KÜRTTEALİ CEMİYETİ ÜLKEYE ZARAR VERİR

“- Efendim, bu sebebi ziyaretimiz sizlerle tanışmak, konuşmak, görüşmektir. Bunun için rahatsızlık verdik.

“- Estağfurullah,” dedi Reis Seyyid Abdülkadir. Elbette konuşalım. Görüşelim. Biz aynı bölgenin insanlarıyız. Dertlerimiz de aynıdır.”

“- Kürtler ve Türkler… Bir ağacın iki kolu; aynı kökten iki aynı bahçede yetişmiş iki ayrı ağaç gibi. Öyle görmek, öyle bakmak lazım. Onun için de Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuku Milliye Cemiyeti hiçbir kavmi ayrılık gütmemektedir. Bu Cemiyet Kürt Türk ayrımı yapmadan bütün vilayetlerin halkını içine alabilecek bir özellikte ve yapıdadır.

Bizler isteriz ki, aramızda ayrılıklar olmasın. Birleşelim. Bir araya gelelim. Tefrika bizi felakete götürür. Kürt de, Türk de zarar görür.”

Süleyman Nafiz'in bu sözleri zaten soğuk olan ortamı iyice soğutmuştu. Bu sözler hem Kürt Teali Cemiyeti Reisi Seyyid Abdülkadir'i, hem de hatta özellikle de orada bulunan gençleri oldukça rahatsız etti. 89

İNGİLİZLER BİZE PARA VE SİLAH VEREREK DESTEKLİYOR

Gençler:

“- Bizim sizinle konuşacak hiçbir şeyimiz yoktur. Biz ne yaptığımızın farkındayız. Devir milletler ve milliyetler devridir. Kürt milleti de bu devirde kendi devletini kurup bağımsız devletler arasında yerini almalıdır. İngilizler bize her türlü desteği veriyor, para da silah da…”90- 91

Bu konuda İngiliz Muhipler Cemiyetinin kurucusu Sait Molla, Misyoner İngiliz Ajanı Papaz Frew'e yazdığı mektubunda; Aziz üstadım Frew, 4.11. 1919 Kürt Teali Cemiyetindeki yakın dostlarımızla görüştüm. Kürt aşiretlerinin yaşadığı bölgede büyük bir ödeneğe ihtiyaç vardır. Aksi halde beklenilen ayaklanmaya teşvik edemeyiz,” diye yazıyordu. 92

“-İngilizler, Ermenilere de her türlü desteği; parayı, silahı vermiyor mu? Ermeni komitacıları bu gücü, bu desteği kimden alarak Kürt Türk demeden her tarafta insanlarımızı katlediyorlar?” Dedi Süleyman Nazif gencin sözünü keserek.

“- Bizim sizinle bir araya gelmemiz, birleşmemiz asla mümkün değildir. Biz kendi halkımızın kendi devletini kurması için çalışıyoruz. Türklerle birleşmek için değil,” dedi.

Reis Seyyid Abdülkadir de:

“- Üstad, buraya kadar gelerek zahmet etmişsiniz. Misafirimiz olarak her zaman bekleriz, başımızın üstünde yeriniz var. Lakin bunun dışında başka sebeplerle gelmenize sıcak bakmıyoruz. Kürtler birleşecekse bu cemiyet içinde birleşelim. Bu bir tarihi fırsattır. Medeni dünya Kürtlerin yanında. Devlet-i Muazzama bizimle. Bizim yanımızda. Siz Türklerle birlikte olmaktan vazgeçin; Kürtler gelsinler buraya, burada birleşelim,” dedi.

Cevat Dursunoğlu ile Süleyman Nazif göz göze geldiler. Seyyid Abdülkadir'in bu sözleri ziyaretin bittiği anlamına geliyordu.

Müsaade isteyerek çıktılar. 93

TÜRK VE KÜRT AYRILMAZ BİR BÜTÜNDÜR.

Ertesi gün Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuku Milliye Cemiyetinde toplanıldı. Cemiyet idare heyeti Süleyman Nazif'in yaptığı ziyaretin sonucunu öğrenmek istiyordu.

Süleyman Nazif bu ziyaret sırasında nasıl karşılandıklarını, onlara neler söylediğini, onların da neler dediğini anlattı.

Sonra da:

“ -Bölge halkına, Türklerle Kürtlerin ayrılmaz bir bütün halinde olduklarını, bu ayrılmanın her iki taraf için de büyük zararlar getireceğini, hatta Kürtler için neredeyse yok olmak anlamına geldiğini anlatmalıyız. O cemiyetin kimler tarafından kurdurulup desteklendiğini, maksadının da ne olduğunu, onların gafletini gazetelerde yayınlayarak halkı uyarmalıyız. Başka çare de görünmüyor,” dedi.

Bundan sonra da Cemiyette yapılan toplantılarda; Cemiyet adına çıkartılacak gazete işi, tehcir olayı ile Türk milletine yapılan iftiralara karşı neler yapılacağı, Şark vilayetlerindeki Müslümanların haklarını nasıl ve hangi yollarla korunacağı” konuşulup tartışıldı. Fakat Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye cemiyetinin de en önemli sorunu bütün bunların yapılması için gerekli olan para idi. Birkaç vatanseverin yaptığı fedakarlıkla çalışmalarını sürdürüyorlardı.

Cemiyet, Cevat Dursunoğlu'na, Cemiyetin Erzurum Şubesini açması yetkisini verdi. Bu yetkiyi alan Cevat Dursunoğluda Cemiyetin nizamnamesini (tüzüğünü) alarak Erzurum'a gitti. Cemiyetin ilk şubesi de Cevat Dursunoğlu'nun bu çalışmaları ile 10 Mart 1919 da Erzurum'da açıldı. 94