Dünyada ülkeler ve şehirler nasıl tanınır ve bilinir? Şehirler anmak için yapılan ünlülerin heykelleri, panoramaları, parkları ve hikayeleri ile markalaşır. Dünya oraları görmek için can atar. Bremen, Bremen mızıkacılarıyla ünlüdür, Bremen’in ortasında Mızıkacıların heykeli yer almaktadır, gelen turistler orada fotoğraf çektirirler. Şehrin kıyısında da, şehri tanıtan panorama bulunmaktadır.

Hollanda’nın Den Haag şehrinde 1881 yılında Hendrik Mesdah tarafından yapılan panorama 36 metre çapında 14 metre yükseklikte etrafı 120 metre daire şeklindedir. Girişte duvarlarda Mesdah’ın ve ünlü ressamların tabloları asılıdır. Aşağıda salonda ziyaretçileri oturtup yapılışı hakkında filim gösterirler. Merdivenlerden yukarıya çıktığınızda adeta büyülenip kalırsınız. 150 yıl geriye giderek, geçmişin içinde canlı bir şekilde kendinizi bulursunuz. Canlı olması 3 boyutlu tablonun yanında, o günkü canlılığın seslendirilmesinden kaynaklanıyor. Tek kelime ile muhteşem. Dünyaca ünlü ressam Vincent Van Gogh; panoramanın tek hatası ‘hatasız olmasıdır.’ demiş. Hollandalıların haşin deniz dalgalarıyla mücadelesine tanık olursunuz. Anlatım Türkçe de yapılmakta.

Belçika deyince, Waterloo’ya gittiniz mi diye sorarlar. Waterloo’daki panorama ünlü Fransız Napolyon’un, İngiliz liderliğindeki ordulara karşı savaşı canlandırılmış. Savaşı canlı bir şekilde izlersiniz. 200 yıl önce tarihi öğreten bir müze. Panoramanın yanında aslanlı tepe oluşturulmuş, tepeden şehri kuş bakışı seyredersiniz.

Almanya’da Kassel’deki Herküles’in heykeli ve parkı 38. Dünya mirası UNESCO tarafından, dünya kültür mirası listesine alındı. Eyfel kulesi deyince Paris, Özgürlük anıtı deyince Amerika, New York, bunun hikayesi de Osmanlıya kadar dayanır. Ayasofya 2011 yılında, dünyanın yedi harikasından biri olarak listeye alındı. Colosseum Roma, daha burada ismini zikredebileceğimiz dünyaca ünlü anıtlar, panoramalar, parklar bize ünlü şehirleri ve ülkeleri anımsatır.

Ülkemizde ; Anıtkabir deyince Ankara, Mevlana deyince Konya, Kapadokya Nevşehir, (Göreme, Avanos), Hacı Bektaş Veli Nevşehir (Hacıbektaş), Efes İzmir, Panorama 1453 İstanbul, Topkapı İstanbul, daha birçok şehrimizin ismini tanıtan tarihi yerlerimiz, panoramalarımız, anıtlarımız, heykellerimiz var. Nasrettin Hoca’nın, Yunus Emre’nin, panoramaları var mı? Bilmiyorum.

Köroğlu deyince hangi şehir aklımıza gelir? Elbet Köroğlu ve Bolu beyi. Doğum, ölüm tarihleri bilinmeyen Köroğlu, üçüncü Murat zamanında Osmanlı ordusuyla İran savaşlarına(1578-1584) katıldığı bilinmektedir. İki Köroğlu vardır. Birincisi Balkanlardan Orta Asya’ya kadar geniş bir alana yayılmış destansı ve türkülü halk öyküsündeki Köroğlu, İkinci Köroğlu Bolu Gerede çevresinde yaşamış asıl adı Ruşen Ali’dir. Babası Yusuf, Bolu Bey’inin seyisidir. At meraklısı olan Bolu Beyi, seyisi Yusuf’u cins bir at almaya gönderir, fakat Yusuf’un getirdiği tayı beğenmez, Yusuf’un gözlerini kızgın demirle kör eder. Ruşen Ali, babasının tarif ettiği tarzda, tayı karanlık bir ahırda besler. Tay belli bir zaman sonra kanatlanır, eşsiz bir küheylan olur. Yusuf ile Ruşen Ali ,Aras ırmağına gider. Orada Bingöl’den inecek olan üç sihirli köpüğü beklerler. Yusuf köpükleri içince, tekrar görmeye başlayacak, gençleşecek ve Bolu Bey’inden intikamını alacaktır. Fakat Ruşen Ali köpükleri kendisi içer, babasına köpüksüz su verir. Yusuf buna çok üzülür, bir yandan da, oğlu intikamını alacak bir yiğit olacağı için sevinir. Bu sihirli üç köpükten biri Köroğlu’na ebedi hayat, biri yiğitlik, biri şairlik sağlar. Yusuf oğluna intikamını almasını vasiyet ettikten sonra ölür. Ruşen Ali Kır-At’ı ile birlikte dağa çıkar. Köroğlu diye ün alır, bir derebeyi gibi yaşamaya başlar, her savaşta üstün gelir. Bolu’yu yakar, yıkar. Bunu yapmaktaki amacı babasının intikamını almaktır. Bolu Bey’inin kız kardeşini kaçırarak onunla evlenir. Ayvaz adındaki bir çocuğu kaçırarak evlat edinir. Bolu Bey’inden intikamını alır. Bezirganlardan, beylerden, paşalardan aldıklarını yoksullara dağıtır. Delikli demir(tüfek) icat olunup eski yiğitlik gelenekleri bozulunca, arkadaşlarına dağılmalarını tavsiye eder, ‘sır olur’ Kırklara karışır. İsyancı Köroğlu ile şair Köroğlu halk zihninde kaynaşmış durumdadır. Köroğlu halk şairlerimizin içerisinde kavganın ve özgürlüğün sembolüdür. ‘Benden selam olsun Bolu Bey’ine’ şiirleri türkü olmuştur, Türküleri folklor olmuştur, bayramlarda düğünlerde çalınıp oynanır.

Bolu doğa güzellikleriyle Abant, gölcük, yedi göller ile tanınıyordu. Köroğlu’nun heykelinin açılışıyla, Artık Bolu dünyada marka olmuştur. Köroğlu mezardan çıkıp görseydi, benden selam olsun torunlarıma derdi, sanırım. Eski belediye başkanı Alaaddin Yılmazı’n bu eseri, Köroğlu efsanesini Bolu’ya kazandırmakla tarihe geçmiştir. Televizyonda konuşmaları izlerken, basından yazılanları okurken, çok duygulandım, gurur duydum. Geçenlerde yeni başkanımız Tanju Özcan’ın böyle değerli bir eserin tamamlanmamış olması, aynı zamanda kendini bilmezler tarafından, eserin yapılan kısımlarına zarar verilmesini basınla beraber dile getirip üzüntülerini aktarması çok yerinde, takibi takdire şayandır. Bundan sonra inanıyorum ki yetkililer, heykelin yanında Köroğlu’nu canlandıran panorama veya harika bir müzeyi inşa ederler. Biran önce eser turlara, Türk dünyasına ve insanlığa açılmış olur.

Açılışa TÜRKSOY, Türk devletlerinin büyük elçileri, Türk dünyasından birçok misafir ve çok sayıda kişi katıldı. Açılışta yakılan nevruz ateşi insanlığı aydınlattı ve ısıttı, örste çekiçle demir dövülürken sesi dünyada yankılandı. İlk konuşmayı Köroğlu Heykeli heykeltıraşı Murat Mansurov , sırasıyla TÜRKSOY genel sekreteri Dusen Kaseinov, Başkan Alaaddin Yılmaz yaptı. Son olarak Valimiz Sayın Ahmet Ümit’in konferans mahiyetindeki tarihimizin büyüklüğünü anlatan konuşması ve bu tarihin içinde Köroğlu’nun yerini belirtmesi harika idi. Türk devletlerinin bayraklarının açılmasıyla, türküler eşliğinde folklorlarının oynanmasıyla Nevruz bayramı kutlandı.

İlkokul beşinci sınıfta iken, okulumuzdaki küçücük kütüphaneden alıp ilk okuduğum kitap Köroğlu’nun destanıydı. Okurken köyde güttüğüm koyunlarımı kaybetmiştim. Köroğlu beni Victor Hugo’nun yedi ciltli Sefilleri, Tolstoy’la, Balzac’la, Goethe velhasıl Türk ve dünya klasikleriyle tanıştırdı. Şayet Bolu’ya bir Köroğlu Panoraması açılırsa, okullar öğrencileriyle birlikte elbet ziyarete gidecekler. Köroğlu’nun sesini duyarak yakından tanıyıp, destanını okuyarak okuma alışkanlıklarını geliştirecekler. Baştan ayağa kadar insanlar haksızlığın ne demek olduğunu bir kere daha düşünecekler. Kamu hizmetlerinde çalışanlar, millet malını kullanırken kul hakkının ne demek olduğunu bilip, hayatına yerleştirecek. Kerim kitabımızda ilk ayet emir; ‘oku’ diyor. Okuyan doktor, doktoru öldürmeyecek. İşveren, çalışanın hakkını, zengin asgari ücretliyi daha iyi anlayacak.

İnanıyorum o günkü Köroğlu bugün yaşamış olsaydı, nefislere karşı vicdanların Köroğlu’su olurdu.

Kaynak:

1- Yaşar Kemal’in Üç Anadolu efsanesi.

2-Türk Dili ve Edebiyatı

Şükrü Karataş

4 Kasım2019