Bolu Barosu Başkanı açıklamalarında şu ifadeleri kullandı: “Değerli meslektaşlarım, değerli misafirler ve kıymetli basın mensupları, Hepinizi Bolu Barosu adına saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Bugün, ülkemizin hukukun üstünlüğü ilkesinin yok edilme sürecinde yaşanan trajik olaylara dair önemli bir açıklama yapmak üzere buradayız.

Katliam gibi kaza! 8 ölü... Katliam gibi kaza! 8 ölü...

Her geçen gün, hukukun temel prensipleri ve anayasal güvencelerin ayaklar altına alındığı bir dönemden geçmekteyiz. Dün itibariyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin okuduğu ve açıkça Anayasaya aykırı bir kararla, hukuk sadece yok edilmemiş, resmen katledilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 153/6. Maddesine göre, “Anayasa Mahkemesi Kararları Yasama, Yürütme ve Yargı Organlarını bağlar.” Bu madde, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel direğidir, laikliğin, kuvvetler ayrılığının ve insan haklarının güvencesidir. Ancak maalesef dün, bu güvence hiçe sayılmış, yargı erki zedelenmiştir.

Gelinen noktada, meslektaşımız Av. Şerafettin Can Atalay’ın yaşadığı hukuki süreci hatırlatmak isterim. Can Atalay, birçok toplumsal olayda sorumluların cezalandırılması için mücadele etmiş bir hukukçu olarak bilinmektedir. Ancak beraat kararlarına rağmen, bu kararların beğenilmemesi ve zorlama delillerle ülkemizi bölmek isteyen ellerin devreye girmesi sonucunda, Can Atalay’ın hukuki durumu tekrar ele alınmıştır.

Özellikle 25 Nisan 2022 tarihinde alınan karar, Can Atalay’ı 18 yıl hapis cezasına çarptırmış ve bu süreçte tutuklanmasına karar verilmiştir. Ancak daha sonraki süreçte, Can Atalay milletvekili seçilerek dokunulmazlık kazanmıştır. Anayasa’nın 83. maddesine göre, seçimden önce veya sonra işlenen bir suç iddiasıyla milletvekili tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Bu dokunulmazlık, yasama organı üyelerini gereksiz suçlamalardan korumak amacını taşımaktadır.

Ancak, Can Atalay’ın haklarının ihlal edildiğine dair Anayasa Mahkemesi kararı, Yargıtay tarafından dikkate alınmamış ve Can Atalay’ın milletvekilliği düşürülmüştür. Bu karar, demokrasimizi zedelerken Anayasa’nın da yok sayılmasına neden olmuştur. Değerli meslektaşlarım ve kamuoyu, bugün itibariyle ülkemizde anayasa yok sayılmış, milletin yetkisi elinden alınmış, demokrasi yok edilmiştir. Tarih 30.01.2024 olarak kaydedilmelidir. Bu hukuksuzluğa imza atanları sorumluluklarından kaçırmayacağız. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu utanç verici kararda sorumludur. Bizler, hukuk devletinin ve demokrasinin yanında durarak sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Anayasamıza ve hukuk devletine sahip çıkacağız. Saygılarımla”