Bu yaz tam anlamıyla sıcakları görmüş olamasak da ormanlarımız yok oluyor. Bir aydır ardı arkası kesilmeyen yangınlarla ülkeninakciğerleri ölüyor.
Araştırmalara göre bir ayda 503 noktada orman yangını yaşandı. Orman Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre 1344 hektar yani 1244 futbol sahası büyüklüğünde alan kül oldu.
Türkiye'deki yangınların çıkış sebeplerinin yüzde 95'inin insan kaynaklı, vatandaşların sıcaklığın yüksek ve nemin düşük olduğu zamanlarda dikkatli olmaları gerekiyor.
Yapılan istatistiklerde daha çok ormanlarda sigara izmaritinin yangına yol açtığını görüyoruz. Cam kırıklarının yansımaları da bir nebze orman yangınlarına yol açabiliyor. Daha çok insanların dikkatsizliği ve ihmalkarlığı orman yangınlarına sebep olabiliyor.
Yangınların önlenmesinde en önemli ilk adım, halkımızın konu hakkındaki bilincinin artırılmasıdır. Nitekim son yıllarda, gerek kamu kuruluşlarının gerekse sivil toplum örgütlerinin kamuoyunun bilincini artırmaya yönelik yoğun çabaları sonucunda, giderek daha az ormanlık alan kaybedilmeye başlanmıştır. Genel olarak, halkın bilinçlenmesi” denince bizden daha alt gelir ya da eğitim düzeyine sahip insanlardan bahsedildiğini anlıyor, hiç üzerimize almıyoruz. Oysaki ormanda piknik ya da başka bir amaçlı ateş yakılmaması, çevreye sönmemiş sigara izmaritlerinin, cam ve şişe kırıklarının atılmaması gibi çok basit önlemlerden birçoğunu uygulamada atlıyoruz.
Bir de yanan ormanların yerine konması sorunu var. Yanan bir ormanlık alan ancak 20 - 30 yıl arasında yeniden canlanabiliyor. Ormanlar yanınca kaybettiğimiz bir tek ağaçlar olmuyor, onlarla birlikte o ormandaki biyolojik çeşitliliği de kaybetmiş oluyoruz. Biyoçeşitliliğin azalmasının ise ekolojik dengeyi nasıl etkilediği; nasıl bazı türlerin tamamen yok olmasına, istenmeyen bazı türlerin ise çoğalmasına yol açtığı ve bunun da ötesinde bir domino efekti ile verimli toprak kaybından tutun da gıda güvenliği ve çeşitliliğin azalmasına, su kaynaklarının yok olmasına, karbon salınımının artmasına kadar çeşitli etkileri olduğu artık günümüzde kabul edilen bir gerçektir. Orman yangınlarından sonra yapılması gereken, hemen ormanın yeniden yapılandırma çalışmalarının uzun vadeli sürdürülebilir şekilde planlanarak başlatılmasıdır. Hatta bunun programlanması ve gerçekleştirilmesi uzman ve akademisyenlerden oluşan bir komisyon tarafından yönetilmelidir. Eminiz ki böyle bir komisyona birçok sivil toplum örgütü ve yerel halk da gönüllü olarak destek verecektir.
Orman yangınları ile aynı zamanda hem ekolojik, hem kültürel hem de tarihi mirasımızı kaybetmekte; ülke imajımız, turizmimiz ve ekonomimiz açısından da büyük yara almaktayız. Dolayısı ile orman yangınlarının etkilerini 20–30 yıl, belirsiz bir gelecekte göreceğimizi düşünerek rahat harekete edemeyiz. Resme bütününden bakarken küçük ayrıntıları görmezden gelmemeliyiz; büyük resimde yok olan ülkemizin akciğerleridir, yok olan milli servetimizdir.
İleride şimdinin çocuklarına, çocuklarımıza bırakacağımız bu ormanları şimdi yapmış olduğumuz ihmaller yüzüne kaybediyoruz. Yarını düşünmeden bugünü yaşayan benliğimizden her zaman ki gibi yine ödün vermiyoruz. Bir ağaç görmek için kilometrelerce yol gidiyoruz ama elimizin altında olunca ormanlar arkamızı toplayan biri varmış gibi dağıtıyoruz. Huzur bulduğumuz alanları kendi ellerimizle yakıyoruz. Biraz duyarlı olursak aslında hepimiz ne yapmamız gerektiğinden daha çok ne yapmamamız” gerektiğini gayet iyi biliyoruz. Ülkemizin güzelliklerine sahip çıkalım. Ağaçlandırmalar yapalım. Yarınlarımıza…

“Bir tek dal kırmadan

Ormansız kalmadan

Her insan bir fidan

Dikmeli yurdumda”