Sakın ayrılma edepten, gafil olma ey misafir! Bu kapıda nefsi bırak, eğil tevazu ile gir. Gönül ehli bu makamda, çünkü böyle adım atar. Burada Akşeyh, Akşemseddin Muhammed Bin Hamza yatar.

Doğal güzellikleri, tarihi dokusu, zengin kültürünün yanı sıra, manevi değerlerini üzerinde barındıran şirin Göynük'te İstanbul'un Manevi Fatihi Akşemseddin Hz. Gazi Süleyman Paşa Cami bahçesindeki türbesinde evlatları ve eşiyle birlikte yatmaktadır.

1389 Şam doğumlu Şeyh Muhammed Şemseddin Bin Hamza, saçının, sakalının, yüzünün ak olması ve beyaz elbiseler giymesinden dolayı, Akşemseddin (Akşeyh) adıyla anılmıştır. İslami ilimler başta olmak üzere, tıp, eczacılık, astronomi, biyoloji ve matematik eğitimleri de almış, zamanın ünlü âlimlerinden olan Akşemseddin Hz. Osmanlı medreselerinde müderrislik yaparak yüzlerce öğrenci yetiştirmiştir. Hacı Bayram Veli'nin talebesi, Fatih Sultan Mehmet'in hocası, İstanbul'un Manevi Fatihi, mikrobu ilk bulan, karantinaya alma gerekliliğini ilk anlatan ve kanseri de ilk tanımlayan Akşemseddin Hz. saraydan ayrılarak geldiği Göynük'te yine dersler vererek, fakir hastaları tedavi ederek geçirir ve 1459 yılında Göynük'te vefat eder.

Zaman adeta ona muhtaçtı. Zaman onun kıymetini, o da zamanın kıymetini iyi bildi. Neticede 70 yıllık ömür böyle nihayet buldu. Dizeleriyle başlayan Araştırmacı Yazar İbrahim Kesgin'in hazırlayıp, yazdığı Akşemseddin Hazretleri ve Dostları Sizi Göynük'e Çağırıyor” adlı 680 sayfalık, 2. basımı yapılan, Akşemseddin Hz. ilgili tüm bu ve daha birçok bilgiye ulaşabileceğiniz muazzam bir araştırma kitabı.

1987 yılında Göynük Halk Eğitim Merkezi'nde memur olarak göreve başlayan Yazar İbrahim Kesgin; İlk Akşemseddin Hz. sempozyumu 1988 yılında Göynük'te yapılmaya başlandı. Gaye şu; Akşemseddin Hazretlerinin tüm ülkemize, hatta tüm dünyaya tanıtılması ve onun bilinmeyen özelliklerinin anlatılması amacıyla bir sempozyum düzenlenmişti. Bizde sempozyum vesilesiyle ilçemize gelen akademisyen hocalarımızın yanında gerek halk eğitim merkezi olarak, gerekse birebir ben hep yanlarında bulundum. Onların konuşmalarını çok iyi dinledim. Bu vesileyle tabii ki kalbimizde var olan Akşemseddin Hz. sevdası daha da arttı.”diye anlatarak sözlerine devam etti.

Kitabın adının nasıl doğduğunu aktaran Yazar İbrahim Kesgin; Özellikle de Akşemseddin Hz. denilince bu alanda ekol olan Prof. Dr. Ethem Cebeci hocanın ilçemizi ziyaretleri esnasında Akşemseddin Hz. hakkında anlattıklarıyla, bizim o sevgimiz bir kat daha katlandı. Tabi Göynük'te yaşayan büyüklerimizden gördüğümüz, onlardan dinlediğimiz Akşemseddin Hz. ile ilgili çok farklı kıssalar vardı. Bizimde Göynüklü olmamız sebebiyle Akşemseddin Hz. çok iyi tanıtılmasını düşündüğümüz için böyle bir yola girdik. Bu kitabımıza ‘Akşemseddin Hz. ve Dostları Sizi Göynük'e Çağırıyor' ismini verişimizde şöyle gelişti. 2015 yılında İstanbul'dan 80 kişi misafir olarak gelmişti. Biz onlara Göynük ve Akşemseddin Hz. anlatırken 45 dakika sonra bir öğrenci ‘İbrahim ağabey biraz acele eder misin?' dedi. Bende nedenini sorduğumda ‘Ağabey Akşemseddin Hz. beni çağırıyor.' dedi. Bizde kitabımıza bu vesileyle ‘Akşemseddin Hz. ve Dostları Sizi Göynük'e Çağırıyor.'adını verdik.”diye belirtti.

Kitabın adında yer alan Dostları” tabirine açıklama getiren Yazar İbrahim Kesgin; Öncelikle ilçeye geldiğinizde size ev sahipliği yapan Akşemseddin Hz. Ömer Sıkkin Hz. Debbağ Dede Hz. Şeyh Hüsnü Efendi Hz. daha sonra da Ankara'nın manevi mimarı Hacı Bayram Veli Hz. İstanbul denilince İstanbul'u fethini gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmet akla geliyor.. Daha sonra Azîz Mahmûd Hüdâyi Hz. daha da ileriye giderek Kayseri'de bulunan İbrâhim Tennûrî Hz. biraz daha ileriye giderek şuanda Malatya ve Aksaray'da itilaflı olan ama daha çok Malatya'nın Darende ilçesi olarak bildiğimiz Somuncu Baba'dan bahsetmeden geçmek olmaz. Dostları tabiriyle biz onları kastettik.”dedi.

Yazar İbrahim Kesgin; Tabi Akşemseddin Hz. İstanbul'un Manevi Fatihi, Fatih Sultan Mehmet'in hocası ve iyi bir akademisyen olması özelliğinin yanında, O öncelikle iyi bir aile reisi, çocukları arasında ayırım yapmayan bir Allah dostu. Akşemseddin Hz.nin 12 tane çocuğu var. 7'si erkek, 5'i kız. Yine erkek çocuklarıyla bir akşam sofrada otururken Akşemseddin Hz. çocuklarının tek tek yüzüne bakarak, en son küçük oğlu Hamdi Çelebi'ye geldiğinde biraz tebessüm eder. Diğer çocukları der ki ‘Babam, en küçük olması sebebiyle Hamdi Çelebi'yi daha çok seviyor, onun için gülümsedi. Ama meczup olduğunu bildiğimiz Nuru'l Hüdâ Hz. ‘Babacığım, ben senin niçin tebessüm ettiğini biliyorum' der. O da ‘Söyle bakalım ne için tebessüm ettim?' der. Nuru'l Hüdâ Hz. öncelikle Allah'a şükrettiğini, Allah'ın sana 7 erkek çocuğu verdiğini ama gönlünün hiç birine kaymadığını, bu vesileyle tebessüm ettiğini söyler. Akşemseddin Hz. ‘Doğru söyledin yavrum 'der. Bu vesileyle Akşemseddin Hz. çocukları arasında ayırım yapmayan gerçekten bir Allah dostu.”olduğunu belirterek sürdürdüğü konuşmasında onun bilinmeyen yönlerine değindi.

Yazar İbrahim Kesgin; Akşemseddin Hz. malumunuz Pasteur'dan 400 yıl önce mikrobun ilk tarifini yapan kişi, ilk kanser araştırmacısı, aynı zamanda bedenlerin ve ruhların doktoru. Evliya Celebi 1648 yılında Göynük'e geldiğinde burada Akşemseddin Hz. bulunması nedeni ile Sahibi Türbeli Göynük'tür ifadesini kullanmıştır. Yine Evliya Çelebi, Seyahatname adlı eserinde Akşemseddin Hz. için şunları söyler; ‘Evvela sır kaynağı, olgunluk noktası, nasihatçi, hakikatleri söyleyen, şevk erbabının pîri, dünya ve din sultanı, kaf dağının kuşu, Akşemseddin.' Fatih Sultan Mehmet ise hocası Akşemseddin Hz. için ‘Bir şâha bağlandım ki; cihan O'na hayrandır. Çünkü O, kuşluk güneşi gibi, yüzü her tarafı aydınlatan bir sultandır.' Hacı Bayram Veli Hz. vefatının gerçekleşmesi durumunda, cenazesini Akşemseddin Hz.nin yıkamasını vasiyet etmiştir. Hacı Bayram Veli Hz.nin vefatı gerçekleştiğinde Akşemseddin Hz. orada bulunmamaktadır. Sevenleri vasiyeti gereği durumu Akşemseddin Hz. bildirmek isterler. İçlerinden bazıları vasiyetin ölüm sarhoşluğu içerisinde söylendiğini, onun için bu vasiyetin geçersiz olduğunu düşündükleri bir esnada, Akşemseddin Hz. kapıdan girer ve vasiyeti gereği, cenazenin yıkanmasını ve diğer defin işlemlerini kendisi yerine getirir.”diye anlattı.

İnsanların ziyaret için akın akın Göynük'e geldiğini vurgulayan Yazar İbrahim Kesgin; Huzurunda yapılan duaları inşallah Allâh-u Teâlâ öncelikle istediğimizi Allah'tan isteyeceğiz. Sadece Akşemseddin Hz. vesile kılarak, onun yüzü suyu hürmetine dualarımızın kabulünü isteyeceğiz. Maddi ve manevi sıkıntılarımıza çare olduğunu görüyoruz. Ben bunun yüzlerce şahidini gördüm. Emin olun her ay hatta 15 günde bir Göynük'ü ziyarete gelenler var. Niye? O huzurda yaptıkları duaların kabul olduğunu görüyorlar. Aynı bal arısı hesabı, bal arısı kendi günlük gereksinimini karşılamak için tabiata çıkar ve her çiçekten ayrı ayrı polen, nektar alır. Göynük'e gelen insanlarda Akşemseddin Hz.den aynı nektarları toplayarak geri dönerler ve maddi manevi sıkıntılarından kurtulmak için yaptıkları duaların kabul olduğunu gördüklerinde de tekrar geriye dönerler. Akşemseddin Hz. şuanda belki pek çoğumuz bilmiyor. Yine bir vesileyle T.B.M.M. gitmiştim. Orada kontrol noktasında görevli bir polis memuru bana ‘Nerelisiniz?' diye sormuştu. Bende sadece ‘Göynüklüyüm' demiştim. O da bana dedi ki ‘Gittiğinizde Akşemseddin Hz. selam söyleyin.' Ben de ‘Kimden söyleyeyim, adınız nedir?' dediğimde ‘O bilir' demişti. Evet, o bizi biliyor ama biz onu gerçekten bilmiyoruz.”diye ifade ederek;

“Akşemseddin Hz.nin çok iyi bilinmesi için bizde bilenler ve bilmeyenler diye kitabımızda ikiye ayırdığımız giriş bölümünde bir bölüm yaptık. Evet, Akşemseddin Hz. bizi biliyor ama biz onu bilmiyoruz. Akşemseddin Hz. çok iyi tanıtılması amacıyla böyle bir kitap hazırlamanın ihtiyaç olduğunu gördüğümüz, talep olduğuna inandığımız ve bunu karşılayabilmemiz için güzel bir kitap olduğunu düşündüğüm 680 sayfalık kitabımızı okuyucularımızın hizmetine sunduk. Benim duam şu; inşallah tesiri olur, insanların kalbine gönlüne hükmeder ve Akşemseddin Hz. çok iyi bilinir. Akşemseddin Hz. hayatı boyunca hiçbir zaman devletten yardım talep etmemiş. En popüler olduğu zaman bile kendisine sunulan maddi ve manevi lütufları, ihsanları, hediyeleri kabul etmemiş ve Göynük'e dönmüş. Akşemseddin Hz. Göynük'e döneceğini Fatih Sultan Mehmet'e söylediğinde, Fatih Sultan Mehmet kendisine hediye takdim etmek istemiş ama o hiçbir şeyi kabul etmemiş. Hatta Fatih Sultan Mehmet çok sevdiği mimarını Göynük'e gönderir. Der ki ‘Sana burada cami, medrese yapalım.' Akşemseddin Hz. de ‘Hayır, ben burada hiçbir şey istemiyorum. Sadece Göynük'te bir çeşme yapın.' der. O çeşmeye de halasının çok ihtiyacı olduğunu söyler. Şuanda halasının kabir azabı çektiğini, bu vesileyle eğer halası adına bu çeşme yapılırsa, inşallah günahlarına kefaret olacağını söyler. Sadece bir çeşme yapılmasına izin verir.”diye anlattı.

Bu güzel sohbet için değerli Göynüklü araştırmacı yazarımız Sayın İbrahim Kesgin'e teşekkürlerimizi sunuyor, yeni eserleriyle buluşmayı diliyoruz. Sevgi ve saygılarımla, Fatma Marmara…