Bazen hayatı tersinden okumak gerek… Göründüğü, gösterdiği yüzünün içinde saklanan gerçekleri görmeli insan. Yaşadıklarımızla büyürken, insanları yaşanılanların yaşlandırdığını fark ediyoruz. Görmek istediklerimizin, aslında var olandan bağımsız olduğunu yaşayarak öğreniyoruz. Bağlandığımız küçük umutlarımız yıkılırken, tutunacak bir küçük ışığımız bile kalmamışken anlıyoruz aslında hayatın o masallarda ki kadar toz pembe olmadığını. Hayat hiçbir masal da olduğu gibi mutlu bitmiyor.

Büyümek, bir şeylerin sorumluluğunu sahiplenmenin zorluğunu, dinlediğimiz masalların bittiği gün idrak etmeye başlıyoruz. Geceleri anne ve babalarımızın okuduğu, okumayı öğrendikten sonra oluşan kitap okuma saatlerimiz… Hayal gücümüzün sınırlarını genişletirken, oradan öğrendiğimiz düşlediğimiz hayatın yollarının okuduklarımız gibi çiçekli olmadığını öğreniyoruz.

Masallara sığınıp anlatsam yumuşar mı ortamın karabasanı dedim. Çocukluğumdan kalma en az on masalı tekrar okudum. Sonu mutlu bitenlere, iyiliğin kazandığı masallara karnımızın doyduğunu anladım. Aslında onların bizi mutlu ettiğini, inanmak istediklerimizin sadece mutlu sonlu masallar olduğunu anladım. Çünkü bu ülkede iyiler hep kaybetti, geçmişte de böyleydi şimdi de değişen tek parça bir şey yok.

Doymaktan, gülmekten, sevmekten mahcup olunur mu? Yerkürenin bu parçasında doğan bizler için çok normal artık bu his. Eğer biraz gönül gözümüzle bakabiliyorsak etrafımıza hep başımızı öne eğiyoruz utançtan. Kendi sahip olduklarımız bizi utandırır oldu çünkü… Emekle didinerek avucumuzda olanlar başka hayatlarda ne kadar uğraşılsa da sahip olunamayanlar. Başkaları için hiçbir şey yapamıyor olmak korutucu. Çünkü bu kimsenin bize de ihtiyacımız olduğunda yardım edemeyeceği demek biraz da.

Ülkenin durumu bu haldeyken elimizde olan faturaların neredeyse %50 kısmı vergi iken biz yaşayabilmek, karnımızı doyurmak için çabalıyoruz. Yine de şükür edip halimize bir parça tebessümü hayatlarımıza yapıştırıyoruz. Aslında korkunç bir manzaranın içindeyiz. Farkında olsak bile seslerimiz kısılmış vaziyette. Her ay aynı yapılan alışverişler bile aydan aya ürün miktarında azaltmaya gidiyor. “Yenilmese de olur aslında”larımız çoğalıyor. Başka noktalara odaklanırken bu korkunç manzarayı göremiyoruz bile.

Yazık, masallar pembe ülkemiz siyah… Yine de o kuyuların dibinde bize gülümseyen bir ışık mutlaka vardır.