savunma sanayisindeki  milli meselelerde ki duruşu ile  halkın takdirini kazanırken,  ekonomi  ve diğer alanlardaki eleştirileri ile doğru muhalefet şeklini göstermeye çalıştı.  Ana muhalefeti liyakatsiz ve  Türkiye aleyhine çalışmakla   eleştirirken , Türk siyasetinde 2 kutuplu anlayışın değil çoklu siyasetin varlığını ortaya koymaya gayret etti.

                Ona da hiç şans verilmiyordu.  Ama  2021 yılı Ocak ayında çıktı ve dedi ki “ 13 Mart 2023 tarihinden sonra çok şey değişecek . Göreceksiniz” dedi ve dediği gibi de oldu. 6 lı masa karıştı. 6 lı masaya oy verecekler  büyük hayal kırıklığı yaşadılar. Bugün gelinen noktada  ise düne kadar oyu % 0,3 le ifade edilen  Muharrem İNCE’ nin oy oranı taraflı tarafsız  tüm herkesin anketlerinde % 3 ila % 6 arasında değişen rakamlarda çıkıyor.

                Özellikle   Muharrem İNCE’ nin çizgisi  bana , DSP ‘ li Bülent Ecevit’in çizgisini hatırlatıyor. CHP’ nin PKK  ile ortam söylemler içine girdiği,   fetö ile flört ettiği ,  sol marjinal gruplarla yakınlaştığı  Mustafa Kemal Atatürk çizgisinden  daha çok,  İsmet İNÖNÜ’ nün  AVRUPA SOLU çizgisinde olduğu aşikar. Tam bu noktada Muharrem İnce’nin , Atatürk çizgisinde  Milliyetçi Sol diye tabiri edilen bir çizgide olacağı  gerçeği gün gibi karşımızda.

                Bu konu aslında çok uzun ve detaylı anlatılması gereken bir konu. Öyle bir iki cümle ile anlatılabilecek izah edilebilecek bir konu değil.  Ancak  özetle şunu söylemek gerekir. Önümüzdeki 10-15  yıl  batı destekli İMAMOĞLU – BABACAN  ve  milliyetçi cephe sayılabilecek  ERBAKAN – İNCE  isimlerinin çokça önümüze  geleceği yıllar olacaktır.