“Ben, 1968–69 Bolu Erkek Öğretmen Okulu mezunuyum. Ben ve okul arkadaşlarım, sadece bilgiyle değil; aynı zamanda ahlâk, milli duygu, vatan sevgisi ve çalışkanlıkla yoğrulmuş bir neslin temsilcileriyiz. Yatılı okulda geçirdiğimiz yıllar boyunca, sadece dersler değil; disiplin, sorumluluk ve idealist bir ruh da bize kazandırıldı.
Üç yıl süren öğretmen okulu eğitimimiz, bilgiyi aktarmanın ötesinde bir sorumluluk kazandırdı. Bizleri yetiştiren öğretmenlerimiz, sabır, azim ve büyük bir idealizmle bize yol gösterdiler. Onların gayreti sayesinde bizler de aynı ideallerle öğrencilerimizi yetiştirmek ve çevremize faydalı olmak için çaba gösterdik. Gece gündüz demeden, bilgi aktarmak, öğrencilerimizi aydınlatmak ve çevremize katkı sağlamak, bizleri sadece bir meslek grubunun parçası yapmadı; aynı zamanda topluma karşı sorumluluk sahibi bireyler hâline getirdi.

Ve mezuniyet günü geldiğinde, diplomamızı aldığımız an hissettiğimiz heyecan, geleceğe dair umut ve mutluluk tarifsizdi. Tayini çıkan köye gittiğimizde, bir ışık gibi sınıfa girerek öğrencilerimize dokunmanın verdiği sevinç ve coşku hâlâ hafızamda canlıdır. O an, öğretmen okulunda edindiğimiz tüm bilgi, disiplin, ahlâk ve sanat eğitimlerinin, bizi ideal bir öğretmen olarak şekillendirdiğini tam anlamıyla hissettiğim andı.”
Bolu nabız gazetesi 9-9- 2025 Ş.K

O yıllarda Bolu Erkek Öğretmen Okulu yeni binasına taşındı.
Öğretmen Okulu yeni binasına taşındığında sınıf sayısı hızla artmış ve 1S’ye kadar uzanmıştı. Ancak derslikler bu artışı karşılamaya yetmiyordu. Bu yüzden müzik, beden eğitimi veya iş dersine giden sınıfların boşalttığı odalar, gezici sınıflar için kullanılıyordu. Öğrenciler sırayla birlikte bir derslikten diğerine taşınır, adeta okul içinde sürekli dolaşan küçük kervanlar gibi görünürdü. Bu durum, hem sınıf arkadaşlığını güçlendiriyor hem de okulun o yıllardaki heyecanlı ve hareketli atmosferini yansıtıyordu.

Yeni binanın bahçesindeki ağaçları ve çiçekleri, Tarım öğretmenimiz Hakkı Orus’un öncülüğünde hep birlikte düzenlemiştik. Dikilen ağaçlar bugün hâlâ orada, bahçeyi süsleyerek bizlere geçmişin hatıralarını hatırlatıyor.
Tarım derslerimize giren Hakkı Orus Hocamız, disiplinli ve nüktedan kişiliğiyle hafızamızda derin izler bırakmıştı. Bir gün beni sözlüye kaldırdı. Sorduğu soruya cevaben “salatalık” dedim. Hocamız hiç tereddüt etmeden, kendine has üslubuyla, “O salatalık değil, hıyar… senin gibi hıyar!” dedi. O an çok utanmış, bir o kadar da gülmüştük. Yıllar geçti ama hocamızın o sözü hâlâ kulaklarımda çınlar.

Okulumuz, sadece öğretmen değil, aynı zamanda spor alanında da önemli isimler yetiştirdi. Aramızdan üç milli sporcu çıktı: rahmetli Hüseyin Keskin, Muharrem ve rahmetli Çetin Erdoğan. Bu değerli sporcular, hem Türk futboluna hem de Boluspor’a büyük katkılarda bulundular. Okulumuzun adını sahalarda da gururla temsil ettiler.

Bugün ise ülkemizin manzarasına bakınca, 1 milyon öğretmenimiz, 18 milyon öğrencimiz, 500 bin doktorumuz, 950 bin subay ve generalimiz, yüzbinlerce emniyet mensubu, ilahiyat ve farklı branşlardan mezunumuz var. Böylesine güçlü, bilgiyle donanmış insan kaynağına sahip olmamıza rağmen, ülke olarak bugünlere nasıl geldiğimizi, neden daha ileriye gidemediğimizi anlamakta zorlanıyorum.

Bu soruya cevap aramak, sadece bir eleştiri değil; aynı zamanda bir sorumluluktur. Çünkü idealist duygularla, projelerle, fedakârlıkla bu ülkeyi daha ileri seviyelere taşımak mümkündür. Öğretmen olarak bizlerin görevi, sadece sınıfta değil, hayatın her alanında ülkemizin gelişimine katkı sunmaktır.

1 milyon öğretmen, insan mimarıdır. Değerli öğretmenlerimizin, 18 milyon öğrencimizi idealist duygularla yetiştirerek ülkemizi en üstün seviyelere çıkarmasını diliyorum. Çünkü geleceğimiz öğretmenlere bağlıdır.
Öğretmen, bir insan mimarıdır. Bir mum gibi, etrafını aydınlatırken kendisi eriyen bir fedakârlık abidesidir. Ancak bugün teknolojinin sunduğu imkanlarla, öğretmenin ışığını artık sönmeyen bir ışığa benzetiyorum. O, bir futbol sahasını aydınlatan projektörler gibi, kendisini tüketmeden sürekli aydınlatan ve yol gösteren bir güç olmalıdır.

Eğitim ve öğretim yılının başladığı bu anlamlı günlerde, insan mimarı olan kıymetli öğretmenlerimize başarılar diliyorum. Geleceğimizi inşa eden öğretmenlerimizin azmi, sabrı ve idealist ruhu, ülkemizi daha aydınlık yarınlara taşıyacaktır.

Geçmişe dönüp baktığımızda, bizleri yetiştiren öğretmenlerimize minnet duyuyorum. Sağ olan öğretmenlerimize sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyor, vefat edenleri rahmetle anıyorum. Aynı şekilde, arkadaşlarımızdan sağ olanlara mutluluk ve sağlık dolu uzun ömürler, ebediyete intikal edenlere rahmet diliyorum.

Bu idealist duygular, sadece geçmişin bir hatırası değil; bugün ve yarın da rehberimiz olacak bir ışık. Çünkü idealizm, bir nesli, bir mesleği ve bir toplumu geleceğe taşır. Bizler, bu değerleri yaşatarak ve gelecek nesillere aktararak, öğretmenliğin sadece bir meslek değil, bir yaşam biçimi olduğunu göstermeye devam edeceğiz.