Haber:Berfin MUTLU

Bolu Kartalkaya’da yaşanan ve Türkiye’nin hafızasına kazınan yangın faciasına ilişkin yargı süreci kamuoyunda yakından takip edilirken, faciada 8 yakınını kaybeden avukat Yüksel Gültekin, mahkeme kararları ve soruşturma süreçlerine ilişkin kapsamlı bir değerlendirmede bulundu. Gültekin, gerekçeli kararın bazı yönleriyle hukuka uygun olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı, “Kartalkaya’da 78 insanın hayatını kaybettiği facia sonrası verilen gerekçeli karar, otel yöneticileri ve belediye personeli yönünden hukuken doğru, yerinde ve Yargıtay içtihatlarıyla uyumludur. Mahkeme; yetkisi bulunan, eksiklikleri bilen ve buna rağmen hiçbir önleyici adım atmayan otel yöneticileri ile belediye görevlilerini sorumluluğunu sıradan bir ihmal olarak görmemiştir. Bu yaklaşım son derece isabetlidir.”

“OLASI KAST DEĞERLENDİRMESİ YERİNDEDİR”

ASGARİ ÜCRET BELLİ OLDU
ASGARİ ÜCRET BELLİ OLDU
İçeriği Görüntüle

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına dikkat çeken Gültekin, sorumluluğun yalnızca ihmal çerçevesinde değerlendirilemeyeceğini vurguladı. Gültekin, açıklamasında şu sözlere yer verdi,

“ Yargıtay’ın yerleşik içtihadı açıktır: Neticeyi öngörebilecek konumda olan, önleme yetkisi bulunan ve buna rağmen hareketsiz kalan kişi olası kastla sorumludur.”

“MAHKEME KRİTERLERİ EKSİKSİZ UYGULADI”

Mahkemenin belediye personeline yönelik değerlendirmesini ayrıntılı şekilde ele alan Gültekin, kararın hangi unsurlara dayandığını şu ifadelerle aktardı, “Mahkeme, belediye personeli açısından bu ölçütü eksiksiz biçimde uygulamıştır, Yetki vardı, Bilgi vardı, Önleyici davranış yoktu.”

“İDDİANAME KASTEN ÖLDÜRME TALEBİYLE DÜZENLENDİ”

Soruşturma aşamasında savcılığın yaklaşımına da değinen Gültekin, iddianamenin içeriğine ilişkin şu ifadeleri kullandı, “Verilen karar hukukidir ve doğrudur. Nitekim bu karara dayanak olan iddianameyi tanzim eden Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı, tüm faillerin kasten öldürme suçundan cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlemiştir.”

“BU SORUYU MAHKEMEDE AÇIKÇA SORDUK”

İl Özel İdaresi yöneticileri ve Kültür ve Turizm Bakanlığı personeline ilişkin sürece dikkat çeken Gültekin, duruşmada dile getirdiği endişeyi şu sözlerle aktardı “Her ne kadar İl Özel İdaresi yöneticileri yönünden sorumluluk daraltılarak bilinçli taksir nitelemesi yapılmış olsa da bu nitelemeyi kabul etmedik ve dosyayı üst mahkemeye taşıdık. Duruşmada bize verilen son sözde ise açıkça şunu sorduk: ‘Savcılık mütalaasında İl Özel İdaresi yöneticileri için öngörülen basit taksir, Kültür ve Turizm Bakanlığı personelinin yargılanması aşamasında kullanılacak bir ön hazırlık mıdır? Bugün gelinen noktada ne yazık ki bu endişemizin haklı çıktığını görüyoruz.”

“HUKUKUN TUTARLILIĞI AĞIR BİÇİMDE ZEDELENİYOR”

Kültür ve Turizm Bakanlığı personeline yönelik yürütülen soruşturmaya ilişkin değerlendirmelerini sürdüren Gültekin, şu sözleri dile getirdi, “Yapılan yargılamada; yetki tartışmalarından tamamen ari, tek kurum olan, otelde yıllara yayılan kapsamlı denetimler gerçekleştiren Kültür ve Turizm Bakanlığı, 16 Aralık 2024 tarihinde denetime gelen personeli ve bu personelden sorumlu sıralı yöneticileriyle birlikte, dosyada ortaya çıkan tüm maddi gerçeklere rağmen yalnızca taksirle soruşturulmaktadır. Bu durum, hukukun kendi içinde tutarlılığını ağır biçimde zedelemektedir. Belediye personeli için doğru uygulanan hukuk, Bakanlık personeli için askıya alınamaz. Karara konu dosyada sanıkların tamamı, bu tesisin turizm işletme belgesine sahip olduğunu, Bakanlık denetimlerinden geçtiğini, faaliyetini Bakanlığın bilgisi ve onayı dahilinde sürdürdüğünü açıkça ifade etmiştir. Bu beyanlar bir savunma taktiği değil, dosyanın maddi gerçeğidir. Yani bu tesis yalnızca yerel idarenin değil, merkezi idarenin bilgisi ve izniyle faaliyet göstermiştir. Nitekim bugün müebbet hapis cezası alan belediye personeli ile aynı gün denetime gelen Bakanlık personeli, önce ailenin diğer oteli olan Gazelle’ye gitmiş, burada ücretsiz ağırlanmış, ardından otel müdürünün şoförlüğünde katliamın yaşandığı otele geçmiştir.’’

“YETKİ BÜYÜDÜKÇE SORUMLULUK AZALMAZ”

Açıklamasının son bölümünde hukukun eşit uygulanması çağrısını yineleyen Gültekin, “Burada altı çizilmesi gereken husus şudur: Belediye personeli sınırlı yerel yetkilerle olası kast kapsamında değerlendirilirken, çok daha geniş yetkilere sahip Bakanlık personelinin yalnızca “dikkatsizlik” düzeyinde sorumlu tutulması hukuken mümkün değildir. Adalet, kişilere göre eğilip bükülemez. Kültür ve Turizm Bakanlığı personeli; Turizm işletme belgesi verme, Bu belgeyi askıya alma veya iptal etme,Tesisin faaliyetini durdurma, Denetim yaptırma yetkilerine sahiptir. Bu yetkiler, belediyeden daha dar değil, daha geniştir. Yetkisi daha geniş olanın sorumluluğu daha az olamaz. Bu noktada çok kritik bir ayrıntıyı kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 23 Eylül 2024 tarihli bir iç yazıyla Birleştirilmiş İç Genelge’yi değiştirerek, turizm tesislerine yapılan denetimlerde yangın önlemlerine ilişkin eksikliklerin belediyelere “gereği için” bildirilmemesi, yalnızca “bilgi amaçlı” yazılması talimatını vermiştir. Gerekçe olarak ise, yangın önlemlerini almayan otellerin mağdur olmaması gösterilmiştir. Bu düzenlemenin hukuki sakatlıklarını bir yana bırakıyoruz; vicdani boyutu, karşı karşıya olduğumuz zihniyeti açıkça ortaya koymaktadır. Yargıtay’ın açık ve yerleşik içtihadına göre: Uzmanlık alanında görev yapan kişiler, neticeyi “bilmiyordum” savunmasıyla bertaraf edemez. Yangın güvenliği ve can güvenliği, turizm mevzuatının tali değil çekirdek unsurudur. Aynı içtihatlar şunu da açıkça ifade eder; ‘Failin neticeyi istemediğini ileri sürmesi yeterli değildir; istememe hali, somut önleyici davranışlarla dış dünyaya yansımalıdır.’ Bu dosyada ise: Faaliyeti durdurma yoktur, Belge askıya alma yoktur, Etkin denetim yoktur. Buna karşılık şunlar vardır: Denetimden önce yapılan bildirimler, ‘Denetime geliyoruz, personeli uyarın’ mesajları, Bakanlık personelinin Gazelle Otel’de ağırlanması, Yangın denetim formlarında yer alan 21 kriterin kasten göz ardı edilmesi. Bu tablo, Yargıtay terminolojisiyle “olursa olsun” kabullenmesidir. Dahası; 16 Aralık 2024 tarihinde yapılan denetimde her noktanın ayrıntılı şekilde incelendiği, sanık Emir Aras’ın Halit Ergül’e attığı “Bunlar açık arar gibi her şeye bakıyorlar” mesajıyla da sabittir. Buna rağmen denetim raporu yangından sonra, 22 Ocak 2025 tarihinde düzenlenmiştir. Yangın denetimi yapıyoruz deyip raporu facia sonrası yazmak, ihmal değil kabullenmedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 21 Ocak 2025’ten bu yana mağdur aileler için ne bir taziye ne de teskin edici bir açıklama yapmıştır. İlk aşamada soruşturma izni verilmemiş, süreç ancak Danıştay kararıyla ilerleyebilmiştir. Olaydan aylar sonra alınan ilk ifadelerden sonra dahi, şüpheliler delillere erişim imkânı bulunan görevlerde kalmaya devam etmektedir. Üstelik Bakanlık, ilgili belgelere erişimi kendi personeline dahi kapatmıştır. Bizler, 21 Ocak’ta sevdiklerimizi kaybettik; 22 Ocak’ta ise adalet mücadelesine başladık. Bu mücadelemizde bugüne kadar bizimleydiniz ancak bugünden sonra sizlere fon sağlayan bakanlıklar söz konusu olduğunda bizi yalnız bırakmayın. Yetki büyüdükçe sorumluluğun fiilen azaldığı bir düzeni kabul etmiyoruz. Bu bir kişisel suçlama değil, bir hukuk talebidir. Bu talep, 78 insanın hayatını kaybettiği bir dosyada hukukun herkes için eşit uygulanması talebidir. Adalet parçalı olmaz. İçtihat seçilmez. Yetki kullanan herkes, sonucundan sorumludur. Kartalkaya’da hayatını kaybedenlerin anısı adına, hukukun bu dosyada herkes için eşit uygulanmasını talep ediyoruz’’ ifadelerini kullandı.

Muhabir: Berfin MUTLU