MAVİ GÖMLEKLİ HAKEM

(15/10/2025 saat 19 da, Hilton otelde, Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Bolu Şubesi’nce davet edilip, Bolu İl Hakem Kurulu ve TFFHGD Bolu Şubesince 2025-2026 Sezon Açılışı programına katıldık. Sayın Başkanlar Batuhan Topçu ve Sayın Arif Ergün beylerin şahsında bütün hakemlerimize, saha komiserlerine, maç gözlemcilerimize, ilgililere başarılar diliyorum. Alttaki hikâyede yaşanmış bir hakem anısıdır ve 05/09/ 2014 tarihinde Bolu Ekspres gazetesinde köşemde, yayınlanmıştır.

( https://boluekspres.com/icerik/kose.php?i=9454 )
Bu yazıyı Bolulu hakemlerimize ve hakem adaylarımıza armağan ederek, tekrar hakem kardeşlerimize başarılar diliyorum.
***

Rekabet ortamında gergin geçen futbol maçında mavi gömlekli hakemin, bir pozisyonda verdiği karar nedeniyle saha bir anda karıştı.
Mavi gömlekli hakemin verdiği karar doğru bir karardı.

Kırmızı kart gören oyuncu saha dışına çıkacağı yerde, birden hakeme saldırmış, savurduğu öldüresiye yumruk boşa çıkmıştı.
Tüm gücüyle adaleleri üzerinde sıçrayıp yükselerek, çivili kramponlarla hakemin başına savurduğu tekme de boşa çıkmıştı.
Takımın başkanı başta olmak üzere sahaya her yönden dalan ve de hak aramak adına(!)sözde taraftarlar, kalabalık arasından, hakeme salya sümük tekme atabilme, yumruk vurabilme telaşındaydılar.
Birkaç polis olayları önlemede yetersiz kalacağını anlayınca mecburen elleri tabancalarına gitti. Birisi havaya üç el ateş etti.
Sahaya giren küçük çocuklar ve kendini sorumlu sanan koca koca adamlar, o an biricik kıyamadıkları kendi canlarını koruyabilmek için (!) çil yavrusu gibi dağıldılar.

Az önce saha ana baba günü gibiydi. Sahanın ortasında bekleyen hakem triosunu takviye kuvvet kollukları da yetişip korumaya aldı.

Kendilerini haklı, güçlü, hak aradıklarını sanan bu şuursuz yumruklar ve de küfürlü diller, tekrar saldırmaya hazır şekilde saha dışında bekliyor, küfürlerin her türlüsünü pervasızca koro halinde söylüyorlardı.
Hakemlerin ana, baba, bacı, gardaş, sülalelerine ve kişiliklerine edilmedik küfür kalmadığı gibi birde hırpaladıkları bu hakemleri ele geçirebilseler parçalayacaklardı(!)
Polis kalabalığı dağıtmakta kararlıydı. İkindi ezanları da bu gürültü içinde okunmaya başladı

xxx

Polis otosuna bindirilen mavi gömlekli hakemler geniş güvenlik önlemleri arasında sahadan uzaklaştırılırken, şuursuz taraftarlar:
-Zaten ofsayttı, satılık bunlar ya……, diye öfkelerini kusmaya çalışıyorlardı.
Kalabalıklar dağılmamıştı:
-Ana meydanda belediyenin önünde bi kaç tane hakemi sallandıracaksın, bak bi da oluyor mu?..
Minik çocuklarda, ellerinde taşlarla beklerlerken bu olayları oyunun için de oyun olarak algılayıp anlamsızca, kahkalarla seğirtiyorlardı.

Geride kalansa, nefret ve küfür yanardağından fışkıran hakaret lavları ve fütursuzca söylenen küfürler her yanda duyuluyor, kendilerini taraftar diye adlandırılan bu kişiler, bu tür hakemleri gebertmenin(!) caiz olduğunu bile söylüyorlardı.

xxx

Günün ışıkları semalarımızdan çekilmeye başlayacağı vakitte, marketten çıkan mavi gömlekli hakem, elindeki poşetleriyle hızlı hızlı yol aldı. Çok eskilerden kalan, yaşı yüzyıla yaklaşan ve ahşap avlu ile çevrilmiş dış bahçe kapısından içeri girdi, iki katlı eski evin üst kattaki pencerelerine baktı. Hiçbir odanın ışığı yanmıyordu. Ahşap merdivenlerden üst kata kıvrak ve hızlı bir şekilde çıktı. Kapıyı tıkladı ve edeple odaya girdi.
Odanın ışığını açtı. Işıkla birlikte camın önündeki sedirde saçları ağarmış, yüzünde yalnızlığın duraklarını ve de donukluğunu nakşettiği “annesi”, kapıya doğru hasretle ve umutla baktı.
Mavi gömlekli oğlunun gelişi ile yorgun şakakları ve fersiz gözlerine can gelmiş, heyecanla gülümsemeye çalıştı. Hasretlik dudaklarından zayıf motifli yorgun kelimeler döküldü:
-Canım oğlum, hoş geldin!” dedi.
Mavi gömlekli genç hakem, elindeki poşetleri bir kenara bırakıp sessizce ilerleyip çok özlediği eli, hürmetle öpüp yaşlı ve yıllara meydan okuyan yorgun bedeni sarsmadan kucakladı. Yaşlı anne, kollarıyla, mavi gömlekli oğlunu sarmaya çalıştı ama pek başarılı olamadı. Mavi gömlekli hakem, o anda, anasını kucaklarken cennetteydi. Hiç bir bağır bu kadar engin, bu kadar geniş, bu kadar bereketli, bu kadar sahici olamazdı. Ana kokusunu içine sindire sindire çekti.
Fakat gereksiz bazı kokuların farkına vardı her zamanki gibi.
Poşetin birini açtı. İçinden bebek bezinin büyüğü olan büyükler için yapılan hasta bezini hazırladı. Üzülmeden, üşenmeden, suratını asmadan, her zaman yapmak zorunda olduğu annesinin alt temizliğini yüksünmeden yaptı. Annesi yattığı yerden, fersiz gözleriyle ötelerin ötesine bakarak, birine devamlı mırıldanıyordu. Oğlu için sesini en iyi duyana, en iyi bilene, yüreğinin içinde çok yakinen hissedip, yüreciğine sığdırdığı Âlemlerin Rabbine dua ediyordu. ”Yarabbi, O’nu kazalardan, belalardan, kötü insanların şerrinden, sevdiklerin hürmetine koru, ben O’ndan çok razıyım sen de oğlumdan razı ol ” diyor, nemlenen gözlerinden billur inci damlacıkları, yıllara meydan okuyan yorgun şakaklarından akarak yastığının kaneviçeleri arasından kayboluyordu.

xxx

Mavi gömlekli genç adam akşam yemeklerini de hazırlanmıştı. Zengin sayılamayacak, eksiklerle donanmış sofralarındaki huzurlu sessizliği akşam ezanı müjdeleyerek böldü.
Kuruyan dudaklar ve diller, Allahütealâ’yı zikrederek oruçları açarken, mavi gömlekli hakem, bu günkü sahada kendine küfredenleri hatırladı. Gayri ihtiyari ilk oyuncağı, ilk canı olan mübarek anacığına baktı.
“Ananı”
diyen hakaret ve küfür kelimelere muhatap olmanın ve de “Cennet anaların ayakları altında” olduğunu bildiği bir bebekten daha çaresiz, masum annesinin garibanlığındaki tevekküllü halini görürken, farkına varmadan akan göz yaşları yanaklarından süzülüp , dudaklarından diline değiyor ve iftariyelik oluyordu.

Bu gün o yumrukların, tekmelerin vücuduna denk gelmediyse eğer, bunu da annesinin en sevgiliye, Allahüteala’ya mahzun kırık yüreğiyle ettiği duaların, eseri olduğunu adı gibi biliyordu.