Bana başvuran ailelere sorduğum sorulardan bir tanesi; “Nasıl bir çocuk olsun isterdiniz?” dir.
İnanır mısınız, bu güne kadar henüz “mutlu” diyen olmadı. Genelde aldığım cevaplar; “Çalışkan, başarılı, dersleri iyi olsun, iyi bir mesleği olsun.” şeklinde uzayıp giden ebeveyn beklentisine dayalı cümleler.
“Çocuğunuz çok zeki.”  Neye göre, kime göre? Zeka nedir, ne değildir?
Bir aileyi en çok mutlu eden sözler; “Çocuğunuz sınıfta ilk üçte, çok zeki maşallah.” olabilir. Çocuklarımızın “sağlıklı”, “iyi”, “uyumlu” olmalarını isteriz ama “Çocuğunuz çok zeki” sözlerinin anlamı daha farklıdır. Bu sözler, anne baba olarak bizlerin de “çok zeki” olduğumuza ilişkin bir değinmeyi de içerir. Çocuğumuzdan bize dönen ödülü de sessiz bir gururla içimize doldururuz. 
Peki ama zeka nedir?
İşte can alıcı soru bu.. 
“Zekâyı nasıl tanımlar, nelerle ölçeriz?” Günümüzde birçok zeka değerlendirme ölçekleri mevcut öyle değil mi?
Bu sorunun yanıtında en önemli ölçek “matematik ve fen bilimleri” ne akıl erdirmek olmaktadır. Yani herkesin bildiği sayısal zeka ya da sözel zeka dediğimiz olgular. 
“Bu çocukta matematik zekâsı var” dendiği zaman akan sular durur, başka bir kanıta gerek kalmadan “çocuğumuzun çok zeki” olduğu onaylanır. Endüstri toplumunun “matematik ve fen bilimleri” üstünlüğü, mühendislik mesleklerine duyulan gereksinmeden doğmuştur. Çeşitli alan mühendislikleri, toplumların artan gereksinmelerini karşılayan uzmanlık dallarını simgelediği için, hem mühendislik meslekleri, hem de matematik-fen bilimleri “üstünlük ve seçkinlik ifadesi” olmuştur. Matematik-fen bilimleri ve mühendislik meslekleri, birinci sınıf zekâları ve uğraşları temsil etmişlerdir. Sosyal bilimler ve bu alan meslekleri ikinci sınıf zekâları ve meslekleri temsil eder sayılmışlardır. 
Sanatla ilgili meslekler ise meslek bile sayılmamış, hobi olarak kabul edilmişler, bunlara ilgi duyanlar da “avare çocuk” olarak nitelendirilmişlerdir. Ne kadar yazık!
Çocukları ve insanları “birbirinin aynı” gören, “aynı çizgi üzerinde ileri gidenler ve geri kalanlar” diye değerlendiren, bu nedenle de zekâlarını aynı yöntemle “ölçen” bir anlayışın hakim olduğu bu sistem ne yazık ki mesleğini sevmeden yapan kalabalıkların her gün daha da artmasına sebep oluyor.
Sloganımız, önce mutlu sonra başarılı çocuk!