Denetimli Serbestlik sisteminin 20’nci yılı dolayısıyla, Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ve Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi iş birliğinde “Cezasızlık Algısını Yıkmada Denetimli Serbestliğin Rolü” konulu bir panel düzenlendi.​

Üniversitenin Hukuk Fakültesi’nde bulunan 5 No’lu Amfi’de düzenlenen panele; Bolu Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Cansever, Bolu İdare Mahkemesi Başkanı Emrah Işık, Bolu Baro Başkanı Av. Sinan Barut, Rektör Yardımcısı ve Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Coşkun Karaca, İl Jandarma Komutanı J. Alb. Rıfkı Kulaksız, Bolu Müftüsü Hüseyin Demirtaş, hâkimler, savcılar, avukatlar, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.​

Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından panelin açılış konuşmasını Rektör Yardımcısı ve Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Coşkun Karaca yaptı. Kamuoyunda sıkça tartışılan denetimli serbestlik konusunun ele alınacağı bu önemli panelin verimli geçmesi temennisinde bulunan Karaca, toplumun bir kesiminin konuya hükümlüyü topluma kazandırma açısından daha ılımlı yaklaşırken, diğer bir kesimin ise suçluların cezasız kaldığı algısıyla yaklaştığını ifade etti. Karaca, bu panelin konuyu bilimsel bir zeminde ele alma imkânı sunduğunu belirtti ve konuşmasında Hukuk Fakültesi’nin faaliyetleri hakkında da bilgi verdi

BAŞSAVCI CANSEVER: “DENETİMLİ SERBESTLİK, ÇOK BOYUTLU BİR REHABİLİTASYON VE İNFAZ MEKANİZMASIDIR”

Panelde konuşan Bolu Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Cansever, 2025 yılının, denetimli serbestlik sisteminin ceza adalet sistemine dahil oluşunun 20’nci yılı olduğunu anımsattı. Cansever, sistemin tanımını şu sözlerle yaptı: “Denetimli Serbestlik sistemi, infaz aşamasının bir bölümüdür. Hükümlü bireylerin ceza infaz sürecinin bir bölümünü toplum içinde geçirmelerini sağlayan; aynı zamanda bireyin denetim, takip, rehberlik ve rehabilitasyon süreçlerine tabi tutulduğu çok boyutlu bir rehabilitasyon ve infaz mekanizmasıdır.”​​

Başsavcı Cansever, sistemin amacını ise şöyle açıkladı: “Bu sistem, bireyin toplumdan izole edilmeden gözetim altında tutulmasını, suça ilişkin risk etkenlerinin azaltılmasını ve yeniden suç işleme eğilimini asgari düzeye çekmeyi amaçlayan yapılandırılmış programlar ve hizmetler bütünüdür. Denetimli Serbestlik, yalnızca kamu güvenliğini temin eden bir denetim aracı olmasının ötesinde, bireylerin psikososyal gereksinimlerine yanıt veren, sosyal bütünleşmesini önceleyen ve toplumsal uyumunu güçlendirmeye yönelik kapsamlı bir rehabilitasyon süreci olarak işlev görmektedir.”​

20 yıllık süreçte Türkiye’de denetimli serbestlik faaliyetlerinin geliştiğini ve çeşitlendiğini kaydeden Cansever, “Denetimli Serbestlik sisteminin temel mimarisi; denetim, kamuya yararlı işlerde çalışma, rehabilitasyon programları ve bağımlılıkla mücadele faaliyetleri üzerine inşa edilmiştir,” dedi. “Denetimli Serbestlik süreci içerisinde kişiye özel yol haritası belirleniyor.”

UZMAN FİDAN: “KİŞİYE ÖZEL DENETİM PLANI HAZIRLIYORUZ”

Panelde sunum yapan Bolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğü Uzmanı Nesrin Doğan Fidan, denetimli serbestlik sürecinde yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verdi. Fidan, sunumunda denetimli serbestliğin tanımı, Türk Ceza Adaleti sistemindeki yeri, hizmetlerin amacı ve Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nün faaliyetleri gibi çeşitli konuları ele aldı.​

Risk ve ihtiyaç değerlendirmesi kapsamındaki faaliyetlere değinen Fidan, “Kişinin tekrar suç işleme, kendisine, ailesine, mağdura veya topluma zarar verme riski belirlenerek; düşük, orta ve yüksek risk durumlarına göre infaz ve iyileştirme çalışmaları şekillenmektedir. Her birey için özel bir denetim planı hazırlanmakta ve kişinin denetimli serbestlik sürecindeki yol haritası bu plana göre belirlenmektedir,” şeklinde konuştu.​

“KAMU YARARINA ÇALIŞMA, ADALET DUYGUSUNU PEKİŞTİRİYOR”

Kamu yararına çalışma yükümlülüğü hakkında da bilgi veren Uzman Fidan, bu uygulamanın temel amacını şu ifadelerle özetledi: “Temel amaç, hükümlünün işlediği suçla topluma verdiği zararı, ücretsiz bir şekilde kamu hizmetinde çalışarak geri ödemesini sağlamaktır. Bu uygulama, aynı zamanda toplumsal adalet duygusunun pekişmesine katkıda bulunarak kamuya ücretsiz iş gücü sağlamaktadır.”. Fidan, bu yükümlülüğün hükümlünün öz saygısını ve sorumluluk bilincini geliştirmesine yardımcı olduğunu, mevcut becerilerini kullanma imkânı sağladığını ve yeni mesleki beceriler kazandırdığını da sözlerine ekledi.

PANEL MODERATÖRÜ DEMİRER, SİSTEMİN TARİHÇESİNİ ANLATTI

Açılış konuşmaları ve yapılan sunumun ardından, Bolu Cumhuriyet Savcısı Ekrem Demirer’in moderatörlüğünü üstlendiği “Cezasızlık Algısını Yıkmada Denetimli Serbestliğin Rolü” başlıklı panele geçildi.​

Panelin başında söz alan Demirer, Denetimli Serbestlik sisteminin Türkiye’deki tarihsel gelişimi hakkında bilgi verdi. Demirer, sistemi, “Denetimli Serbestlik, toplumsal olguları da dikkate alarak, öncelikli olarak suç işleyen kişilerin toplum içerisinde ıslah edilmesini ve topluma yeniden kazandırılmasını sağlayan bir ceza ve adalet sistemi uygulamasıdır” sözleriyle tanımladı.

Hava almak için dışarı çıkan eczacının üzerine atladı: "Çıplak sandım"
Hava almak için dışarı çıkan eczacının üzerine atladı: "Çıplak sandım"
İçeriği Görüntüle

DOÇ. DR. YAVUZ: “CEZA VE ADALET SİSTEMLERİNDE KRİZ VE ALTERNATİF ARAYIŞLARI ÇAĞINDAYIZ”

Panelde “Türkiye’de Denetimli Serbestliğin Dünü, Bugünü ve Yarını” konulu bir sunum yapan Av. Doç. Dr. Hakan Yavuz, 2000’li yılları ceza adalet sistemlerinde bir “kriz ve alternatif arayışı” dönemi olarak tanımladı. Yavuz, bu durumun nedenlerini ve sonuçlarını şu sözlerle açıkladı: “Bu krizin temel nedeni, gelişen teknoloji ve sosyal yaşamdaki değişimlerdir. Bu değişimler suç oranlarını artırmakta, artan suç oranları ise adalet sisteminin yükünü ağırlaştırmaktadır. Bu durum, infaz aşamasında da zincirleme bir etkiyle ciddi krizlere yol açmaktadır. Krizin çözümü için tüm dünyada geleneksel yöntemlerin dışında önleyici faaliyetler araştırılıyor. Soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde ne gibi alternatifler geliştirilebilir? Suçu sabit görülen hükümlüler için para cezası ve hapis cezasına alternatif olarak neler yapılabilir? İşte tüm bu soruların cevaplarının arandığı bir çağın içindeyiz.”​

Denetimli serbestliğin, sürekli artan cezaevi nüfusu sorununu hızlıca çözmek amacıyla kullanılan pragmatik bir enstrümana dönüştüğünü örneklerle belirten Yavuz, “Bu kullanışlı enstrüman 2013, 2014, 2020, 2023 ve 2025 yıllarında kullanıldı ve gelecekte de kullanılmaya devam edecek gibi görünüyor,” dedi

PROF. DR. KESKİN: “DENETİMLİ SERBESTLİĞİN TOPLUMSAL KABULDE BİR EŞİĞİ VAR”

Panelde sosyolojik bir perspektif sunan BAİBÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yahya Mustafa Keskin, toplumun Denetimli Serbestlik sistemini nasıl algıladığını anlattı. Keskin, “Toplumun özellikle hükümlülere karşı bakışının hoşgörülü olmadığı bilinmektedir. Hükümlü olmak, bir nevi ‘damgalanmaktır’ ve bu nedenle toplum, bu kişileri kabul sürecinde doğal bir fren mekanizması işletir,” dedi.​

Keskin, toplumsal kabulün bir sınırı olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu bağlamda, hükümlüleri ne kadar eğitimden geçirirseniz geçirin, denetimli serbestlik gibi uygulamaları ne kadar hayata geçirirseniz geçirin, toplumun bir kabul etme eşiği vardır. Bu eşik, kolayca aşılabilecek veya değişebilecek bir nitelik taşımaz; zira psikolojik, sosyolojik ve antropolojik temellere dayanır. Bizim toplumumuzun da cezaevlerine ve hükümlülere bakışı bu bağlamda pek pozitif değildir.”​

Prof. Dr. Keskin, “topluma yeniden kazandırma” söyleminin toplumdaki karşılığının farklı olabildiğine dikkat çekerek, “Bu nedenle, ‘hükümlünün topluma kazandırılması’ ifadesi, kamuoyunda bazen ‘bir suçlunun topluma salınması’ şeklinde algılanabilmektedir ve bu algıyı değiştirmek o kadar da kolay değildir,” diye ekledi.

DR. ÖĞR. ÜYESİ KAYA BOZOK: “ALTERNATİF YAPTIRIM VE TEDBİRLERİN KAMUOYUNCA ANLAŞILMAMASI, MEŞRUİYET BOŞLUĞU OLUŞTURUR.”

BAİBÜ Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usulü Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Funda Kaya Bozok, panelde yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi: “Cezalandırmanın amacı sadece suç işleyeni toplumla yeniden bütünleştirmek ya da caydırmak değil, aynı zamanda bozulan kamu düzenini onarmak ve adaletin tesis edildiğini topluma göstererek normlara olan bağlılığı pekiştirmektir. Hapis cezasına alternatif yaptırım ve tedbirlerin teorik gerekçeleri ve işleyişi kamuoyu tarafından yeterince anlaşılmadığında, bir meşruiyet boşluğu ortaya çıkmaktadır. Bu boşluk, toplumda suçlunun cezasız kaldığı ya da eyleminin yeterli karşılık görmediği şeklinde özetlenebilecek bir algıya yol açmaktadır.”

Bu algının basit bir toplumsal memnuniyetsizliğin ötesinde, derin ve yıkıcı sonuçları olan bir durum olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten Kaya Bozok, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü bu algı nedeniyle öncelikle adalete olan güven sarsılmakta, vatandaşlar sistemin belirli suçluları tolere ettiği hissine kapılmakta, hukuka olan inanç zayıflamakta ve en tehlikelisi de suç işlemenin ciddi bir sonucu olmadığına dair yanlış bir kanının yerleşmesine zemin hazırlanmaktadır. Bu nedenle, yaptırımların ve infaz sürecinin toplumsal bir mesaj taşıması ve toplum vicdanında bir karşılık bulması gerekir.”

MÜDÜR İMRAĞ: “TOPLUMA ENTEGRE OLACAK HÜKÜMLÜLER, SON 1 YILLARI KALA DENETİMLİ SERBESTLİĞE GELİYOR”

Bolu Denetimli Serbestlik Müdürü Hacı İmrağ ise konuşmasında, kamuoyunun sistemin adındaki “serbestlik” kelimesine odaklanıp “denetim” boyutunu göz ardı ettiğini belirterek, bu durumun doğru anlatılması gerektiğini ifade etti. İmrağ, bu konuda kamuoyuna bilgi aktarımında yaşanan sıkıntıları vurgulayarak şu açıklamalarda bulundu: “Üç kademeli infaz sisteminin aslında son ayağı biziz. Kişiler, aldıkları cezaya göre önce kapalı ceza infaz kurumlarına konuyor; buradaki süreçlerini olumlu geçirmeleri halinde, idari gözlem kurulu kararlarıyla açık ceza infaz kurumlarına alınıyorlar. Bugün zaten açık ceza infaz kurumlarında da farklı bir infaz sistemi yürütüyoruz. Bu kurumlar, hükümlülerin sadece kaldıkları yerler olarak değil, aynı zamanda çalıştıkları birer fabrika gibi işliyor. Bu sürecin sonunda gerçekten topluma entegre olacağı düşünülen hükümlüler, son 1 yılları kala Denetimli Serbestlik sistemine geliyorlar.”​

Sistemin bilinmeyen yönlerine de değinen Müdür İmrağ, “Sistemin bilinmeyen bir yönü de yaptırım kısmıdır; yani imza yükümlülüğü, ev hapsi ve kamu hizmeti yükümlülüğü. Denetimli Serbestlik sistemi, sınırsız bir sistem değildir; yani sisteme giren kişi, uyum sağlamak zorundadır. Uyum sağlamadığı zaman, açık ceza infaz kurumlarımıza iade ediyoruz. Denetimli Serbestlik sistemi içerisinde iken, alt sınırı 1 yıldan daha yukarı bir suç işlemesi halinde yine infaz hakimliklerimiz tarafından açık ceza infaz kurumlarına gönderiliyor,” diye anlattı.

Panel, katılımcıların sorularının yanıtlandığı bölümün ardından konuşmacılara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.

Kaynak: Haber Merkezi