Bilim adamları, incelemelerini ilerlettikçe, daha ürkütücü şeyler söylüyor. Bu depremi, iki bin atom bombasının enerjisiyle ifade ediliyor. 
Maalesef, boydan boya deprem kuşağı üzerinde yerleşik ülke olarak belli aralıklarla, bu felakete maruz kaldık.
Milletin tarifi malûmdur: “-Kaderde, kıvançta, tasada bir olmak!..”
Kaderde, kıvançta, tasada bir miyiz? Evet, O halde biz mükemmel bir milletiz
Bir ucu Rusya’da, öbür ucu İsrail’den hissedilen bir sarsıntının merkezinde olmak, her şeyin çöktüğü böylesine ağır bir afete yetişmek, dünyanın hiçbir ülkesinin altından kalkabileceği mesele değildi.13-14 Milyon insan o dakikada etkilendi.
Bu sayı, Yunanistan’ın nüfusuna denkti.
 

Devletimiz her şeye rağmen, ilk günden itibaren olağanüstü bir gayretle bölgede ulaşılmadık yer bırakmamaya çalıştı. Şu anda da halen tüm gücümüzle oralardayız.
Bu Deprem Türkiye’de ve dünyada hepimizi vurdu. Hem de nasıl. 84 milyon depremin acısını içimizde hissediyoruz. Hepimiz yardıma koşmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Her görüşten insan karınca kararınca bu acıya ortak oluyor.

Yıkımı konuşuyoruz, fakat sebeplerini yeterince konuşmuyoruz.
Sebeplerinin ana unsuru, nefsini bilmeyen, rabbini unutan, gözünü hırs bürümüş, ölümü ve ölüm sonrasını unutan cahil insanlardan, ilimden, edepten, insan haklarından habersiz ve nasipsiz, sadece şeklen insan görünümlü varlıklardan yeterince konuşmuyoruz.
Bu günden sonra onlardan da sık sık konuşacağız. Bu tiplerinin nasıl oluştuğunu da kalem kalem ortaya koyacağız ki, hataların üzerine korkmadan, ilmin ve bilimin ışığında cesaretle gidelim.
Hayatımız boyunca küçük birikimlerle elde ettiğimiz ve zorluklarla alabildiğimiz, hayalini kurduğumuz pembe panjurlu yuvamızın, meğerse  “tabut evimiz” veya “makyajlı mezarımız” olmamalı.
Ev alırken, süsüne püsüne değil, mutlaka proje yeterliliğine ve kontrol mekanizmasına bakmalıdır.
Emeklerimiz, hayallerimiz ve sevdiklerimiz asla enkazımız olmamalı.
Tabut evleri ve makyajlı mezarları üreten sığ anlayışın temelindeki dünyalık ve imansızlık; hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için yaşama hırsları, dün 99’da Yalova, İzmit ve Adapazarı’nda kol gezerken,
Bu gün de Kahramanmaraş, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa da kol geziyormuş(!)
Korkumuz, kimbilir şimdi diğer hangi illerimizde ve ilçelerimizde geziyor olduğunu, ve onların kim olduklarını bilemememizdir.

O kötü insan, insan görünümlü aynı insandır.
Suçlu ayağa kalk demeden önce,
Görevini yapmayan Mimarları,
Görevini yapmayan Statik projeyi eksik hazırlayan mühendisleri,
Görevini yapmayan Belediyeleri,
İşini tam yapmayan Müteahhitleri görmemiz lazım.
Onları “siyaset körlüğünden” kurtulup, gerçek yüzlerini bire bir tam görürsek, tabut evlerimiz kendiliğinde yok olacaktır.

Yani, “Ya Çare Sizsiniz. Ya Çaresizsiniz, değil diyemeyiz, buna izin veremeyiz!
****
An itibariyle 38.044 vatandaşımızı kaybettik. Bu sayının artmasından ciddi olarak korkuyoruz
Bu son deprem, yine binanın da insanın da çürüğünü ortaya çıkardı..
Malzemeden, alın terinden,  çalarak yetiştirilen ruhsuz ve materyalist nesillerin ne kadar çirkinleşebileceğini, ne kadar acımasız olduklarını, öğretti bize.
Dünyanın en büyük tehlikesinin, vicdanı olmayan, hiç ölmeyeceğini sanan, nefsinin oyuncağı olmuş,  körelmiş cahil insanlar olduğunu gösterdi. Hesap var beyler. Sahibimiz var bizlerin. 
Bir yanda hayatını kaybetmiş kızının yıkıntılar arasından sarkan elini bırakmadan tutan baba otururken, diğer yanda birileri market yağmalamaya girişti.  

Birileri de, malım canım sana feda olsun diye malıyla, canıyla, kanıyla ensar- muhacir kardeşlik ruhuyla yardıma koştu.
Bu gün, enkaz altından bir can daha çıkarmak için deprem bölgesinde 140 bin küsur insan, gece-gündüz canla başla çalışıyor

İşte bu tabloda ki güzellikler ve çirkinlikler yan yanaydı. Birinden nur akar, diğerinden kir, misali
Üstad Necip Fazıl’ın ifadesiyle, “fikir fahişesi” tipler de, deprem felaketi üzerinden, kardeşliğimize,  İslâm dinine ve Müslümanlara saldırırken, insani değerleri törpülemekle meşguller.
Allahüteala’da her şeyden haberdardır. O nedenle diyoruz ki,   “yaşasın cennet ve cehennem!” Kimisi bu dünyada kendini yakacak odunlarını yanlarında getirirlerken,  kimileri de vaat edilen cennet bahçelerini bu günden hazırlıyor, herkes gideceği yere göre yaşıyor.
Unutmayalım ki, ölüm sonrası hayat var. Hesap günü var.
Bunların hepsi bizlere noksansız bildirildi.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz:
1- Ömrünü nasıl geçirdi?
2- İlmi ile nasıl amel etti?
3- Malını nereden, nasıl kazandı, nereye harcetti?
4- Bedenini nerede yordu?) 
[Tirmizi

BOLULULAR TEK YÜREK
Memleketimizin maruz kaldığı bu asrın korkunç felaketin yaralarını sarmak için, yüz binlerce insan büyük bir cömertlikle imkânları dâhilinde, hatta bazıları bu imkânlarının üstünde afetzedelere yardım etmeye çalışıyor.
Gözlerimiz bu aralar hep nemli.
Nasıl mıyız? İki alemin efendisine kulak verelim:
Müslüman, herkesin gönlünü hoş etmeye, üzüntüsünü gidermeye çalışır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir mümini sevindireni, Allahü teâlâ kıyamet günü sevindirir.) [İbni Mübarek]
(Bir kimsenin üzüntü ve sıkıntısını gidereni veya bir mazluma yardım edeni, Allahü teâlâ yetmiş üç defa mağfiret eder.) [Harâiti]

Bolulularda, Sayın Valimiz başta olmak üzere, ana okuluna giden miniklere kadar herkes seferber oldu. Göz yaşartan sahneler içinde, bu ülkenin evladı olmanın onurunu Bolumuzda, kana kana yaşadık. Yardım eden ünlü ünsüz hemşerilerimiz, anne babalarımız, bazlamaç yapan analarımız, yorganı kapan, eline para tutuşturan her insanımız, battaniyesini kapan, çocuk malzemelerini paketleyen, ambalajları kucaklayan, kutulara dualarıyla birlikte umutlarını dolduran ihlaslı insanlarımız,  hiç görmedikleri bu gardaşlarının derdiyle dertlendiler, gözyaşı döktüler, dualar ettiler. Allahüteala’ya münacat ettiler.
Kendi çocuklarına bakarken,  oralarda ağlayan bebelerin yetim ve öksüzlüğünü görüp, acılı yürekleriyle feryat ettiler.
Depremzedeler aç iken,  tok iken, uyuyamadılar.
Bu sınavı kazananlar kazandı. Yaradılış gayemizde zaten bu değil miydi?
Zaten bu sınavı kazanmamız gerekiyordu.
Bu konuda yazılarımız ardı ardına gelecek inşallah.
Bolu’daki,
Kamu kurum ve kuruluşların karşılıksız emekleri göz ardı edilemez.
Cefakâr öğretmenlerin fedakârlıkları ebedi alkışlanmalıdır.
Gençlik ve spor İl Müdürlüğü gece gündüz ayaktadır.
Valiliğimiz tüm birimleriyle gardaşlarımızın, insanlarımızın yanı başındadır.
Bolu Belediyemiz ise imkânlarıyla, insanlarımızın yaralarını sarmaktadır.
Bolu’dan deprem bölgesine bu güne kadar 1000’ni aşkın insanımız hizmet etmek için gitti. Bu sayı daha da artacak inşallah.
Bolu’muz bu sınavı alnının akıyla sürdürmektedir.
Sürdürmeye de kararlıdır. Kararlılıkla da sürdürecektir.
***  
Bolumuzda okullarımız depreme karşı güçlendirilmesinde sona gelindi. Güçlendirmelerin %99 tamamlandı. Okullarımız ilimizde en güvenilir yerler arasında yerini çoktan aldı. Burada çok isabetli kararlar alındığı, bu günkü çıplak gerçekler ışığında güneş gibi  ortaya çıktı.  Bu, hepimizi sevindiren sonuçlar ortadadır.
Teşekkürler devletimiz, milletimiz ve yöneticilerimiz.
Geleceğimiz adına, miniklerimiz adına, Sizlere teşekkürler…


MİRAÇ KANDİLİ
Sevapların bol olduğu mübarek üç aylardayız.
Bu günlerde dertlilere derman, yaralılara şifa olma vaktidir. Kardeşlik duyguları bu zamanlarda coşmalıdır. Bizler bu kadim coğrafyanın ortak kader yolcularıyız. Bizler kökleri en eski zamanlara uzanan asil milletiz.
Selçukluyuz, Osmanlıyız, Türkiye Cumhuriyetinin onurlu insanlarıyız
Varlığımız, mirasımız Tanrı dağına kadar uzanır, Hira dağından şekil alan,  ehli sünnet bir ümmetiz, ulvi bir milletiz. Yani zengin bir kültürün evlatlarıyız.
Bu gün, dün olduğu gibi,
Kan bağışı, nakdî bağış, mal bağışı, yapılacak ân, işte bu ândır.
Depremde ölenler şehitlerimizdir.
Kalan sağlarımız gardaşlarımızdır.
Tarih, hep bu muhteşem dayanışmadan hürmetle, onurla gıpta ederek  bahsedecektir.

Peki kusurlular yok mudur? Kusur, fitne fesat insanların, aşağılık hırsızlar, yağmacılar ise bu durumdan istifade ile evlere ve iş yerlerine dadanmış hırsızlık yapıyor. Kimisi yolları keserek gelen yardımları yağmalamaya kalkışıyor.  
Yani bu Ebu cehilin günümüzdeki torunlarında kötülüğün bini bir para.

Ama şunu unutmasınlar, bu alçaklıkların mutlaka hesabı sorulur. Ve sorulmaya başlandı da. Yakayı ele veren çukurlar, şimdi yargı önünde hesap veriyorlar.
Henüz yakalanmamışların da, acı son fitil fitil burunlarından getirilecektir.
Sayın Bahçeli’nin: “Bu tipler T.C. vatandaşlığından atılmalıdır” sözünü destekliyorum. O çukurlara,  bu vatanın onurlu vatandaşı olmanın onurunu, bu acılı zamanlarda yaptıkları şeytanlıklar  nedeniyle tanıştırmak gerekir.
O çukurların,  seçme ve seçilme gibi kamu hizmetlerinin,  dışarısında tutulmalıdır. Bu alçak tiplerin nüfus kâğıtları ellerinden alınmalı yerine basit bir kimlik verilerek vatansız ilan edilmelidir. Bu tiplerin oy vermeleri mutlaka engellenmelidir. Oy vermenin kutsallığı bu iradeden başlatılmalıdır.

Bu acılı zamanlarda şişirme haber haber çıkaranlar,
Siyasi çukur hamleler yapanlar, sosyal medyada pis haber yayanları da itibar etmemelidir. Bunlarında ipliği eninde sonunda pazara çıkarılmalıdır.

MUCİZE
Resûlullah efendimizin fiili mucizeleri çoktur. Bu mucizelerden birisi de, Mirac mucizesidir. Mirac, hem ruh, hem de beden ile olmuştur. İsrâ sûresinin ilk âyet-i kerimesinde mealen;
(Kulumu gece Mescid-i haramdan Mescid-i Aksaya götürdüm) buyurulmaktadır. Kul, insana denir.

Bu konuda İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Resulullah, Miraç gecesinde zaman ve mekân dairesinden çıktı. Ezel ile ebedi, “bir an” olarak buldu. Başlangıcı ve sonu bir noktada birleşmiş gördü. Cennete gidecekleri Cennette gördü. (1/283)

Efendim,
Miraç kandilinizi tebrik ederiz.
Bu gecede evlerimizde,
 kaza namazı kılmalı, Kur'an-ı kerim okumalı, İlim öğrenmeli, İlmihal okumalı, Fıkıh bilgilerini zenginleştirmeli,  dua, tevbe etmeli, sadaka vermeli, Müslümanları sevindirmeli, bunların sevaplarını ölülerimize de göndermelidir!
Kimsesi kalmamışlara da bu sevaplar ve dualar gönderilmelidir.
İnananlar tebrikleşmelidir. Bu geceye kavuşanlar sevinmeli ve şükrünü yerine getirmelidir. Bu gece aramızda olamayanlar hatırlanmalı, onlara dua edip, sevaplar onlara hediye edilmelidir.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâya yemin ederim ki, mümin olmadıkça Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de mümin olamazsınız. Size bir amel bildireyim onunla birbirinizi seversiniz: Aranızda selamı yayınız!) [Müslim]

Şu günlerde herkes herkese sevdiğini söylemeli. Helalleşmeli.
Kinler öfkeler dizginlenmeli.
Etrafınızdaki herkes 50-100 yıl içinde öyle veya böyle ölecek değil mi?
Bakalım şöyle bir aynaya sonra geçmişimize,
Yaşadıklarımız sadece bir hayal değil mi?



Fuat Bayramoğlu
17 Şubat 2023



Kaynaklar: İslam Ahlakı Kitabı. İslam Alimleri Ans. Faideli Bilgiler Kitabı