Ne bileyim?
Ben farklı bir şeylerin olacağını düşünüyordum.
Örneğin;
Boluspor’un, farklı kazanacağını hayal etmiş,
Son maça ve o maçtaki Melih Okutan’ın performansına, iki Gökhan’ın aynı anda kadroda olmasına bağlamıştım.
Hakikaten hayal kurmuşum???.!
Boluspor yöneticilerinden Kamuran Avcı’ya maçtan önce, maçı farklı alırız dediğimde,
Bana katılmamış; ama gözleri parlamıştı..
Heyecanlı ama temkinli bir yaklaşımla…
- Esmer oyuncularından çekiniyorum; Tuzla tehlikeli bir takım diyerek, endişesini dile getirmişti.
O diil de!
Karşılaşmadan yirmi dört saat sonra!??
Hızır İlyas;
- “Hocam sen maçlara gelme; sen gelince kazanamıyoruz” demez mi?
Hızır’ın bazen hınzırlığı tutar; ince ve günlerce düşünmeniz gereken hınzır espriler yapar.
Üstelik bu cümleyi bi de Hilton Kongre salonunda kurunca; kazını verdim, duymazlığıma getirdim.
Sabah sabah kazınan mideme, iki sigara böreğini hediye ettim.
XXX
Bir kaç tanıdık arkadaşa;
- “Maçı kazanamadık” diye kısa, bir nefeslik ve çember içine alınmış bir soru yönelttiğimde!!
Cevaplar, ortak, bakış açıları hemen hemen aynıydı.
- “Her maç kazanacağız diye bir durum yok”
Galiba bu cevabın açılımı; onlara göre şu üç madde içinde saklı olsa gerek.
* Biz takıma ve hocaya güveniyoruz.
* Yönetime olan inancımız tam.
* Bu takımın biz de kredisi çok.
Eyvallah.
Bunlar yan cebimde bi dursun..
XXX
Bence bu maça dair, futbolun bilindik, dramatik durumunu göz ardı etmemek lazım.
Basın toplantısındaki Sait Hocanın yüz ifadesi ile dil ifadesindeki o zor denklemi gördüm ve üzüldüm
Kolay değil..
Her maç kazanılacak diye bir şey yok elbet ve elbette bu mevzunun matematiğini de görmemiz gerekir.
Açıklamaları da anlaşılır buluyorum.
Anlayamadığım ise şu!
Otuz kırk orta yapacak kadar oyuna hükmedebiliyorsan; Ata’caksın..
Kazanamıyorsan Yat’acaksın.
Bu mudur?
XXX
Sait Hocanın BÜYÜK hayal kırıklığı yaşadığını zannediyorum
Kullandığı cümleleri de çözmeye çalışıyorum.
- “Tempomuz biraz düşmüş.”
- “Bu iyi bir durum değil”
Hoca mevzunun farkında, dolaylamadan, alaylamadan, kalaylamadan teknik konuşmuş.
Hoca topu taca atmadan; kitabın tam ortasından konuşmuş..
- Tempomuz biraz düşmüş
Bu becerikli, delikli, elekli, öz eleştirili cümleye herkes cesaret edemez.
Ben buraya kocaman bir “NEDEN” sorusu koymak istemiyorum.
- “Tempomuz biraz düşmüş” tespiti, kelâmı, meseleyi net olarak ortaya koymuştur.
Bu durumda vaziyet almaktan başka çözüm ve çare yoktur.
XXX
Ne diyordum yazımın başında..
Farklı kazanacağımızı umuyordum ve de hayal ediyordum…
Umut ve hayal.. !!
İki ikiz kardeş, tek yumurta ikizi.??
Birinci, ikinci ve üçüncü bölgeden taşı/taşın??!
Kalbur ile su taşımak gibi bir şey..
Otuz üç orta dile kolay geliyor da..
Meyve de? dalında çürüyor…
XXX
O bu değil de şu?
İki Gökhan’ın ve Melih Okutan’ın kağıt üzerindeki isimleri ne kadar güven veriyor ise, saha içindeki varlıkları tam tersi oluyor.
Böyle giderse iki Gökhan’ın aynı anda sahada olması, lüksümüz olacak gibi duruyor.
Melih Okutan’ın Göztepe ile Tuzla karşılaşmasındaki oyun kıyas farkı bana çok aklı başında gelmiyor.
Bu üç oyuncunun performanslarında izaha muhtaç haller var.
Yoksa!!!
Bu üç deve dişi, üç güçlü oyuncu; bi maçı alır şuradan şuraya koyar?
Rakibi resetler, bizleri de mest eder..
Bundan kuşkum yok.
Ama kuşkularım var; onu da söylemek isterim.
XXX
Göztepe karşılaşmasında rakibe hiç duran top hakkı vermemiştik.
Bu maça dair, istatistik olarak bakılması gereken rakamlar, dolması gereken cetveller var.
Son olarak ve fikrimce!!
Gökhan Alsan’ın, hem kendine hem de teknik heyete yardımcı olma gayesiyle gönüllü olarak çıkmasına,
Sait Karafırtınalar’ın ofansif (Furkan-Bregu-Ngandu ve Eray) tercihlerine,
Doksan dakika sesleri daim, sayıları az taraftarlara şapka çıkartıyorum.