Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı büyük önder, Mustafa Kemal Atatürk’ün 86 yıl önce aramızdan ayrılışının yıldönümünde, Türk milleti olarak onu minnetle, rahmetle, özlemle ve saygıyla anıyoruz.

Aramızdan ayrılışının üzerinden 86 yıl geçmesine rağmen engin düşünce ve icraatlarının değeri her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. İlke ve devrimlerinin ölümsüzlüğü daha iyi anlaşılmaktadır.

Atatürk’ün en büyük özelliği; sadece yaşadığı zaman ülkesini düşünmekle kalmayıp, öldükten sonra da ülkesinin içine düşebileceği durumları, hatta bu günleri çok net görerek; bu problemlere çare olacak güncel, çözümsel ve geçerli önerileri de yazarak bırakmış olmasıdır.

‘’Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini kitaplara vermeseydim, bugün yapabildiğim işlerden hiçbirini yapamazdım’’ diyen Atatürk; 35 yaşında General 40 yaşında Başkomutan, 42 yaşında Cumhurbaşkanı, 48 yaşında Türk alfabesini yürürlüğe koyup 53 yaşında Nutuk’u yazan kişi olarak tarihe geçti.

Atatürk yaptıklarını mucizeyle değil; okuduğu kitaplarla açıklamaktadır. Onu sevgiyle ve bilinçle anlayarak öğrenme zamanıdır. Onu kuru kuruya anarak değil, anlayarak sadece özleyerek değil fikir ve düşüncelerini özümseyerek; sadece yakamızda değil, fikir ve eylemlerimizde taşımanın zamanıdır.

Yetkiyi makam için değil, görev için, isteyerek ulusun hizmetinde ömrünü verdi.

Cephede vakit buldukça kitap okumuştur. Muharebe alanlarında cephane sandıkları içinde kitapları çadırına taşımıştır.

ABD’de ‘’Kongre kitaplığında’’ hakkında yazılan kitapların 5000 adet olduğu gerçektir. Bu kitaplar bütün yabancı dillere çevrilmiştir. Hangi devletin bir büyüğü için bu kadar çok kitap yazılmıştır?

Bugün 5 kıtada, dünya devletlerinden 35 (otuz beş)’inde; Gazi Mustafa Kemal ATAÜRÜK’ÜN heykelleri mevcuttur ve bu heykellerin altında Dünya barışı, Yurt savunması, Kahramanlık gibi veciz sözleri dünya liderleri tarafından örnek alınmaktadır.

10 Kasımlar; bu ülke için yaptıklarımızın ve yapacaklarımızın raporlarının verildiği hesap verme günleri olmalıdır.

Atatürk tabu veya put değildir. O, olayların gelişmesi ile bu milletin bağrından doğmuş bir hakikat adamıdır.

“Tarihi bilmeyen bir millet yok olmaya mahkûmdur.”

O, bir ulusun yok olma felaketini, var olma saadetine çeviren kahramandır.

Rauf Orbay yakın çevresine ‘’Biz Atatürk’ün yanında olmamış olsaydık da o bu neticeyi alacaktı.

Eğer aramızda Atatürk bulunmamış olsaydı bizim bugünkü neticeyi görmemize imkân yoktu.’’

demiştir.

Atatürk eğitimle beraber, ülke içinde yaşayan tüm insanları kişisel çıkarları dışında birlik ve beraberlik içinde kucaklayarak, bu başarıları elde etmiştir.

Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”si 20 Ekim 1927’de bir nevi vasiyetname niteliğindedir.

13 Ekim 1928 tarihinde alınan bir kararla müfredat programlarına konmuştur.

Maalesef siyasi çıkarlar uğruna Atatürk’ten uzaklaşmalar ve uzaklaştırmalar, emperyalist ülkelerin işine gelmektedir.

Atatürk ‘’Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı, anlıyor ve hissediyorsanız bu kâfidir.’’ demekle kendisini ifade etmiştir.

‘’Benim en büyük eserim’’ dediği Cumhuriyet için ‘’ Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.’’ sözüyle de Cumhuriyete sahip çıkmamızı istemektedir.

Büyük Atatürk; her geçen gün yokluğunla daha da büyüdüğünün farkındayız. Sonsuza kadar Türk Milletinin kalbinde yaşayacak ve yaşatılacaksın.

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, büyük devlet adamı, büyük asker, büyük lider ‘’olmasaydın olmazdık’’ Rahat uyu Atam huzur içinde yat.10 Kasım 2024

Puan Alma Geleneği Devam Etti Puan Alma Geleneği Devam Etti

Kaynak: Köşe Yazısı