Adam, işten çıkmış fakat hemen eve gitmek istemiyordu. Amaçsızca yolda yürümeye başladı. Vitrinleri seyretti bir süre. Sonra insanları inceledi. Kimisinin yüzünde yorgunluk, kiminde mutluluk ifadesi vardı.

Biraz daha ilerledi. Bir koku onu kendine doğru çekiyordu. Az ötede duran simitçinin tezgâhından geliyor olmalıydı onu etkileyen koku. Simitçiye doğru ilerledi. Elini cebine attı. Bozuk paralarını çıkardı. Simitçi keyifle maşasını tezgaha vuruyor, bir yandan da davudi sesiyle Simitttttt sıcak sıcak. Simide gel vatandaş. Fakirin döneri bunlar Diye bağırıyordu. İştahını iyice kabartmıştı. O sırada, koşarak yanına gelen çocuğa gözü ilişti. Çocuk, simitçinin yanına geldiğinde durdu. Simitçiye baktı fakat konuşmadı. Sonra Simitçi amca simit kaç lira? dedi. Simitçi çocuğa baktı ve önemsemeden yetmiş beş kuruş cevabını verdi.

Çocuk, elindeki paralara baktı. Saydı. Yutkundu. Sonra geri döndü ve geldiği yöne gitti. Adamın yüreği burkuldu. Cebinden biraz daha bozuk para çıkardı. Üç simit aldı. İkisini ayrı poşete koydurduktan sonra aceleyle çocuğun peşine düştü. O ilerledikçe, çocuk daha da hızlanıyordu. Sonunda yetişmişti.

“ Oğlum merhaba!

Çocuk şüpheyle baktı. Huzursuz oldu fakat önemsemedi.

“ Merhaba"

” Oğlum, simitleri bir arkadaşıma almıştım. O da gelmeyecek. Seninle paylaşmak istedim.

“ Teşekkür ederim amca. Ama ben sevmem simidi.”

“Oğlum, bütün çocuklar sever simidi. Ben de çok severim. Lütfen kabul et.

Teşekkür ederim. Ben sevmem ama arkadaşım var o sever. Ona veririm o yesin o zaman.

“ Afiyet olsun oğlum.

Çocuk, hızla ayrıldı yanından. Adam ise ardından bakıyordu. Çocuk, simidi kemirmeye başladığında, adam çocukluğuna dönmüştü çoktan.

***

Dar gelirli bir ailenin çocuğuydu. Okula giderken çoğu zaman babası ona simit parası verememenin ezikliğini yaşıyordu. O sabah da yanında sadece on kuruşu vardı. Derse giriş zili çalmak üzereydi. Halime kadın, her sabah olduğu gibi fırından yeni getirdiği simitleri, hasır sepete sıralamıştı. Sepetten yayılan simit kokusu o sabah ne hikmetse çok etkilemişti onu. O sırada sınıf arkadaşı Ali' yi gördü. Yanına yaklaştı.

“ Ali, simit ne güzel koktu ya!

“ Evet, Hasan çok güzel koktu. Benim de canım çekti valla.

“Çektiyse alsana

“ On kuruşum var. Alamam ki!

“ Ben de alamam. Çünkü on beş kuruşum var. Simit yirmi beş kuruş. Ama bir fikrim var. Paramızı birleştirip alalım. Yalnız, sana on kuruşluk veririm ona göre.

“ Tamam, on kuruşluk ver. Hadi alalım.”

Parayı birleştirerek simidi almışlardı. Bahçede göz kararı ölçerek birine on beş kuruşluk, diğerine de on kuruşluk pay etmişlerdi. Simitlerin bitiminde ders ziliyle sınıfa koşmuşlardı. Ne zaman simit görse o gün aklına geliyordu Hasan' ın.

***

Elindeki simitle kalakalmıştı sokakta. Düşüncelerinden sıyrıldığında etrafına baktı. Simitçi yeni müşterilerle ilgileniyordu. Elindeki simide baktı. Simidi önce kokladı, sonra dişlerini geçirdi. Evine gitmek üzere yola koyuldu. Bir ara sanki uzaklardan Ali' nin sesini duyduğunu hissetti.

“ Oğlum, hepsini yemeyeceksin, sadece on kuruşluk tamam mı?