Geçtiğimiz hafta Din Görevlilerine ithafen YIKMAYIN SÜLEYMANİYE'yi başlıklı bir yazı yazdım.

O kadar güzel dönüşler oldu ki…

Yazımızın altına yorum atarak, teşekkür edenler vardı.

Telefon ile arayanlarda…

İzzet Baysal Caddesinde karşılaştığım ve hislerimize tercüman olmuşsunuz diyerek kucaklayanlarda…

Kıymetli insanlar ben de sizlere teşekkür ediyorum.

***

Şükrü Karataş hocam ise yazımızın altına atmış olduğu yorumda'' Ülkemizin kaderi ve geleceği öğretmenlerin ve imamların elindedir. Kaleminize sağlık, sevgiler selamlar gönderiyorum'' Demiş.

Doğru!

Çünkü payları çok, çünkü insan eğitimi deyince ilk önce bu kişiler geliyor akla.

Ha bir de birinci basamak

Yani

Anne ve baba!

***

İnsan yetiştirme de sorun var bu kesin, çünkü her şey birbirine karıştı. Kimse kimseyi tanımıyor, takmıyor. Kendine düşünüp, kendine yaşıyor.

Ama

Bu sorunun ana kaynağı sadece öğretmenler, din görevlileri veya anne baba mı?

Varsayalım ki öyle, sorun buralar da.

O zaman şöyle bir yol çizsek,

Eksikleri tespit etsek ve de eksik gördüğümüz yerleri düzeltsek.

Yani

Anne ve baba çocukları ile daha fazla ilgilenseler,

Öğretmenlerimiz okul öncesi, ilk ve ortaokul, lise üniversite süresince MİLLİ ve DİNİ konularda, dünyanın en iyi, en mükemmel eğitimini verseler,

En kaliteli, en düzgün bireylerini yetiştirseler,

Yetmese, Din Görevlilerimiz ise Allah'ın ayetlerinden, Peygamber Efendimizin hadislerinden örnekler sunarak sabah akşam vaaz üstüne vaaz etseler…

***

Kısacası;

Anne baba, öğretmenler ve din görevlileri Mehmet Akif Ersoy'un Asım'ın neslini ifade eden

‘‘İman, irfan, fazilet ve bilgi ile donanmış; karakterli, ahlaklı, kişilikli; Vatanına, milletine ve dinine sahip çıkan, dahası bunları yüceltmek için tüm imkânları seferber eden bir gençlik…'' yetiştirseler…
Sonra

Bu öğrenciyi yaşamakta olduğumuz bu sistemsiz sistemin içine salıverseler…

Ne olur?

Sizce her şey düzelir, ortalık güllük gülistanlık olur mu?

***

Bence yine olmaz.

O genç donanmış olduğu o güzel değerler ile hayata Bismillah der

De

Bir bakar ki, kazanmış olduğu değerler başka, hayatın gerçekleri başka.

Ama

Yine de direnir.

Haksızlığa uğrar, ezilir, kariyerine uygun iş bulamaz.

Vazgeçmez yine direnir.

Ya sonra…

Önüne iki yol çıkar; ya bu düzen içinde kaybolur gider, ya da düzene ayak uydurur.

İkisinde de olan Asım'ın nesline olur.

***

Yani

Sorunun tamamı ne annelerde ne babalarda, ne okullarda, ne de öğretmenlerde, ne de din görevlilerimizde.

Sorunun büyük kısmı; sistem de ve yönetenlerde…

Ahlaki bir yönetim mekanizmasının oluşturulup toplumun huzur ve güven içinde yaşaması isteniyorsa,

Bu doğru, YÖNETİLEN tarafında değil, en yukarıdan en aşağıya kadar YÖNETENLER tarafında da aranmalıdır.

***

Çünkü hepimizin yaşamış olduğu gerçek şu;

Bir toplumu şekillendirmenin yolu sadece yetiştirdiklerimizden geçmiyor.

Yani

Sadece bireysel faktörler değil, bir topluluğa veya bir topluma hâkim olan kültür de insanların tutumlarını belirliyor.

Kurumlar ve o mevcut kurumların yapısı da…

Ve de

Bu kurumları ve insanları yönetecek siyasi düşüncenin ahlaklı olması ve de ihlas ile desteklenir olması da…

Yoksa ne yaparsak yapalım,

Nafile…

10.10.2019

Muharrem Demirel