Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 15 Ağustos’ta okuttuğu “Kul Hakkı Ateşten Gömlektir” başlıklı hutbede miras paylaşımıyla ilgili ifadeler tartışmalara yol açmış, çeşitli dernek ve kuruluşlar Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve ilgili yöneticiler hakkında “kadın haklarına aykırı söylemler” ve “anayasal ilkelere aykırılık” gerekçeleriyle savcılıklara suç duyurusunda bulunmuştu.

Tartışmalar sürerken Bolu İl Müftüsü Hüseyin Demirtaş, kaleme aldığı yazıyla suç duyurularına tepki gösterdi.

Kızlar arasında kavga kamerada: 16 yaşındaki şüpheli tutuklandı
Kızlar arasında kavga kamerada: 16 yaşındaki şüpheli tutuklandı
İçeriği Görüntüle

KADIN HAKLARI TARTIŞMALARI VE SUÇ DUYURULARI

Hatırlanacağı üzere, 15 Ağustos hutbesinde yer alan “karşılıklı rıza olmadan miras ölçüsünü değiştirmek ilahi adalete aykırıdır” ve “kız çocuklarının Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır” ifadeleri tepki çekmiş, başta Atatürkçü Düşünce Derneği olmak üzere çeşitli kurumlar söz konusu hutbenin kadınların yasal miras haklarını zedelediğini belirterek suç duyurusunda bulunmuştu.

ADD ve Laiklik Meclisi, son üç hutbenin bir bütün olarak “anayasal eşitlik ilkesine aykırı” ve “kadın haklarını dini referanslarla sınırlandırıcı” bir yaklaşım içerdiğini öne sürerek savcılığa başvurmuştu.

BOLU İL MÜFTÜSÜ DEMİRTAŞ’IN AÇIKLAMASI

Bolu İl Müftüsü Hüseyin Demirtaş, suç duyurularına yanıt olarak kaleme aldığı yazısında şu ifadelere yer verdi:

“Legal bir derneğin Diyanet İşleri Başkanlığımızın bir hutbesi hakkında suç duyurusunda bulunması, sadece hukuki bir süreç değil, aynı zamanda bu milletin tarihine, inancına ve ruh köklerine yönelmiş bir saldırı olarak derin bir yara açmıştır.

Bu tavır, azınlık bir grubun, milletin kahir ekseriyetinin inanç ve değerlerini mahkeme önüne çıkarma cüreti olarak görülmelidir. Buna karşı net bir tavır ortaya koymak, hem tarihî hem de millî bir sorumluluktur.

Bu nedenle aşağıdaki hususları paylaşmak istiyorum:

1. Millet Kavramı ve Hukukun Dayanağı

Mahkemeler, ‘Türk Milleti adına’ karar verir. Bu ifade yalnızca bir anayasa maddesi değil, tarihî ve manevi bir hakikattir.

Millet, yalnızca etnik bir topluluk ya da nüfus birliği değildir; ortak inanç, ortak tarih ve ortak kader etrafında kenetlenmiş bir topluluktur.

Bu topraklarda bin yıldır millet kavramını inşa eden unsur İslam’dır. Türk milleti, imanıyla yoğrulmuş, değerleriyle yoğrulmuş bir millettir. Dolayısıyla hukuk, adına hüküm verdiği milletin bu manevi köklerini yok sayamaz. Legal Derneğin yaptığı girişim, millet kavramını ruhundan koparıp onu ideolojik bir araç haline getirme çabasından ibarettir.

2. Diyanet: Milli Mücadele’nin Mirası

Diyanet, sıradan bir devlet kurumu değildir. Milli Mücadele günlerinin maneviyatından doğmuş, o ruhun kurumsal devamıdır.

İstanbul hükümeti, işgalci güçlerin baskısıyla milli mücadeleye karşı fetvalar yayınlarken, Ankara’da Rıfat Börekçi başta olmak üzere 153 müftünün imzaladığı ‘Ya İstiklâl Ya Şehadet’ fetvası, milli mücadelenin dinî meşruiyetini ortaya koymuştur. Anadolu’nun dört bir yanında camiler, minberler ve hocalarımız milletin bağımsızlık ateşini harlamıştır.

Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı, o günkü mücadelenin kurumlaşmış ruhudur. Bu kurumu laikliğe aykırı göstermek, hem tarihimize hem de kurucu iradeye yapılmış bir haksızlıktır.

Devlet teşkilatımızda Genelkurmay Başkanlığı milli güvenliğin, Diyanet İşleri Başkanlığı ise manevi güvenliğin teminatı olsun diye kurulmuştur. Bu iki kurum, Cumhuriyet’in temel dayanaklarıdır.

3. Laiklik: Dinin Güvencesi

Laiklik, din karşıtı bir ideoloji değildir ve olmamalıdır. Anayasadaki laiklik ilkesi, dinin devlet işlerine karışmasını engellediği gibi, devletin ve ideolojik grupların da dinin özüne, ibadetine ve içeriğine karışmasını engellemek için getirilmiş bir güvencedir. Bu ilke, dinin saflığını korumak ve onu siyasi çekişmelerin malzemesi yapmamak içindir.

Bu sebeple Diyanet’in idari yapısı ve hizmetleri elbette tartışılabilir; ama bir hutbenin içeriğini mahkemeye taşımak, laikliğin özüne aykırıdır.

Bir hutbenin uygunluğunu denetleyecek merci, Din İşleri Yüksek Kurulu ve nihayetinde cami cemaatinin vicdanıdır, Mahkemeler değil.

Velhasıl; Diyanet’in hutbesini mahkeme konusu yapmak, milletin inancına ve tarihine saygısızlıktır. Bu azınlık bilmelidir ki, bu toprakların manevi değerleri, ideolojik hesaplara kurban edilecek kadar sahipsiz değildir.

Tavır açıktır: Diyanet kurumu eleştirilebilir, geliştirilebilir. Ancak dinin özü, mabetlerin kutsiyeti ve hutbenin mahiyeti tartışmaya açılamaz. Bu değerlere saygı göstermek, bu topraklarda bir arada yaşamanın en temel şartıdır.”

Kaynak: Bolu Nabız