Saygı duyarım. Anlamlıdır. Darbımesel yüklüdür her biri. Türküler. Aşk kokar, aşkı söyler. Türküler. Bağı, bahçeyi, dağı, taşı, tarlayı, kurdu, kuzuyu ve yaylayı arar. Türküler. Vefalıdır, Yar'dır, yarendir. Anadır, babadır, sevgilidir. Türküler. Atasözlerinin besteli halidir. İnsan olanın kalbidir. Nağmeleri içten gelir. Geniz ister, gırtlak ister. Bal ister, kaymak ister. Temiz ciğer ister. Birkaç oktav ses, çok nefes ister. Türküler! Suni değil; deridir, delidir, velidir. Türküler. Yanık dokulu, mis kokuludur. Türküler. Sazın bam teline hastadır. Çobanın kavalına hislenir. Yaylaların yalın çıplak bakir hallerinden beslenir. Ovalara seslenir. Çıra kokusunda dinlenir, yayla evlerinin aralıklarından izlenir. Türküler! Buram buram çam kokar, kozalak kokar. Kemre ve yün kokar. Türküler! Sahicidir. Köy kokar, şehirden korkar. Türküler. Yükleri ağırdır. Bedel öder. Üst üste konulmayı sevmez. Kat kat olmayı sindiremez. Türküler Özgündür, üzgündür. Yükleri şimşir kaşıktır. Türküler. Samimidir. Yiğittir, pehlivandır. Türküler Duvaklıdır. Papatyadır, çiğdemdir. Yaprakların üstünde çiğdir. Gözyaşıdır. Türküler! Adamdır, kadındır, delikanlıdır. Tüyü bitmemiş yetimdir. Türküler! Yayladır. Ovadır, bayırdır, hayırdır. Türküler. Beton bilmez. Toprakla temasını kesmez. Türküler yalın ayaktır, çıplaktır. Giyim kuşam moda bilmez. Türküler Had bilir. Sınır aşmaz. Türküler. Mahzundur, dertlidir. İnançlıdır. Kul hakkı yemez. Türküler Sofradan doymadan kalkar. Söze, saza açtır. Şikayet etmez, derdine yanar. Açın halinden anlar. Türküler Vatanını, bayrağını, milletini, askerini sever. Türküler Demiri sevmez, ağacı sever. Kumu bilmez, toprağı bilir. Türküler. Kul bilmezse, Allah bilir der. Türküler Yalındır, yalnızdır. Türküler. Yaylanın ta kendisidir. Y Yaylanmaz. Havalanmaz. Hava atmaz. Kaşı gözü oynamaz. Türküler ağır abidir. XXX Yaylalar Türküdür. Yaylalar. Muhafazakardır, inançlıdır. Yaylalar Türkülerin ta kendisidir. Yaylalar Köroğludur, Şair Dertlidir, Neşet Ertaş'tır. Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre'dir. Yaylalar Aşık Veysel'dir. Leyla ile Mecnun'dur. Yaylalar Entelektüel mevzusu bilmez. Yabandır ama yamandır. Tabiatına akıl sır ermez. Kadere inanır, kederi tanır. Kederi ile yatar, kaderi ile kalkar. Yaylalar gani gönüllüdür. Duygusaldır. Alavereye, dalavereye aklı ermez. Yaylalar Şimşir kaşık gibidir. Ayı bile akşamı ışıtır. Yaylalar. Çayırdır, çimendir. Yaylalar. Ay'dır, güneştir. Berekettir. Sağılan süt, emilen memedir. Yaylalar, türküdür. Türküler de yayladır. XXX Çok yıllar önce… Köroğlu, “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” diye bir cümle kurmuş, Türküler.. “Yüküm şimşir kaşıktır” diye tutturmuştu. Yıllar geçti. Devran döndü. Mevzu at yaylasına kadar geldi dayandı. Diğer yaylalar haklarını helal etsin.. Demir kaşıklar yoğurdu sulandırmaya yetti de arttı bile. Köroğlu, “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” derken haklıydı. Naçizane, “Demir kaşık icat oldu kasedeki yoğurt sulandı” diyen şimşir kaşıktan başka kaşık kullanmayan hayatında çatal kullanmamış ninem de haklıydı. Türküdeki “Yüküm şimşir kaşıktır” boşuna söylenmemişti işte. Zira; Kasedeki yoğurdu, şimşir kaşığın sulandırdığı hiç görülmemiştir derdi Emine ninem. Artık yaylalar türkü değil. Yaylalar da yayla değil. Türküler, pop, hip hop. Yaylalar şehir olmuş vaziyette. Ne yapıyorsak kendimiz yapıyoruz. Ne yapıyorsak kendimize yapıyoruz. Bütün yaylalar.. Evriliyor. Bir kan değişikliği yaşanıyor. Taşın yerini beton. Toprağın yerini kum. Ağacın yerini sunta. Yaylanın yerini şehir, türkülerin yerini şarkılar almış durumda. Türküler yetim, öksüz hallerinde sıra gecelerini bekler olmuş. Tsunami dedikleri belki de böyle bir şey. XXX O diil de!! Peygamber ocağından bir türkü yükseliyor Avaz avaz ve gürül gürül çağlayanlar gibi bir sesle dağ taş inliyor. “Ay akşamdan ışığdır Yaylalar yaylalar Yüküm şimşir kaşığıdır Dilo dilo yaylalar Komşu kızını zapt eyle Yaylalar yaylalar Bizim oğlan aşıktır Dilo dilo yaylalar” XXX Mecazen! Yaylalar, dağlar, taşlar coğrafi olarak dönüp; dikkat kesiliyorlar. Bütün tabiat başını çeviriyor sesin geldiği yere doğru. Güne bakanlar hazır ola geçiyor. Öküz arabaları böğürüyor. İnekler sütten kesiliyor, tavuklar yumurtadan. Koyunlar tüylerini döküyor. Danalar pür neşe cızık tutuyor. Mandalar, su batağında kurbağalara çemkiriyor. Papatyalar seviyor sevmiyor umursamazlığında. Kozalaklar yardan sökün ediyor. Pelitler ağaçlarını terk ediyor. Ninem kirmanını çeviriyor var gücüyle, bir çile iplik sarıyor bileğine. Rahmetli dedem ayağında üzeri yakma işlemeli takunyaları ile yayladaki evinde bakır ibriğiyle abdest alıyor. Tek camlı karanlık yayla evinde tomrukların aralıklarından sızan lazer görünümlü ışık huzmelerinin içinde kayboluyorum. Eski yaylaları da yanıma alarak. Uzaklaşıyorum. Sonradan olma!! Sonradan görme!! Koca bir yayla şehrini ardımda bırakarak. ……………………………………Mustafa Nuri Gürsoy 2020 Aralık