ÖNYARGININ YENİLGİSİ YORAM VAN KLAVEREN ÜZERİNDEN HAKİKATİN GÜCÜ
Modern çağın en büyük handikaplarından biri, bilgiden çok önyargının konuşmasıdır. İnsanlar çoğu zaman bir meseleyi anlamadan, araştırmadan ve derinlemesine düşünmeden hüküm vermeyi tercih eder. İslam söz konusu olduğunda bu durum daha da belirginleşmektedir. Ancak zaman zaman öyle örnekler çıkar ki, bütün ezberleri bozar. Yoram van Klaveren’in hayat hikâyesi işte tam olarak bu ezber bozan örneklerden biridir.
Joram van Klaveren yıllarca İslam’ın açık sözlü bir eleştirmeni olarak tanındı. Eski bir PVV siyasetçisi ve Milletvekili olarak camilerin kapatılması, Kur’an’ın yasaklanması ve İslam’ın Hollanda’dan çıkarılması için önerilerde bulundu.
Bir dönem Hollanda’da aşırı sağcı siyasetin içinde yer alan ve İslam karşıtı söylemleriyle tanınan Van Klaveren, İslam’ı eleştirmek ve kamuoyunda olumsuz bir algı oluşturmak amacıyla bir kitap yazmaya karar verir. Ancak kitabın hazırlık sürecinde yaptığı araştırmalar, okuduğu kaynaklar ve özellikle Kur’an-ı Kerim üzerine yoğunlaşması, onun düşünce dünyasında sarsıcı bir kırılmaya yol açar. Başlangıçta yıkmak için eğildiği hakikatin, zamanla kendisini inşa ettiğini fark eder ve sonuçta İslam’ı seçtiğini açıklar.

İlk kitabı Afvallige’de (Mürted), kendi dinî arayışını ve İslam’a geçişini anlattı. O günden bu yana İslam hakkındaki yanlış anlamaları gidermeye çalışıyor.
Bu dönüşüm, yalnızca bireysel bir inanç değişimi olarak okunmamalıdır. Bu olay, aynı zamanda bilginin önyargı karşısındaki zaferinin somut bir örneğidir. Van Klaveren’in hikâyesi, bize gösteriyor ki; hakikat, ona düşmanlık niyetiyle bile yaklaşsanız, samimiyetle araştırıldığında kendini kabul ettirir.

Bugün Batı toplumlarında İslam çoğu zaman güvenlik, tehdit ve radikallik kavramlarıyla birlikte anılmaktadır. Medya dili, siyasal söylemler ve popüler kültür, bu algıyı sürekli beslemektedir. Oysa Van Klaveren’in yaşadığı dönüşüm, İslam’ın bu kalıpların çok ötesinde bir ahlak, vicdan ve insanlık öğretisi sunduğunu bizzat yaşayarak ortaya koymaktadır.
Daha dikkat çekici olan ise, dün İslam karşıtı bir cephede yer alan bir ismin, bugün İslam’ı anlatan bir konuma gelmiş olmasıdır. Bu durum, bize şu gerçeği hatırlatmaktadır: İslam’ın savunulmaya değil, doğru anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Doğru anlaşıldığında ise, en sert dirençler bile anlamını yitirir.
Joram van Klaveren, Hollanda’daki ilk İslami müzenin — Islam Experience Center — kurucularındandır, yurt içi ve yurt dışında konferanslar vermekte ve Türkçeye ve farklı dillere çevrilmiş İslam hakkında kitapları var.
Bu örnek aynı zamanda biz Müslümanlar için de güçlü bir muhasebe vesilesidir. İslam yalnızca kitaplarda anlatılan bir inanç sistemi değil; yaşayışla temsil edilen bir hayat nizamıdır. Eğer bizler adaleti, merhameti, kul hakkını, dürüstlüğü ve ahlâkı gündelik hayatımıza yeterince yansıtamazsak, başkalarının zihnindeki İslam tasavvuru da doğal olarak eksik ve çarpık kalmaktadır.

Yoram van Klaveren’in hikâyesi, bir “ihtida” dininden dönerek Müslüman olma, anlatısının ötesinde; çağın hastalığı hâline gelen önyargıya karşı bilginin, vicdanın ve samimiyetin zaferidir. Hakikat, ona kapılarını kapatmayan hiç kimseyi karanlıkta bırakmaz. KUR-AN’ın MUCİZESİ.