Siyasetten tamamen bağımsız, hiçbir şekilde siyasi bir yönelim göstermeden, objektif bir şekilde bir konuyu size danışmak istiyorum. “Aşı olmak için sıramı bekliyorum.” Diyen liderler mi? Yoksa “Vatandaşı aşı olmaya teşvik etmek için ben de aşı oldum.” Diyen liderler mi? Hangi konu da düşüneceğim diye sorulacak olursa tam olarak samimiyeti yakın olan ve güven içeren cümleyi istiyorum. Sosyokültürel kültürel olarak örnek alma içgüdüsü barındıran bir ülkeyiz. Kişileri rol model olarak alıp yaptığını yapma yetisi ile o yöne eğilim gösteriyoruz. Bu sadece siyasi olarak örneklendirilemez. Günümüz toplumun da özellikle internet hayatımıza girdiğinden beri bu süregelmekte olan bir durum. Örnek aldığımız kişilerin kullandığı eşyaları kullanma, giydiği kıyafetleri giyme gibi bir kopyalama çabası içindeyiz. Kendimiz olmayı başaramamaktan ötürü “Aaa! Onlar aşı oldu bende hemen olmalıyım.” İçgüdüsü ile bunu kabullenip yapabiliriz. Ama etik olarak baktığımız da ise örnek alma yerine sıra bekleme kavramının benimsenmesi gerekmektedir. Bilinçli bir halk söz konusu olsaydı eğer liderler de sıra beklemeliydi bu durumda… Türkiye’de tabi bu durum değişiyor. Halk başta zaten liderlerin aşı olmasını istiyor. Yapılan anketlere bakıldığında çoğu kişi hala bu durumda çekingen bir tavır sergiliyor. Ondan kaynaklı yönelim nereye olmalı tartışmalı konular içerisinde baş sırayı alır. Değişen gündem ile tartışılacak konu sayısı tabi ki artmakta ama bakıldığında bahsettiğim bu durum halk açısından hangi göz ile görülmekte? Güven hangi cümlede sağlanıyor?
Ülkemize baktığımız da çoğu liderin örnek teşkil etmek ve halkı aşı olmaya teşvik etmek amaçlı aşı olduğunu görürken Fransa Sağlık Bakanı “Aşılamada milletvekillerine öncelik tanınmayacak. Halka örnek olmak istiyorsanız sıranızı bekleyin. Ben de 50 yaşın altındayım ve sıram gelince aşı olacağım.” İfadelerini kullanarak sert bir eleştiri de bulundu. Dediğim gibi bu durum sosyokültürel olarak farklılık gösteriyor. Bizim ülkemize bakıldığında da aşı olmayan liderlerin eleştirildiği görülüyor. Birçok sorumun içinde yorumu sizlere bırakıyorum. İçinden çıkılmayacak kadar karışık, iki ucunun farklı yönlere çekilebileceği bir durum.
Peki, aşamalara göre yapılan grup sıralamalarını göz önüne aldığımızda eğitimcilerin ikinci aşamada yer aldığını görüyoruz. Fakat eğitimcilerin ders vereceği öğrencilerin bu grup sıralamasında son aşamada yer aldığı gözlenmekte… Bu durumda okulların yüz yüze eğitime geçmesi yakın bir zaman diliminde olmadığının göstergesi anlamına geliyor. Bu aşamalar her durum göz önüne alınarak mı oluşturuldu? Bu da ayrı tartışılacak konulardan biri… Eğitimcilere aşı yapılması, öğrenciler olmadan bir anlam ifade etmeyecek veya bununla ilgi başka bir düşünce mi var? Öncelik sıraları tam olarak neye göre yapıldı anlamlandırılamıyor. Öğrenci olmadan öğretmen okula geri dönünce bu salgın durdurulabilecek mi? Eğitime devam edilmesi yakın bir süreçte gözükmezken, hatta geniş anlamda ele aldığımız da son evre olarak eğitim planlanmakta. Üniversite de staj gören öğrencilerimiz meslek ayırmaksızın son sırada yer almakta. Hayatlarımıza devam etme çabası içindeyken yine bir kısmı unutularak veya atlanarak sonuçlara ulaşılmış. Eğitim yine rafa kaldırılmış. Başta bahsettiğimiz konunun asıl sorunu da bu iken biz ilerlemek yerine mehter takımı gibi iki ileri bir geri gidip yerimiz de saymayı yaşam tarzı haline getirmişiz. Sonuç olarak bağlayacak olursak eğer bir şeyi tam anlamıyla düşünüp bir araya getirip sonuçlandırdığımız tez yazıları gibi hep bir eksiğimiz kalıyor. Sonucu o diplomayı alamamak mı olur yoksa son anda kurtulmak mı olur yine zaman belirleyecek ama sene tekrarı yaşamak için psikolojik desteğe ihtiyacımız olduğu ortada. Hep bir şeyler eksik kalıyor, maalesef…