HABER: FARUK ÇİDEM

Bolu Belediye Başkan Yardımcısı ve İYİ Parti meclis üyesi Hakan Alparslan, Mart ayının ilk meclis toplantısında depremlerle ilgili konuşma yaptı. Yaşanan depremde sınıfta kalındığını söyleyen Alparslan, “Ülkemiz jeolojik yapısı itibariyle, tam bir deprem ülkesidir. Birçok yerde her an deprem olma olasılığı yüksektir. Bu beklenen büyük İstanbul depremi ya da onun gibileri için, umarım son uyarı olur. Doğal afetler, din, dil, ırk, siyaset, inanç ayırımı yapmaz. Deprem gibi doğal afetler devletler için bir ilim sınavıdır, bilim sınavıdır ki; biz maalesef yine, bir kez daha sınıfta kaldık. Depremde vefat edenler sayılar değil, yaşamlardır, hayallerdir, umutlardır. Coğrafya kader midir? Yoksarant ekonomisi midir?” dedi.

“ÖNCE TEDBİR SONRA TAKDİR”

Yaşanan ölümlerin sebebinin ihmal ve tedbirsizlik olduğunu ifade eden Alparslan, “Depreme maruz kalan 11 ilde,ortalama 300 bin civarında ruhsatsız konut, 2018 yılındaçıkarılan İmar Barışı Yasasından yararlanarak ruhsat almıştır.Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim Şura 30.Ayette ‘’başınıza gelen her musibet, kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir.Kaldı ki Allah bir çoğunu da bağışlar”, der.

Kader, 150 saat / 250 saat sonra canlı olarak enkazın altından çıkmaktır. Evet kaderin tabi ki bir planı vardır, ama o plan, bu plan değildir. Önce tedbir, sonra takdir. İhmal, tedbirsizlik, kör ve sinsi siyaset, cehalet, para hırsı, liyakatsiz yöneticiler yüzünden on binlerce vatandaşımız kaybettik. Türk Milleti büyük bir psikolojik travma ve ekonomik yıkım yaşıyor. Bu işlerin sorumlulularına gereken en ağır cezalar verilmelidir. Bu vurdumduymazlık, umursamazlık, vicdani de, insani de, islami de değildir. Artık yeter. Bundan sonra, bilim adamlarımızı daha çok dinleyip, anlayıp, onların dediklerini uygulayabilmek adına politikalar üretelim. Maalesef, bazı kurum ve kuruluşlarımızın ne kadar zayıf ve yetersiz olduğu, acil yeniden düzenlemeler yapılması gerektiği bir kez daha ortaya çıktı. Bunları biz söylemiyoruz, uzmanlar söylüyor, enkazların önünde yetkililer nerede diye isyan eden, perişan haldeki vatandaşlarımız söylüyor” diye konuştu.

“BU SİYASET ÜSTÜ BİR KONUDUR”

Tabi ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük ve güçlüdür. Bu aziz millet bu kötü günleri Allah’ın izniyle atlatacaktır. Ancak, bu yıkımdan daha güçlü ve daha bilinçli çıkabilmesinin tek yolu, akıldır, ilimdir, bilimdir, denetimdir. Ben şimdi bunları anlattığımda siyaset yapıyorsun diyecekler, ama bu konu siyaset üstü ve yaşadığımız gerçeklerdir. Ben bir şeylerin düzeltilebilmesi adına, bu ve benzeri konuları konuşmaya devam edeceğim.Çünkü seçenlerin hesap sorma yetkisi, seçilenlerinde hesap verme zorunluluğu ve sorumluluğu vardır. İnancımızda tabi ki kadere inanmak var, ama kaçak yapıları ruhsatlı hale getirmek, imar afları çıkarmak, denetimsiz yapılar, yetersiz yapılan ve yıkılan yollar, köprüler, bazı binalarda düşük maliyet çıkarabilmek adına statik formülleriyle oynamak ve neticesinde binaların sağlıksız yapılmasına sebep olmak, vatandaşlara çok yüksek bedellerle resmen canlı tabutlar satmak, hükümetlerinyanlış politikaları, bu işin içindeki kişi, kurum ve kuruluşların gerekli ve yeterli çalışmamaları, denetimsizlik, işin ehline teslim edilmemesi, gibi konular asla kader değil, hırsızlık, hainlik ve vicdansızlıktır.

“MİLLET HÜKÜMETİ ENKAZDAN ÇIKARMIŞTIR”

Yardımı sen götürdün, ben götürdüm, yok sen dağıtamazsın, ben dağıtırım çekişmeleri ve davranış tarzı da, bizim ne inancımıza, ne örf adedimize, ne de yapımıza uyan hareketler değildir. Biz hep birlikte güçlüyüz. Biz biriz. Artık bu kısır çekişmeleri de bir kenara bırakalım. Eksiklerimizi kabul edip, eleştirilere açık olup, empati yapabilmeyi ve aynı hataları bir daha yapmamayı öğrenebildiğimiz zaman insan olmayı becerebilir ve çözüm üretebiliriz. Burada eğer bir sorun varsa hepimiz topyekün suçluyuz. Hiç kimse kusura bakmasın, ne yazık ki millet hükümeti enkazdan çıkarmıştır.

“ÖNEMLİ OLAN TEDBİR ALABİLMEK”

Aslında afet öncesi alınacak tedbirlerle ilgili şifreler çokta zor değil. Gerçekte de yapılması gereken en önemli şey, felaketlerden önce gerekli ve yeterli önlemleri alabilmektir.İlk önce, ülkemizin eğitim sistemini yeniden çağa uygun, gerçekçi ve doğru bir şekilde oluşturacaksın. Sonra, Belediyelerimiz doğru zemine, doğru imar planı uygulamaları kararlarını alacak. 2 tane matematik sorusu cevaplayamayanları, mühendis de, mimar da, idareci de, yönetici de yapmayacaksın. İçi boş ve tercih edilmeyen fakülteleri, özellikle bu tarz mühendislik fakültelerini kapatacaksın. Ana sınıfından itibaren, doğal afet ve jeoloji dersleri okutularak, hurafelerden ve bilinçsiz kadercilik anlayışından uzak, gerçekçi, akılcı, vizyoner, bilimsel, doğal afet bilinci olan bir topluma dönüşüm için gerekli adımları atacaksınız. Depreme dirençli kentler oluşturacaksınız. Çok acil Doğal Afet Bakanlığı kuracaksınız.

Yapılan binalardaki inşaat yönetmeliklerinde gerekli değişiklikleri yaparak, en önemlisi de bu yönetmeliklerin doğru ve ahlaki bir şekilde denetlenebilmesi adına çalışmaların takibi yapılacak ve binaların yapım aşamasında tespit edilen bir eksiklik görüldüğünde en ağır cezaların uygulanabilmesini sağlayacaksınız. Ayrıca ilk önce her afette en çok ihtiyacımız olduğu anda neden kamu binalarının yıkıldığı ya da hasar gördüğü konusunda da çok ciddi çalışmalar yapılmalıdır.

Üniversitelerde afet bilimiyle ilgili bölümlere ağırlık verilerek, özellikle jeofizik, jeoloji, inşaat mühendisliği, mimarlık, çevre mühendisliği, şehir plancısı bölümlerine ciddi önem verilmeli ve gerçekten yetenekli ve yeterli, öğrenciler alınmalı ve mezun edilmelidir. Belediyelerde Afet koordinasyon müdürlükleri, arama-kurtarma birimleri kurulmalıdır. Mevcut arama-kurtarma ekiplerimiz ve ekipmanlarımız profesyonelleştirilerek, daha donanımlı hale getirilmelidir. Bütün kurumlarımız çok acil mevcut yapı stoklarının kontrollerini yaptırmalıdır. Ayrıca, örneğin Diyanetin 2023 bütçesinin 35 Milyar TL olduğu yerde, AFAD bütçesinin 8 Milyar TL olması da kabul edilemez bir rezalettir.