Geçen sene yeni yıla girerken birçok planım vardı. Bu sene yapacaklarım listesi, beklentilerimin kafamda şekillenmesi gibi birçok şey… Sevdiğim insanlarla birlikte kucaklamıştım yeni yılı, kocaman kahkahalar vardı çehremizde, en güzel elbiselerimizi giyip, en güzel makyajlarımızı yapıp sevdiğimiz insanlarla birlikte bütün yılı en az o kadar mutlu geçirmeyi planlıyorduk. Herkes gibi işin bu raddeye geleceğinden habersizdik. Sağlık başta olmak üzere birçok dilek diledik. Dün gibi geçti bu yıl ve şöyle dönüp baktığımda kocaman bir sene sanki bir güne sığmış gibi bomboş… En kötüsü de dilediğimiz o sağlık hepimizin ayaklarına dolandı… Dünya olarak çok zorlu bir sene geçirdik. Daha önce hiç tecrübe etmediğimiz bir sene yaşadık. Maske takan insanlarımıza olan bakışlarımız sıradanlaştı ve yerini maske takmayan insanlarımıza olan bakışlarımıza bıraktı. Normallerimiz anormalleşti… Hayatlarımıza sığdırdığımız değer yargılarımızın yerini bambaşka şeyler aldı. Sarılmak yok! Tokalaşmak yok! Aynı ortamda bulunmak yok! Bakıldığında hepimiz sosyalliğimizi yitirdik. Dezenfektan kullanmaktan çatlayan ellerimiz, maske takmaktan yıpranan ciğerlerimiz var artık. Yeni seneye girerken sıraladığımız beklentilerimizin yerini tek bir şey aldı. Sağlık. Psikolojik sorunlarımız oluştu, birden hayattan soyutlanmanın psikolojik etkilerini yaşadık ve hala yaşıyoruz. Kilolar aldık, hiç tanımadığımız bedenlere büründük. Herkes kendi mutfağında kendi yemekleriyle bedenen büyüdüler. Kendimizi dinledik, kendimizi dinledikçe sorunlarımız büyüdü. Sevgilerimizin arasına mesafeler girdi. Akıllı telefonların sosyalliğimizi baltaladığını söylerken, akıllı telefonlarımız sosyalleşmemize yardım etti. Kısacası bu yaşımıza kadar öğrendiğimiz her şey bir yılda alt üst oldu.
Peki yeni sene bize neler sunacak? Yeni normallerimizi mi yaşayacağız yoksa eski normallerimize geri dönebilecek miyiz? Bu süreç bana kalırsa daha da uzayacak… Kurulan o büyük sofralarda sandalyeler eksildi, bakıldığında ruhumuzda bile insanlarımız eksildi… Bize iyi gelecek her şey ekranların diğer ucunda kaldı. İnsanlarımız ile aramıza yollar girdi, camlar girdi, maskeler girdi… Düşünüyorum da biri ile oturup kahve içmeyeli kaç zaman oldu? Sevdiğim birine içim rahat bir şekilde sarılmayalı kaç zaman geçti? Yeni bir yıla yapa yalnız gireceğiz. Masalarımız da en çok dört bilemedin beş sandalye olacak. İçimizi saran umutlarımız hala orada bir yerde yaşıyor mu sahiden? Bunu hep birlikte göreceğiz. Yeni bir yıla girerken içimiz de kalan birkaç parça umutla yine en büyük dileğimizin sağlık olduğu günler bizi bekliyor. Değinecek o kadar çok şey var ki… Her şeyi yazmak isteyip hepsini içimde tüketiyorum. Hayatımızdan eksik bir yıl geçti. Bu yıl ne yaptık dersek, uyuduk uyandık yemek yedik yine uyuduk. Online olarak devam eden derslere girdik, işe gittik, bir elimizde kolonya bir elimizde maske koca bir yılı bir güne sığdırabildik. Sanırım en çok kendimize vakit ayırdık. Sahip olduğumuz şeyleri kaybedince değerlerini anladık. Bayramımız kalmadı, kutlayacağımız günlerimiz olmadı… Bir nevi ruhsal yas ilan ettik kendimize. Durup durup kendimize sardık en çok. Kusurlarımızı bulup üzerlerine gittik. Çok düşünmek çok sorun demekmiş. Düşündükçe sorun çektik hayatlarımıza resmen… Gün nasıl geçecek yine derken her gün birbirinin aynısı kovalanıp gitti… Bu dezavantajı avantaja çevirmeye bile halimiz yoktu. Farkındayım olumsuzlukları sıralayıp durdum. Yeni yıl bize güzellikler getirecek biz yine de inanalım. Sevginin temassız da olabileceğinin bilincindeyiz artık. Dünya olarak çok farklı deneyimler yaşadık. Umarım hepsi üzerimize güzellik olarak yağar. Mutlu yıllara…