Rektöre "Dayı" diyen üniversite öğrencisi yaşadığı o komik anları anlattı Rektöre "Dayı" diyen üniversite öğrencisi yaşadığı o komik anları anlattı

Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 95’inci konuşmacısı, ‘Bilgi Kaynakları ve Yönelimleriyle Üniversite Gençliği’ konulu söyleşiyle Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah İnce oldu. Moderatörlüğünü SUBÜ İletişim Koordinatör Yardımcısı Öğretim Görevlisi Dr. İlknur Çakar'ın üstlendiği söyleşide; üniversite gençliği, gençlik ve üniversite ilişkisi, gençlere yönelik doğru iletişim yöntemleri, gençler için dönüşen bilgi kaynakları, dijital bağımlılık ve gençlerin inanç problemine olan yaklaşımları üzerine konuşuldu. Programın tamamı üniversitenin YouTube kanalı SUBÜ Haber’den istenildiği zaman izlenebiliyor.
Gençliğin tanımının coğrafyaya ve zamana göre değiştiğini aktaran SAÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah İnce, "Akademik açıdan baktığımızda gençlik tanımı farklı boyutlara sahip. Psikolojik, kronolojik veya sosyolojik açılardan farklı tanımlar yapılabilir. Biz akademisyenler sınıflandırmayı severiz. Gençlik dediğimizde kronolojik olarak genellikle 13-14 yaşlarından başlayıp, günümüz literatüründe 29-30, hatta bazı tasniflere göre 35-40 yaşlarına kadar uzanan bir dönemden bahsediyoruz. Bu tanım, olayın psikolojik boyutuna da işaret eder. Yani insanın kendini hissettiği yaşta olması gibi bir kabul de vardır. Genç olmak kültüre, döneme ve coğrafyaya göre değişebilir. Örneğin, 30 yıl önce gençliğin üst sınırı askerlik yapmak veya evlenmek gibi durumlarla belirlenirken, bugün Filistin'de genç olmakla Türkiye'de genç olmak arasında farklar görüyoruz. İçinde bulunduğumuz kurum gereği üniversite gençliğini de konuşmak önemli. Üniversite; gençlerin kendilerini geleceğe hazırladıkları, bilgi ürettikleri, yaydıkları, özgürce tartıştıkları ve fikir inşa ettikleri tam da gençliğin en aktif olması gereken yerlerden biri" diye konuştu.
Bilgi kaynaklarının dönüşümü ve dijitalleşme konularına değinen İnce, "Geçmişte bilgi daha çok yaş ile eşdeğerdi, bilgelik yaşlılara yakıştırılırdı ve bilgi kaynağı sosyal çevre, akrabalar, büyüklerdi. Yakın geçmişte kurumsal eğitim, okullar öne çıktı ve bilgi kaynağı da resmî kurumlar oldu. Ancak bugün hayatın her alanında olduğu gibi bilgi kaynakları da çok hızlı bir dönüşüm geçiriyor ve dijitalleşme karşımıza çıkan en önemli süreç. Hepimiz dönüşen bilgi sistemlerini, dijitalleşmenin eğitim ortamında kullanımını, hatta pedagojinin dönüştüğünü gözlemliyoruz. Bu nedenle gençlerimizin dijitalleşmenin yeni bir bilgi alanı ve kaynağı olduğu gerçeğini göz önünde bulundurmaları, kendilerini buna göre ‘formatlamaları’ ve varsa eksiklerini gidermeleri gerekiyor ki yaşadıkları hayatı yakalasınlar. Gençlerin inançla ilgili konularda bile bilgi kaynaklarının artık dijitale doğru evirildiğini görüyoruz. Dijital bilgiye tek tıkla ulaşmak kolay olsa da tek tıkla kaybolabilen bir bilginin değeri az olabilir. İnsan hayatı hep değişir, bilgi kaynakları değişir. Doğru olan, insanın kendi çağındaki mevcut imkânları doğru kullanması. Özellikle sosyal medyada yüzde 30 ile 40 oranında paylaşılan bilgilerin gerçeği yansıtmadığına dair istatistikler mevcut. Bu bilgi yumağında karşımıza çıkan bilgiler arasında neyi seçeceğimizi bilmek, seçici olmak çok önemli" şeklinde konuştu.
Gençlerle iletişimin nezaketten geçtiğini vurgulayan İnce, "Dijital platformlarda kullanılan diller gençleri etkileyebilir. Dil ve iletişimde önemli bir nokta, bizim de geçmişte genç olduğumuzu asla unutmamamız gerektiği. Bazen yetişkinler hiç genç olmamış gibi davranıyorlar. Oysa biz de öyleydik. Hatta kendi öğrencilerimi gördüğümde bazı konularda bize göre çok daha olgun ve becerikli olduklarını fark ediyorum. Bu nedenle, yargılayıcı dilden uzak durmak lazım. Bir gencin yetişkin gibi hissetmesini veya hareket etmesini beklemek doğru değil. Onların yaşam enerjileri ve sürekli değişen gündemleri var. Dil de değişiyor. Bunun farkında olmalıyız. Bilhassa gençlere yönelik eğitim, din hizmetleri veya diğer sektörlerde yetişkin dilinden biraz vazgeçmek, onların ihtiyaçlarını bilmek ve doğru bilgiyi doğru kanalla, yani doğru dille vermek çok önemli. Atalarımız ‘tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır’ demiş. En güzel şeyi bile sert söylediğinizde gençler tepki duyabilir. Nezaket anlamında ve onlarla aynı dili konuşarak, değişen şeylerin farkında olarak, ihtiyaçlarını gözleyerek ve en önemlisi anlayıcı bir şekilde onlara yaklaşarak hareket etmenin çok faydası olacaktır" ifadelerini kullandı.

Teknolojinin doğru kullanımı
Teknolojiye gömülmeden yaşamanın mümkün olduğunu belirten İnce, "Bağlılık ile bağımlılık farklı şeyler. Annesine, arkadaşına bağlı olmak farklıdır. Bağımlılık ise tanısı konmuş bir hastalıktır. Gençlerin teknolojiyle ilişkisinde bunun oldukça önemli bir ölçü olduğunu düşünüyorum. Teknoloji bugün bigâne kalamayacağımız, uzak duramayacağımız, hayatımızı çok kolaylaştıran bir şey. Ama bir yerden sonra şunu söylemeliyiz, ona gömülmeye gerek yok. Yeni tür bağımlılık tanılarının olduğunu bilerek hareket etmek lazım. Meselenin bir diğer boyutu da şu; eğer dijital mecralardan nasıl faydalanacağımızı doğru yönetemezsek, hayatımızı olgular üzerine değil de algılar üzerine kuruyoruz. ‘Mış gibi’ ve bizim olmayan hayatlar yaşıyoruz. Gerçek hayattan kopuyoruz. Teknoloji çok iyi bir şey, zaman kazandırıyor, işimizi kolaylaştırıyor. Ama teknolojiye bağlı olabiliriz ama asla bağımlı olmamak lazım. Dijital detoks gibi şeyler ara sıra yapılabilir. Zamanın kıymetini bilmek çok önemli" dedi.

Dikkatli olmak gerekiyor
Gençlere tavsiyelerde bulunan İnce, "Maalesef bugün gençlerin bir kısmı inançlarını bile dijital mecralar üzerinden kuruyor. Sağlıklı bir kaynaktan dijital bilgi almanın mahsuru yok. Ama çoğu hesabı verilmemiş, gerçek bir şeye dayanmayan bilgiler üzerine inşa edilen inanç türleri olduğunu görüyoruz. Medya okuryazarlığı gibi, hangi bilgiyi nereden alacağımızı iyi hesap etmek lazım. Dijital mecraların bu konuda dönüştürücü bir yönü var. Dikkatli olmak gerekiyor. Gençlerin dini inanışlarını bu mecraların etkilediğini görüyoruz. Son olarak, dini inançlar alanındaki bazı dijital mecralardaki girişimlerin çok masum olmadığını, bir kısmının arkasında gençleri farklı yerlere kanalize etme düşüncesinin, arzularının olduğunu gençlerimiz bilsinler. Bu konuda birçok akademik çalışma var ve bize bunu gösteriyor. Gençlerimize bunu özellikle söylemek isterim. İletişim çok önemli. Mevlana’nın dediği gibi, ‘bildiğin ne kadar çok olursa olsun, senin bilgin karşıdakinin seni anladığı kadardır’" diye konuştu.

Kaynak: İHA