Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Bolu İl Başkanlığı 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla yazılı bir basın açıklaması yaptı. Yapılan açıklamada 8 Mart’ın depremde ölen sağlık işçileri olmak üzere tüm kadınlara atfedildiği ifade edildi.

SORUMLULUK KADINLARIN ÜZERİNE YÜKLENMİŞ

Toplumsal yaşamın tüm alanlarında olduğu gibi depremde de toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri kadınların karşısına çıkıyor. Deprem bölgesinde depremzede kadınların yaşadıkları bazı sıkıntılara dikkat çekmek istiyoruz. Deprem bölgelerinde yapılan röportajlar ve araştırmalar kadınların yaşadıkları sorunları gün yüzüne çıkarıyor. Toplumsal normlar çerçevesinde kadınlar, deprem bölgelerinde de evi geçindirme rolünü üstlenme durumunda bırakılıyorlar. Deprem afetinin yaşandığı bölgelerde bir ev yok, mutfak yok ya da herhangi bir şekilde kendilerini yeniden üretip geçimlerini sağlayabilecek alan ve malzeme yok fakat bu görevi yine de kadınlar üstlenmiş durumda. Sanki her şey olağan akışındaymış gibi yine yemeği kadınlar yapıyor. Çocuklara, hastalara kadınlar bakmaya çalışıyor. Bu sorumluluk, kadınların omuzlarına yüklenmiş durumda. Bu da yaşadıkları tramvayı artırıyor. Kadınların ihtiyaçları ise arka plana itilmiş. Deprem bölgesinde olanaklar kısıtlı, kadınların dile getirdiği sorunlar ortak. Van, Elazığ ve Marmara depremleri ile deneyimlenen tehlikeleri de hatırlatmak istiyoruz. Kadınların yağma ve cinsel saldırılara maruz kalması, kadınlar için hayati önem taşıyan hijyen eksikliği, gebe ve emziren kadınlara özgü oluşabilecek süt kesilmesinden emzirme odalarının ve sağlıklı ortamda doğum hakkının olmamasına kadar yabancı olmadığımız problemler şu anda deprem bölgelerinde yaşanan sorunlardan bazıları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütün bunlara karşı bir an önce önlem alınması ortak talebimizdir. Maruz bırakılan her durum ve olayda olduğu gibi yine en çok kadınların etkilendiği gerçeğinin bir kez daha yüzlere çarptığı doğal afet, savaş gibi unsurların yıkıcılığı ülkemizde ve dünyada ortadadır. Bütün bunlar da mücadele etmenin haklılığını daha fazla ortaya koymaktadır.

HAK ARAMA MÜCADELEMİZ DEVAM EDİYOR

166 yıl önce tekstil işçisi kadınların bedenleri hak aradıkları için tutuştu. Bugünse bu hak arama mücadelemiz devam ediyor. Kadınlar hala direnmek; haklarını aramak; sömürüsüz, tacize-tecavüze uğramadıkları ve katledilmedikleri bir yaşam için mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Verilere göre 2022 yılında 334, 2023 yılının ilk ayında ise 31 kadın bir erkek tarafından katledildi. Ülkemizde neredeyse her güne bir kadın cinayeti sığarken, katledilirken her an tacize ya da tecavüze uğrama korkusu yaşarken işyerinde mobbingin en fazlasını görüp, evde eş ve anne olma görevlerini eksiksiz yapılması bekleniyorken tüm insanlığa mücadele etmek ve örgütlü kadın bilincini kuşanmaktan başka seçenek kalmıyor.

Fabrikalar, sokaklar, işyerleri, evler, okullar kısacası yaşamın her alanı kadınların sömürüldüğü ve yok sayılmaya çalışıldığı yerler haline gelmiş durumda. İşyerlerinde, üretim alanlarında ucuz iş gücü olarak görülen yine  kadınlar oluyor ve hak gasplarından fazlasıyla payını alıyor. Küçülmeye giden iş yerlerinin ilk gözden çıkardığı çalışanları kadınlar olurken haklarını arayıp sendikalı olan ya da direniş başlatan işçiler, işverenin ve yasaların gerçek yüzüyle karşı karşıya kalıyor.

Biliyoruz ki sömürüsüz, cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik her türden gerici politikanın son bulduğu bir dünya mümkün. Bu dünyayı yaratmak kadınların ellerinde. Örgütlü, mücadele ve umut dolu nice 8 Martlara!