Danimarkalı dil bilimci Vilhelm Thomsen, 130 yıl önce, 1893 yılının sonlarında, Köktürk Anıtlarının, asıl adıyla Bengü Taşların alfabesini çözmüş, Türkoloji’nin en önemli keşfini gerçekleştirmiştir. Bu keşif sonucunda Türklerin 8. yüzyılın ilk yarısında muhteşem bir yazı ve mütekâmil bir dil kullandıkları, sağlam bir millet vasfına, içten bir milliyetçilik duygusuna, derin bir bilgelik felsefesine, güçlü bir devlet yönetimine ve ahlaklı bir siyaset anlayışına sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Türk tarihinin, Türk kültürünün, Türk dili ve edebiyatının, Türk devlet ve siyaset anlayışının, Türk hayat felsefesinin bizzat kutlu atalarımız tarafından yazılan ilk belgeleri 130 yıl önce dünyaya tanıtılmıştır. Böylece Köktürk çağında kutlu atalarımızın yazıp diktiği ve biz torunlarına “ebediyen yaşayalım, yok olup gitmeyelim” diye vasiyet bıraktığı sözler günümüze ulaşmayı başarmıştır. Büyük bir hayret ve hayranlık içinde kalan insanlık, Bengü Taşların yüzlerce yıldır taşıdığı esrarı ve ölümsüz mesajları öğrenmeye başlamıştır.
Türk milletini yeniden ihtişamlı günlerine kavuşturacak sırlar, 13 asır öncesinden günümüze gelen ölümsüz mesajlarda gizlidir. Bu ölümsüz mesajın adı; Türk milliyetçiliğidir, Türk milletine olan bağlılıktır, Türklüğe gönül vermektir. Bengü Taşlar, kalbinde Türklük sevgisi ve millî şuuru olmayan “köksüzler” için belki de sadece bir taştır. Ancak Bengü Taşlar, Altaylardan Tuna’ya kadar bu millî çağrıya kulak veren Türklük sevdalılarının ruhunda ve kalbinde en müstesna, en mümtaz yerini ve en derin anlamını bulmuştur. “Ne zamandan beri Türk adına sahibiz?” diyen ve atalarının izini süren Türk milliyetçileri; Bilge Tonyukuk, Köl Tigin, Bilge Kağan ile tanışmışlar, onların Türk devleti ve Türk milleti için büyük bir azim, kararlılık ve inançla çalıştıklarını minnet duygularıyla okumuşlardır.
Bilge Tonyukuk, Köl Tigin, Bilge Kağan… 8. asrın ilk yarısında yaşamışlar, Türk milletini yükseltmek için çalışmışlar; Köl Tigin’in atına binip düşmana nasıl hücum ettiği, Bilge Kağan’ın Türk milleti için nasıl gece uyumayıp gündüz oturmadığı, Bilge Tonyukuk’un kızıl kanını dökerek kara terini akıtarak çalıştığı görkemli sahneler Bengü Taşlara kazınmıştır. Bengü Taşlar millî Türk kimliğinin bütün hususiyetlerini barındırır. Çünkü kutlu atalarımızın hareket noktası Türklük ve Türk milliyetçiliği olmuştur. Onlar milletine “Türk”, adına “Türk”, töresine “Türk”, beylerine ve kağanlarına “Türk”, vatanlarına “Türk” diyorlardı: Türk bodun, Türk kagan, Türk begler, Türk ıduk yiri subı, Türk törüsi… “Türkçe” konuşuyorlardı, “Türkçe” yazıyorlardı, “Türkçe” yaşıyorlardı. “Türk” ifadesinin bu kadar sık geçmesi, Köktürklerdeki Türklük bilincinin ve Türk milliyetçiliğinin en açık göstergesidir. Ayrıca “Türk” sadece bir isim olarak kalmamış; varlığının devam etmesi için can ve kan verilen, uğruna mücadele edilen, derin bağlılık duyulan ve kolektif aidiyeti oluşturan millî bir kimlik olmuştur. Kutlu atalarımız Türk milletini seviyorlardı, onun yükselmesini, birlik içinde olmasını, hür ve bağımsız yaşamasını istiyorlardı. Bu sebeple Türk milletini iç ve dış düşmanlardan gelebilecek çeşitli tehlike ve tehditlerden korumak için “Türk milleti işit!” diye uyarıyorlardı. Düşmanın entrika, fitne ve hilelerine aldanma, Türk adından vazgeçme; bilgili, doğru ve cesur bir insan ol, Türk milletinin yükselmesi için çok çalış; devletini, vatanını, töreni ve milletini bırakma, öyle kuvvetli ol ki dizliye diz çöktür başlıya baş eğdir… Kutlu atalarımız gece gündüz demeden Türk milletinin yükselmesi için, çıplak milleti giyimli fakir milleti zengin kılmak için, az milleti çok kılmak için, Türk adının yok olmaması için büyük bir sorumlulukla çalışıyorlardı. Kutlu atalarımız üstte mavi gök basmasın, altta yer delinmesin, Türk milletinin ili töresi ebed müddet yaşasın, Türk beyleri Türk adını bırakmasın, Türk milleti düşmana kul olmasın diye her çağda geçerliliğini koruyacak nitelikteki bilgi ve tecrübelerini Bengü Taşlara dokumuşlardır.
Bengü Taşlar, Türklük gurur ve şuurunun en eski ve en yüksek örneğidir. Bengü Taşlar, milliyetçi düşünceyi yakın çağda tanımış, millet olma vasfına ancak 18. yüzyılda ulaşmış Batıya rağmen, Türk milletinin millî kimliğini 13 asır öncesinden kazanmış olduklarının tarihî delilidir. Türkolog Prof. Dr. Muharrem Ergin’in “Türk milliyetçiliğinin temel kitabı” ifadesini kullandığı Bengü Taşlardaki metinler, toplamda 30-35 sayfa tutuyor. Ancak bu 30-35 sayfanın muhtevasında bundan yaklaşık 1300 yıl önce ferdî hayatlarını, şahsî ikbal ve istikballerini Türk milletine adayarak, Türk milliyetçiliğinin doruğuna yükselmiş kutlu atalarımızın kahramanlıkları, cesareti, bilgeliği, fedakârlığı, stratejik zekâsı ve gelecek vizyonu vardır. Kimliğini, vatanını, devletini, töresini kaybetmiş, entrikalar ile yabancılara teslim olmuş, kardeşliği bozulmuş, umutsuz ve çaresiz bir topluluğu, güçlü lider ve millî ülküyle bir ve beraber kılıp hür ve müstakil bir millet yapan yüksek bir milliyetçilik duygusu vardır.
Bugün biz Türk milliyetçilerine düşen görev şudur:
Kutlu atalarımızın Bengü Taşlara dokuduğu bilgi, birikim ve tecrübe dolu mesajlardan yeni ders ve sonuçlar çıkarmalıyız. Türk’ün adı sanı yok olmasın, Türk milleti ve Türk devleti ebed müddet yaşasın diye gücümüzün yettiği yere kadar çalışmalıyız. Türklüğün yükseliş ülküsü için mücadele etmeliyiz. Her türlü yabancılaşma, yozlaşma ve teslimiyete karşı Türk kimliğimize, millî varlığımıza, istiklalimize, töremize, ülkümüze ve ülkemize sahip çıkmalıyız.