Anı kaçırmak diye bir şey var! En iyisini yapayım, aman her şeye her yere yetişeyim derken kendimizi ve sevdiklerimizi ihmal ediyoruz. Ne demişler; acele etme, geç kalırsın! Hele ki söz konusu olan çocuğumuzsa en iyisi en doğrusu..  Bir bakıyoruz ki asıl tıkandığımız noktadayız. Mükemmel anne, mükemmel eş, mükemmel iş kadını.. Şimdi durun ve derin bir nefes alın! Her şeyi kontrol edemezsiniz! Evet, bir insanın yaptığı işte mükemmeli yakalamaya çalışması övgüye layık bir davranış. Burada asıl önemli olan mükemmellikten ne anladığımız..

Her şeye “mükemmel olmalı” gözüyle bakmak; insanoğlunun yaradılışına aykırı davranmak ve aynı zamanda  gerçeklik algısından da uzaklaşmak demektir. Bu da kendisine gerçekleştirilmesi mümkün olmayan hedefler koyan bireyin, bir süre sonra ruhsal anlamda yorulması ve pes etmesi anlamına geliyor, öyle değil mi? Halbuki mükemmellik elinden gelenin en iyisini yapmaktır. Son yıllarda tasarlanan annelik modelinin “ahtopot kadınlar” şeklinde tanımlandığına şahit oluyoruz.

Bu tasarıma uymazsa suçluluk duygusu hisseden veya eleştirilen annelerin sayısı hiç de az değil. Siz eğer çocuğunuzun temel ihtiyaçlarını karşılarken aynı zamanda sevgi ve ilgi gösterebiliyorsanız bu kendinizle barışık olmanız için yeterli. Kaygıya lüzum yok! İlk çocukluk çağı dediğimiz çocuğun 3-4 yaş döneminde yaşadığı sıkıntıların ileriki yaşantılarına nasıl yansıdığını hepimiz biliyoruz. Ne var ki aileler çocuk yetiştirirken istemeden de olsa hatalar yapabiliyor. Fark edilmeden yapılan hataların başında; “yaptığın şeyi mükemmel yaparsan sevilirsin algısı” yaratmak geliyor. Gerçekler böyle mi peki?  Bunun yerine çocuklarımızı ahlaklı, dürüst, sırasını beklemeyi bilen, trafikte yol veren, otobüste yer veren, hakkı hukuku gözeten ve yaptığı her işin arkasında durabilen bireyler olarak yetiştirmek daha güzel olmaz mı? Şöyle bakıyorum da okul başarısıyla ölçülüyor çocuklarımızın değeri, ne kadar yazık!  Kurslar, etüt merkezleri, özel öğretmenler vesaire..

İşte tam da bu konuda gençlerimizi, çocuklarımızı dinlemek lazım diye düşünüyorum. Ne diyor son günlerin rap parçalarından birinde; Keşke yolumu daha da hızlı kat edebilsem  Bunu hak ettim keşke daha çok hak edebilsem Anlamazlar çalışkan bir talebe değilsen  Üzgünüm anne olamadım Bi doktor, avukat, akademisyen.. İçerdeki hüzün nasıl da yansımış kaleme! Çocuklarımıza değersizlik, yetersizlik ve başarısızlık hislerini bizler yüklüyoruz maalesef!

Her anne baba çocuğu için en mükemmelini ister, kabul. Çocuğunun gözünde de mükemmel görünmek ister, o da tamam. Ama; mükemmel olmak, mükemmeliyetçi olmak demek değildir.  Aile içerisinde birbirimizi olduğu gibi sevmek, farklılıklarımıza saygı duymak ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak yeterli, inanın. Ünlü bir markanın bayram şekeri reklamındaki gibi bayramlarda, özel günlerde yolları gözleyen anne babalardan olmayalım.  Çocuklarımızın gözünde itibar sahibi olmak istiyorsak; onların varlığını hiçe saymadan saygı duyarak, eleştirmeden seni olduğun gibi seviyorum diyerek,  kıyaslamadan  empati  kurarak büyütmek ve asıl bunu başarmak mükemmel olmaz mı?