Ölümsüzlük konusu her zaman insanlığın en çok merak ettiği konuların başında gelse de popüler kültür içindeki yeri son yıllarda çok daha fazla görünür olmaya başladı. Özellikle çeyrek asırdır beyaz perdeye taşınan ya da kaleme alınan sayısız bilim kurgu eser içindeki en belirgin ve göze çarpan tema olan ölümsüzlük fikri, çoğu zaman 'beden dondurma' ya da 'başka bir çağa gözlerini açma' olarak karşımıza çıkıyor. Bu örneklerden ilki olan 'beden dondurma' son yıllarda hiç kuşkusuz 'Avatar' filmiyle birlikte daha da yüksek perdeden konuşulmaya başlanmış durumda. Peki son yılların en popüler bilim kurgu yapımlarından biri olan 'Avatar'la popüler hale gelen bu fikir gerçekten bir gün gerçeğe dönüşebilir mi? Günümüzden tam 63 yıl önce, 1960 yılında hayata geçirilen 'Cryonics' projesi son günlerde bir kez daha gündemin üst sıralarında kendine yer buldu. İddialara göre yıllarca hayali kurulan 'beden dondurma' işi her an gerçeğe dönüşebilir! Projenin detayları şimdiden dünya çapında geniş yankı uyandırmış durumda.

DONMAK İÇİN ÖNCE ÖLMEK GEREKİYOR!

'Gelecekte çağdaş tıp teknolojisinin gelişmesi umuduyla insan ya da hayvan bedeninin dondurulması ve düşük sıcaklıkta korunması' anlamına gelen Cryonics kavramı 'kriyojenik beden dondurma' olarak da adlandırılıyor. Cryonics teknolojisiyle birlikte insan ve hayvanlar önce hayatlarını kaybediyor, ardından gelecekte hayata döndürülebilecekleri umuduyla vücutları çok düşük sıcaklıklar eşliğinde soğutularak koruma sürecine alınıyor.

Hayatını kaybetmiş bir canlının vücudunu gelecekte onları hayata döndürmek maksadıyla koruyan bir süreç olan Cryonics'te vücutlar eksi 196 santigrat derece gibi çok düşük sıcaklıklarda soğutuluyor. Bu soğutma işlemi teknik olarak tüm biyolojik aktiviteyi durduruyor ve böylelikle hücrelere zarar gelmesinin önüne geçiliyor.

Cryonics kavramıyla birlikte kesin bir şekilde öldüğü kabul edilen insanların bedenlerindeki kanın tamamı boşaltılıyor, sonrasında vücutlarına çeşitli kimyasallar enjekte ediliyor. Bedenler daha sonra yeniden hayata döndürülecekleri günü beklemek için eksi 196 santigrat derecedeki sıvı nitrojenle dolu tanklara (dewar) yerleştiriliyor. Bu bedenlerin uzun yıllar korunaklı bir çekilde kalacağına inanılıyor.

İLK BAŞTA KÖPEK ÜZERİNDE DENENDİ

İnsan vücudunu dondurma fikri insanlığın en uzun soluklu meraklarından biri olsa da daha geniş çevreler tarafından konuşulması özellikle 1960'lı yıllarda mümkün olabilmişti. 1960'lı yıllarda bilim ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte 'beden dondurma' fikri üzerinde daha çok durmaya başlayan ABD'li bilim insanları özellikle tedavisi mümkün olmayan hastalıklar yüzünden hayatını kaybedenleri yeniden hayata döndürmeyi amaçlıyordu.

İnsan bedeninin ölümsüzlüğünü mercek altına alan Cryonics'in son dönemde giderek daha da geniş kitleler tarafından tanınmaya başladı ancak çıkış noktası aslında Dr. Paul Segal'in köpeğini dondurup tekrardan diriltmeyi hedeflemesiydi. Köpeğini tekrardan diriltmeyi hedefleyen Dr. Segal çalışmalarında kısmen başarılı olsa da yalnızca tek bir başarılı deney onun için yeterli değildi. Başarı sağladığı deneyi köpeği haricinde bir kurbağa üzerinde de denemeye başlayan Dr. Segal, aynı başarıyı bir kez daha tekrarladı.

Peş peşe iki deneyin başarılı olmasından sonra Dr. Segal'ın meslektaşları, dünyada çığır açacağına inandıkları ölümsüzlük fikrini hayata geçirmek için çalışmalarına hız kazandırdı. Ancak hayvanlar üzerinde başarılı olan deneyler sıra insan bedenine geldiğinde başarısız olunca tüm çabalar yarım kaldı. Bazı kaynaklara göre bilim insanlarının yeni ölen kişilerin mezarlarını açtıkları ve cesetler üzerinde deneyler yaptıkları ancak tüm sonuçlarda başarısız oldukları da kayıt altına alındı.

HEPSİ BAŞARISIZ OLDU

Cryonics'in geçmişindeki sayısız başarısız örnekler, geliştirilen teknolojinin soru işaretleri barındırdığını ortaya koyar nitelikte. Teknolojinin gündeme geldiği ilk dönemlerde teknisyenler cesetleri kuru buz içinde soğutup kapsüllere yerleştirdikleri ve aceleye gelen yöntemlerinin başarısızlıklarla sonuçlandığı gibi detaylar yıllar içinde sıklıkla konuşuldu. Akıllarda kalan ilk başarısız girişim ise Robert Nelson adındaki uzman tarafından Kaliforniya'daki bir mezarlıkta yaşandı. Mezarlıktan dört ceset çıkartan Nelson, cansız bedenleri 'LN Dewar' adı verilen kapsüle yerleştirdi.

Dört cesetten biri başarısız bir şekilde kapsülden çıkartılırken geriye kalan üç cesedin akıbeti ise Nelson tarafından ikinci bir kapsüle yerleştirildi. Fakat bu esnada LN sistemi kısa süre içinde arızalandı ve dondurulan üç cesetin buzu çözüldü. Bundan sonraki aşamada cesetlere ne olduğu henüz bilinmese de projenin başarısızlığı kısa sürede geniş kitleler tarafından duyuldu. Fakat Robert Nelson, başarısız deneyiminden sonra pes etmedi ve yıllar içinde aynı işlemi birkaç kez daha denedi ancak başarılı olamadı.

ÖLDÜKTEN SONRA DONDURULDU! YÜZLERCE BAŞVURU VAR

Projeye dair sayısız başarısız sonuçtan sonra ise projeye dair şaşırtıcı bir gelişme yaşandı. ABD'de bu teknolojiyi yakından takip eden bir doktor başarılı sonuçlar aldı ve teknolojinin rafa kalkmamasını sağladı. Tarihe 'dondurulan ilk insan' olarak geçen Dr. James Bedford, 1967'de 73 yaşında kanser nedeniyle hayatını kaybetti. Cryonics teknolojisinin yakından takipçisi olan Dr. Bedford ölmeden önce dondurulmak istediğini söyledi ve bu isteği gerçeğe dönüştü. Dondurulmasının ardından 56 yıl geçen James Bedford, o günden beri resmen ölü kabul ediliyor olsa da tıbbi olarak ölü değil. Cryo tüpünde organları bozulmadan bekleyen James Bedford, henüz uyanmadı ancak dondurulmuş insanları organlara hasar vermeden geri çözmenin bir yolu bulunduğu zaman tekrar hayata döndürülecek. Yaklaşık 15 yıl boyunca vücudu korunan Dr. Bedford'un cesedi profesyonel kriyojenik işlemler yapan 'Alcor' adında bir şirkete teslim edildi. Cesedin bugün hâlâ 'Alcor' bünyesinde korunduğu biliniyor. Resmi olarak 1972 yılında ABD'de kurulan ve günümüze kadar çalışmaları devam ettirmeyi başarmış Alcor Yaşam Uzatma Vakfı, ölü dondurma alanında bilinen ilk merkez olarak kabul ediliyor. Günümüzde vakfa ait tesislerde 100’den fazla evcil hayvan ve 201 adet dondurulmuş insan bedeni bulunuyor. Alcor Yaşam Uzatma Vakfı tarafından yapılan açıklamaya göre bugüne kadar öldükten sonra bedenlerinin dondurulması için yaklaşık bin 400 kişi kuruma müracaat etti.

'GELECEKTE SINIF ÇATIŞMASINI TETİKLEYEBİLİR'

Kimilerine göre dondurulmuş kişilerin yeniden canlanması mümkün olmayan proje kimilerine göre oldukça mantıklı. Cryonics teknolojisinin ne kadar etik olduğunun tartışıldığı bu yüzyılda hayata geçirilmek istenen işlemin maddi boyutu göz önüne alındığında dünyadaki ayrıcalıklı sınıflara hizmet eden bir uygulama olduğu ortada. Cryonics'i yakından takip eden bazı kişilere göre bu teknoloji gelecek yıllarda dünyadaki sınıf çatışmasını dahi tetikleyebilecek güçte. Cryonics ile bedenleri dondurulan kişilerin ne zaman uyanacakları, uyandıklarında bedenlerinde ne gibi değişiklikler olacağı, uyanıp uyanamama durumlarını neyin belirleyeceği gibi detaylar günümüzde projeye dair en çok merak edilen sorular arasında yer alıyor.

Cyronics projesiyle birlikte popüler olan 'beden dondurma' işlemi son yıllarda sıklıkla farklı dizi, roman ve filmlere ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Bu yapımlardan biri de 2018 tarihli Fransa yapımı 'Ad Vitam' dizisi. Ölümsüzlüğün mümkün olabildiği bir dünyada geçen ve başrolde son dönemde yıldızı parlayan genç aktris Grance Marillier'in yer aldığı dizide ölümsüzlük işlemi belirli bir yaş aralığında 'yenilenme' adıyla gerçekleştiriliyor ve bu operasyon esnasında insanların bedenleri yenileniyor. Bu yenilenme işlemiyle yaşlanma durduruluyor. İnsanlar yenilenme işlemi yaptırdıkları yaşta sabit kalıyorlar ve 100 yaşına gelseler dahi görünüşlerinde en ufak bir değişim yaşanmıyor. Fakat bu yenilenme yalnızca 1 defa değil pek çok kez belirli aralıklarla yapılmak zorunda. Eğer beden yenilenme işlemi gerçekleşmezse söz konusu kişinin bedeni tekrar yaşlanmaya ve ölmeye başlıyor. Bütün bu yenilenme işlemi ise solaryum makinesine benzer bir cihaz sayesinde gerçekleştiriliyor. Yenilenme işlemi yapan belirli merkezler olsa da ekonomik durumu oldukça iyi olan kişiler bu aletlerden satın alabilip bu 'hayati' işlemi evlerinde uygulayabiliyor.

Editör: Elif Erdoğan