Ertelenen hayatların içinde devamlı yeni bir düzen oluşturmaya çalışıyoruz. Acaba bu akşam ne değişecek diye diye net bir çizelgemiz yok bu yıla dair… Önce bir sınavla çöp olan senelerini travma olarak bıraktık çocuklarımızın hayatına, sonrasında ucu kaçmış bir örgü gibi ilmek ilmek söküldü yanlışlar. Öğretmenler, öğrenciler, aileler, esnaflar, doktorlar, hemşireler ve daha birçoğu… Yarın ne olacağı habersiz bugün yapacakları her şeyi yarına iteliyorlar.
Okulların açılamayacağı gün gibi ortadayken sürekli açılacak hazırlıklarınızı yapın diye cümleler kuruldu sayısız… Sonrasın da yine öteye atıldı. Belirtilen gün yine yalan oldu kısacası… Sorun aslında açılamaması değil, sorun açılamamasının nedenleri…
Tatil beldeleri dolup taşıyor, kafeler de sandalye bulabilen şanslı sayılıyor, alışveriş merkezleri indirim üstüne indirim koyup insanları çekiyor, caddeler öbek öbek insan dolu… Sonrasın da biri çıkıyor ve diyor ki “Hatalısınız! Sosyal mesafeyi korumadınız!”
Kendi adıma konuşayım dikkat ediyorum. Elimi yüzüme getirmemeye, devamlı ellerimi yıkamaya gibi birçok önlem almaya çalışıyorum. Ama bir tanıdık geliyor kendi kafasınca onda virüs yok açıyor kollarını ve kucaklıyor kocaman! Biz bu toplumsal yapıda büyümüşüz, bize böyle davranmamız öğretilmiş. Elli yılını bu şekilde yaşamış birine bu kalıbı yıktıramıyorsun. Anlatsan bile bir kulağından girip diğerinden çıkıyor. Aslında tam olarak da buradan başlıyor yayılmaya…
Hayatı normale döndürüp araya mesafe koymak pek mümkün olmuyor. Dışarı da bir çay içiyorsun maske hop masaya iniyor sonrasında maske de anlamını yitiriyor. Gerçi işin başına dönersek maske kullanmayı da bildiğimiz söylenemez. Ya burun açık ya da maske çenede, sonrasında ben maskeyi doğru kullansam da bir önemi yok.
İşin özü şu kontrollü sosyalleşme bizim ülkemizde tutmadı, en başa dönüyor gibiyiz… Yarın ne olacak bakalım…