Bir ormancı çocuğu olarak dünyaya geldim. Babama Ormancı Hasan derlerdi. Evimizde en güzel sohbet konuları orman ve ormancılık hikâyeleri üzerine yapılan sohbetleri ve yeşil denizlerin güzelliklerinin içindeki flora zenginlikleri dinlemekle geçti.
Çocukluğumda Bolu ve çevresinde hiç orman yangını duymadım.

BU YIL DA AYNI KÂBUSLARLA UYANIYORUZ.
Türkiye’nin dört bir yanında, özellikle de Akdeniz ve Ege kıyılarında son birkaç yıldır ormanlar cayır cayır yanıyor. Yalnızca ağaçlar değil, umutlar yanıyor. Binlerce canlı, bir gecede ya kül oluyor ya da yaşam alanını kaybedip hicret için yollara düşüyor. Ne yazık ki bu yangınların çoğu insan ihmalleriyle, insan eliyle çıkıyor.
Son yıllarda nedense bir orman yangını kelimesi beyinlerimizi de yakmaya başladı.
Her yıl aynı kâbusu yaşıyoruz. Alevlerin sardığı ormanlarımızdan yükselen dumanlar, yalnızca yeşilin değil, vicdanlarımızın da tükendiğinin habercisi gibi.;
Türkiye'nin dört bir yanında çıkan ve çoğu insan eliyle başlayan yangınlar, artık “doğal afet” sınırını aşmış durumda. Bu bir facia. Hem de göz göre göre gelen bir facia.

BİLEREK VEYA BİLMEYEREK KUL HAKKINA GİRİYORLAR
Kurumuş otlara bırakılan bir izmarit, ormana sokulan bir mangal, kırılmış cam parçaları, anız tutuşturmaları da başlı başına kul hakkına girmektedir.
Evet, bu nedenlerden ormanlarımız yanıyorsa, 85 milyon hakkımızı bu ihmalkârlık yapanlardan veya hainlerden ahirette alacağız.
Bilirsiniz, her hareketin hesabı Allahüteala’ya verilmeden mahşer yerinden ayrılmaya imkan yok. Bunu peygamber efendimiz haber veriyor. Hesap günü herkes için çok çetin geçecek.
Kul hakkı deyince, bunlara riayet etmeyen kişi, kamu adına milyonlarca vatandaşımızın hakkını yediğini ve hesabının öbür tarafta da vereceğini ilmihal bilgilerinde ifade edildiği üzere yazalım.

Bazen ihmalkârlık, bazen bilerek yakılan bir ateş... Her biri, milyonlarca yılda oluşmuş doğayı dakikalar içinde yok edebiliyor.

Orman yangınları, sadece ağaçları değil, binlerce canlının yaşam alanını yok ediyor.
Toprağın nefesini kesiyor. Suyun rotasını değiştiriyor. Havanın kalitesini bozuyor. Hayatımız zorlaşıyor.
Haberlerde okuyoruz. Bu günlerde,
Avrupa’dan ülkemize geleceği haber verilen ve "çöl sıcakları" olarak adlandırılan aşırı sıcak hava dalgalarıyla birleşince, riskler katlanarak artıyor.
Bolu’muz da büyük risk altında.

Ormanlar her an patlamaya hazır birer bomba hâline geldi. İşte böyle bir dönemde, tarihten gelen bir ses kulaklarımızda yankılanıyor:
"Ormanlarımdan bir dal kesenin başın keserim!"
Bu söz, Büyük sultan, atamız Fatih Sultan Mehmet’e (radyallahü anh) ait. Bugünün hukuk sisteminde böyle bir ceza mümkün değil elbette ama bu cümle, devlet aklının ormana ne kadar değer verdiğini, ormanın sadece bir doğa parçası değil, milletin geleceği olduğunu gösteriyor. Fatih Sultan Mehmet’in bu sözü, ciddiyeti simgeler. Devletin ormana bakışını şekillendiren bir anlayıştır bu.
Çünkü o dal, bir ağacın koludur; o kol, bir ormanın kalbidir. O orman, bir milletin nefesidir.
Fatih’in sözü, doğaya gösterilen saygının muhteşem ifadesidir.
Daha da özetleyecek olursak “Yaş Kesen Baş Keser sözünün gerçekliğini, son günlerde millet olarak bizzat görerek yaşıyoruz.
….
Bugün ise ne yazık ki bırakın dal kesmeyi, ormanın tamamını yakarak keyfine bakanlarla karşı karşıyayız. Yangın sonrası rant peşinde koşanlar, yapılaşmaya zemin hazırlayanlar, cezasız kalan sabotajcılar ortalıkta cirit atmaktadır.
Bu tabloya sessiz kalmak, tarihi bir vebaldir.
Şimdi ortak milli hareket şu almalıdır. Yanan her ormanın bir an önce yeşillendirmemiz lazımdır.

Şehidimiz Var.
Konya’dan İzmir ’e yangın söndürmeye giden iki çocuk babası İbrahim Demir ve söndürme vasıta şöforü Ragıp Şahin İzmir’de bu yangınlarda şehit oldu. Allahüteala rahmet eylesin. Gazilerimiz var. Onlara da şifalar diler, dualar ederiz.

Bolu Örneği Üzerinden Bir Çağrı:
Bolu Valiliği ormanlarla ilgili gerekli açıklamaları ve gerekli yasaklamayı yaptı. Yaptırımların ağır olduğunu hatırlatalım.
Konunun önemi açısından birde buradan yazalım:
Bolu gibi orman varlığı açısından zengin Bolu’da, bu sıcak günlerde “ormanlara girişin kesinlikle yasaklanması bir mecburiyettir. Özellikle Temmuz-Ağustos-Eylül dönemlerinde ormanlara girişin izinsiz ve denetimsiz şekilde serbest olması, yangınlara davetiye çıkarmaktır.

Üstelik artık çağın gereği olan teknoloji kullanılmalı. Ormanlık alanlara termal ve hareket sensörlü e-kamera sistemleri kurulmalı. Giriş noktaları otomatik olarak izlenmeli. Orman muhafaza memurları ve bekçileri, geçmişin değil bugünün de vazgeçilmez unsurları hâline getirilmeli.
Ormanlarda görülen şüpheli kişilerin kimlik kontrolleri yapılmalıdır. Araçları ve bagajları yetkililerce aranmalıdır.
Kısacası, ormanlarımıza “sessiz tanık” değil, “etkin koruyucu” olmalıyız. Yoksa her yıl kül olan milyonlarca ağaç, birer feryat gibi yükselmeye devam edecek göğe doğru.
Bu yangınları söndürmek kadar, çıkmadan engellemek de bizim sorumluluğumuz. Sessiz kalmak da suça ortak olmaktır.

BOLU’DA, NELER YAPILDI, NELER YAPILIYOR,
Bolu valiliğimiz ve Bolu Orman Bölge Müdürü Celal Kanbur Bey, tüm birimleriyle teyakkuz halinde. Yılbaşından bu yana merkezde ve ilçelerde sürekli yangın tatbikatları yapıldı. Hatta Bölgeler arsındaki yarışmalarda Dörtdivan bölgesi derece yaptı. Bolu’ya Yangın helikopteri kazandırılarak Gerede’de konuşlanmış durumda. Ülke genelinde 26.000 evladımız bu gün itibari ile arazide. Bolu Orman Bölge Müdürlüğü Orman Köylüsüne de ulaşarak, tatbikatlar içinde onlarında yer alması sağlanmış durumda. Bolu Valisi Abdulaziz Aydın Bey, tüm Kaymakamlara direktif vererek, Orman Bölge Müdürlüğü ile ortak hareket etmekte ve ekiplerin sevk ve idaresinde aktif rol almaktadır. Yangın eylem planları hazırdır. Olası bir risk durumunda, Valilik makamı ve Kaymakamlıklarla koordineli hareket etmek gerekir.
Bolumuz tüm imkânlarını, genç orman teşkilatı elemanlarıyla seferber etmiş durumdalar. Bolu Bölge müdürlüğü, gece gündüz nöbette ve pür dikkat kesilmiş halde hazır ve nazır durumda. Dronlarla, sık sık ormanlarımız havadan kontrol edilmekte. İletişimde en küçük bir sorun yok. Bu yönden cidden huzurluyuz.
Bolu Orman Bölge Müdürü Celal Kanbur Beyin ciddi uyarısını da yazalım. Bolu Halkı olarak şunu unutmayalım, Sakın ola, Anız yakılmamalı. Bunun resmen intihar olduğunu herkesin bilmesi gereklidir. Yakan kişiye müsamaha gösterilemeyeceğini bilmek gerekir. Bütün birimlerimizle tehlikelere karşı hazırız, tam hazır olduklarını ifade etti. Herkes dikkatli olmak zorundadır.

ORMAN YAKMANIN CEZASI NE OLMALIDIR.
Fatih Sultan Mehmet’in bizlere yıllar önce gösterdiği hedefi hatırlayarak işin özüne odaklanalım. Ormanları bilerek yakanların mal varlıkları anında devlet el koymalı ve failleri idam ile cezalandırılmalıdır. Yaş kesen baş kesmiştir. Hukuki eksikliler için, Burada TBMM üyeleri, kamunun beklentilerine aklıselim olarak yaklaşarak, gelecek nesillerde düşünülerek “idam kanununu” bir an öne çıkarmalıdır.
Bunun sağcılığı solculuğu olmaz, olamaz. Bu bir milli politika hedefidir.
Ağaç kesene değil, orman yakanı affetmek; geleceğimizi yakmaktır! Doğmamış nesilleri de yakmaktır!
Bugün yanan bir dal için sessiz kalırsak,
Yarın çocuklarımıza anlatacak bir ağaç gölgemiz bile kalmayacak.
Nitekim Peygamber efendimiz buyurmuştur ki “Kıyamet kopmaya yakınken elinizde bir ağaç fidanı varsa ve onu dikmeye vakit bulabilirseniz onu dikin” buyurmuştur.

Bu emri başımızın tacı kabul eder, Ülkemizi top yekün yemyeşil cennete çeviririz.
Yazımızın sonunda şunları da ifade edelim.
Vatan, millet, bayrak ve halk için tedbir alan, gecesini gündüzüne katanların var olduklarını bilelim.
Onlar popülizm değil, gerçeğin tam kalbinde iş yapan, emek veren, bizim insanlarımız olduklarını bilelim.
Yeşil Bolu adına Bolu Valimize, Bolu Orman Bölge Müdürlüğümüze, Orman Köylülerimize, yüreği al bayrak için riyasızca atan herkese ,
İzmir yangınında şehit olan 2 kardeşimize teşekkür ve dualar edelim.
***
Allahüteala Bolumuzu yangın+lar felaketlerden korusun. Ekiplerimize de Allah için güç kuvvet versin. İlmin ve bilimin ışığında hareket ederek, sebeplere yapışmayı, bir felaket durumunda da bunu milli bir görev addedip, hepimizin aracımızla, suyumuzla, söndürme tüplerimizle, kazma küreğimizle, bileğimizle, yüreğimizle, hazır ve nazır bir nefer olarak hazır olduğumuzu deklare edelim.
Dizlerimizi dövmeden, işi baştan sıkı tutalım.
Başka Yeşil Bolu Yok!