Denizin olduğu yerde, ya da; çöl....! Sıcaktan insan bunalır, gözü alabildiğine yeşillik ve rüzgar esse de, .....der. Ormanın olduğu yerde yaşayan insan, maviyi keşke olsaydı der, sıcak ve soğuktan şikayet eden insanoğlu, bir türlü ikisinin ortasını bulamaz. Varoluşumuz toprak... Toprak için tüm savaşlar. Yediğimiz meyveler, toprak. Temiz hava orman...., araçların lastiklerinde hava...! Temel ihtiyacımız olan su...!! Denizler kirletildi, doğal su kaynakları da, öyle. Sızan akaryakıt yüklü gemiler, sanayii(endüstriyel atıklar-kimyasal maddeler)boyalar-delinen ozan tabakası, nükleer radyasyon sızıntıları, çöp dağları, metan gazları, rant için heba edilen orman ve ağaç envanterleri, yakılıp yıkılan, ya da kesilen.... Geri dönüşüm adı altında çılgınca küstah simsarlar, bozulan ekosistem... Kaldı ki değil çevreyi, tarihi evleri bile kendi kaderine... Ölümüne terk eden bir anlayış... Kirletilen hava, maden ocakları ve nükleer santraller için ya da hes (kısacası barajlar) için yok edilen katledercesine doğa katliamları, yılda 743 milyon ton toprağını kaybeden bir ülke Türkiye... Etiyop'ya da ki; açlık ve bir çocuk... Kemiklerini açlıktan sayabileceğini. Başında bekleyen bir akbaba... Başımızda bekleyen akbabalar o kadar çoğaldı ki...!! Sanayileşmek, yol, köprü, hes, maden ocakları... Bizler bunlara karşı değiliz sadece doğanın katliamına, çevreye verilen zarara, akıl yoksunu insanlara tepkiliyiz. Mezarlıklar dünya da, hep seviyesiz, kendi çıkarlarını ülke menfaatlerinin önünde gören insanlarla dolu. Toprak kabul ediyor mu? Bu da, ayrı bir konu. Tema. Karaca Giyim Hayrettin Karaca'nın meşe palamut gibi ülkenin çıkış yolunu bunda görerek, bir hareket, gönüllüler yaklaşık 560.000 kişiye ulaşan bir güce kavuşan, bir vakıf olarak doğdu-büyüdü ve gelişti. Erozyonla mücadeleye adanan hayat, zaman, bir yürek... Şuursuzca gelişen toplu olmaktan, daha akıllı ve seviyeli topluma doğru, çevre sorunlarına duyarlı, bilinçli-etkin bir toplum olmalıyız. Bu bollukların, bir gün yoklukları da olabileceğini unutmamalıyız. Makro ekonomi-mikro derken, ekonomik büyüme adı altında, her yere maden ocağı, hes, santral olmaz. Bu tesisler için verilen izinlerle 414.222 hektar ormanlık alan yok oldu. Tarım arazilerimizin %9'u kaybedildi… Toprak bize anadır, yuvadır. En önemli tarım havzalarımız kömürlü termik santral yatırımı nedeniyle, tarımımızı mahvediyor. Biten sadece toprak değil, geleceğimiz tehdit altında... Bir düşünün içtiğimiz su, ayran, meyve suyu, enerji içecekleri, içki su ağırlıklı sonrası karışımlar vs... Batı Karadeniz'in değil, Türkiye'nin en büyük florası. Çamlar ve göller şehri. Bir cennet Bolu'muzda, orman bölge müdürlüğümüzün başarılı çalışanlarının da, orman işletme konseyi tarafından değerlendirilmesi sevindirici bir gelişme. Tema... Erozyon, çevre, sulak alanlar, ekosistem, bozulan doğa, tahribata karşı dur demek için, Bolu İl temsilciliği olarak, göreve hazırız. Öğretim görevlimiz Dilek Eroğlu ve çalışma arkadaşlarımıza hoş geldiniz....!!!

BİR MÜCADELE ADAMININ ARDINDAN; ADNAN TÜFEKÇİ!

Kendin ol, çünkü hayat başkası için çok kısa... Yakışmasa da; ölüm şeklin... Riske korkmadan giren, gözü kara, inatçı bir o kadar da dıştan görünüşü soğuk bir yapıya sahiptin. Ölüm Allah'ın emri idi, ayrılık olmasaydı... Bu ayrılık bize koydu abimiz. Boluspor ve maç. Ve Orhan Uçar, Necip Çarıkçı, muhasebecin yakın dostların oldular. Ardem ve Arçelik öncesi Orüs... Bir efsaneydiniz. Ardem zamanı bir Adnan Tüfekçi bir Nermin Çizmeci... Biz o yıllarda başladık sizinle aile olmaya sene 1992... Demirdöküm buradan taşındığında merak edip Bilecik Bozöyük'e gittim. Bolu ile arasında dağlar kadar fark olan

Meksika'dan sonra dünyanın 2.büyük tesisini hayata geçirmede, deprem bile, baskın çıkmadı. Mücadeleci ruhunla aştın, tüm yan sanayilerle arkadaş olup, onları belli bir seviyeye getirdin. Çevre bilincini Bolu'ya kazandıran bir isim olarak sahneye çıkan ben, sizlerden çok şey öğrendim. Sıkıntıya giren, borca batan, ödemelerindeki dengesiz firmalara dahi kucak açan... Geçenlerde Nur Eczanesi'ndeyim. Sohbette konuşulan, yok borcu var mıydı, yok kumar, bazı aymaz gazetecilik yapan fısıltı gazetecilerimizde de, yok aile problemi falan-filan... Bizim dergahımız umutsuzluk yolu değildi ki... Kaldı ki böyle bir sorun olmasa da, oldu diye fısıltılaşmalarınız, ölüm üzerinden yanlış bir yol değil midir? Elinize ne geçer? acaba Bolu Bolu olalı böylesine bir cenaze katılımı görmüş müdür? Handan hanıma, geride yaşlı evlatlarına Allah sabırlar versin. Yaklaşık 1 ay önce evine Elif hanım(Handan hanımın kızkardeşiyle gitmek nasip olmuştu)... Allah taksiratını affetsin, yalan yanlış haber yapanları da ıslah etsin... Efsaneler asla sönük kalmaz… Onlar gökteki parıldayan yıldızlardır. Ve Bolu böylesine bir evladına(Çorum'lu olsa bile) sahip çıkmıştır. O'nun bizlere sahip çıktığı gibi...

Bolu Belediye Başkanı Ve Makamı

çözüm odaklı,bolumuzu bir şantiyeye çeviren,tecrübesi 10 yıl encümen ve 3 dönem başkanlık yapan,başka bolu yok diyebilecek kadar da,özgüvenli,damarına basmazsanız,sevgi ve saygısını da yitirmeyen bir dev adam...herkes erkek olabilir ama adam gibi adam herkese göre bir meziyet değildir.tüm karalamalara rağmen-mesnetsiz iddialara rağmen-çalışan işine bakan bir yapı..köşe yazarlarıyla beraber gezip gördük ki;şantiye,kendi ihtiyacına cevap vermekle kalmamış,dışarıya da satar hale gelmiş,asfaltta iddialı..yol medeniyetine -şehir kimliliğine kavuşturmak için canla başla çalışan,eksikliklere tahammül edemeyen,değer verince değişmeyen,kimseye de minnet etmeyen,romen vatandaşlar için yapılan bina için savaşmayı bile gözealan,sorunlar konusunda rahat,çevresi konusunda belki alabildiğine yalnız....!!evladının düğünündeki konuşma ve izzet baysal'ın gönüllerdeki taht kurmasını kendine rehber edinmiş bir baba-evlat ilişkisi..bolu'da sanki başka problem yokmuş gibi,şahsına yapılan karalamalar,mahkemeye ver aslanım diyecek kadar kendinden emin.....şehrin makus tarihini düşünceyi hayata geçiren izzet baysal-ahmet baysal olmuş sa;şehirleşme de yol almasını da,alaattin yılmaz sağlamıştır.bu konu da,hakkını da kimse ödeyemez....