Sopa Göstermek Yok
2008 yılında Eskişehirspor ile final maçı oynadık…
Sonrasında…
Hoca dedik kariyerlisini,
Futbolcu dedik isimlisini aldık
Ama bir türlü 2008 başarısını yakalayamadık.
Her sezon bir önceki sezonu arattı.
Fatura her sezon futbolculara ve teknik heyete kesildi, taraftara ve basına sitem edildi.
Ama yönetim anlayışımızı da sorgulamak hep es geçildi.
“Atalarımız ne güzel demişler;”Göz odur ki dağın ardını göre, akıl odur ki başa geleceği bile.”diye.
Ama bu Atasözünü tarz olarak benimsemedik.
Bizi amaca taşıyacak olan hedefler konusunu hep hafife aldık.
Olaylar olduktan sonra çözüm arayan bir düşünce tarzı ile hareket ettik.
Mesela basın; kulüp olarak kurallarımızı koymadık, ya da uygulamada zaaf gösterdik sonra kavga ettik, daha sonra da kucaklaşmaya çalıştık.
Mesela taraftar; karşımıza aldık daha sonra da barıştık.
Mesela hoca; dokumuza uygun bir hoca ile anlaşmadık, sonra ayıbını aradık,
Mesela futbolcu transferleri; performanslarını etkiyecek olan saha içi olumsuzluklara zamanında müdahalede bulunmadık. Gerekli önlemleri almadık, sonra iş işten geçtikten sonra sorguladık.
Mesela futbolcular; önce tribünden ve basından gelen ve de gelmesi kaçınılmaz olan durumlar için alt yapı hazırlamadık, olduktan sonra da taraftarla, basınla kucaklaştırmak için çaba sarf ettik.
Hâlbuki koymuş olduğumuz amacın önünde, karşımıza çıkabilecek engelleri iyi tahlil etsek,
Akılcı yollarla çözümler bulsak,
Testi kırılmadan tedbirlerini alsak,
İşleri oluruna ve tesadüflere bırakmasak,
Uygun stratejiler tespit etsek,
“Ben” demesek,”biz” desek,
Yukarıda sayılan ve daha da pek, hem de pek çok sayılabilecek hedefleri, teker teker ve de doğru zamanda doğru yerde doğruca yapsak,
Hedefe giden yolda işlerimizi daha kolay hale getirmiş olurduk.
Da yok…
Ama biz her zaman yaptıklarımızı yapıyor, sonra farklı bir şeyler olsun diye bekliyoruz.
Şimdi yeni bir hoca ve yeni bir yönetim ve de yeni bir kadro ile sezona merhaba diyorsak, farklı bir şeyler bekliyoruz demektir.
Ancak farklı bir şeye ulaşmanın yolu, sadece hoca değişikliği ve hoca ile beraber gelen oyun anlayışındaki değişiklik, ya da kadro değişikliği ile mi gelecek.
Her zaman yaptığımızı yapmayarak farklı bir şey bekleyeceksek, birinci derecede sorumlu olan yöneticilerin de yöneticilik anlayışlarını gözden geçirmeleri gerekir.
Kurumsal düşünceden uzak, bireysel düşünceler içersinde olursak, insanları ve grupları birbirine düşürdüğümüz gibi yine eski filmleri seyreder dururuz.
Yönetici adı üstünde yönetendir, camia içersinde olan birimlerse(Teknik direktör, futbolcular, taraftar, basın) Boluspor kiliminin desenleridir. Bu desenlerin içersindeki ahenk uyumunu yakalatmakta başkanların görevidir.
Nasıl ki saha içi performans konusunda teknik direktörün üzerine düşen görevler varsa; yöneten konumunda olan insanlarında, hem takım hem de camia performansını artırıcı işlere imza atmaları görevleridir. Yönetim ahengini ve performansı yönetmekte başkanların görevidir. Bunları aşarsak Boluspor her anlamda çok daha iyi yerlere gelebilir.
Aksi halde Boluspor camiasında bol bol elektrik üretiriz, geriliriz, birbirimize tahammül edemeyiz.
O zaman da takımı hedefe ulaştıramayanların, ya da görevlerini yapamayanların sadece hocalar, futbolcular, basın ve taraftar olamayacağı,
Kendi iş yerlerinde başarı üstüne başarı yakalayan yöneticilerin aynı başarıyı Boluspor çatısı altında gösterememeleri akıllara gelebilir.
Kızmak yok! Sopa göstermek yok!
Bunlar benim doğrularım.”Okuyanlar benim gibi düşünmeliler.&