Bu hafta sonu bisikletimle yine uzun bir yol kat ettim.

Özlemişim.

Mecazen;

Kurda kuşa, börtü böceğe, ağaca, çimene, tüneyen tavuğa, öten horoza, ağacı tırmıklayan kediye, havlayan köpeğe,

Süt ineğine, et danasına, ördeğe, kaza, culuğa

Kırdaki ırgata, çiftçiye, haneye, hane sahibine

Selam verdim..

Selam aldım.

Hele; selamıma bir de temiz bir tebessüm ekleyen,

Torbasındaki çekirdekleri gülümseyerek çitleyen kırk altı yaşındaki çiftçi kardeşimizle muhabbetimiz saatleri aştı.

Terim üzerimde soğudu.

Sıcak sohbeti bırakıp ırayamadım.

Hoş sohbet ettikçe,

Samimiyet arttıkça,

Birbirimizi tanıdıkça sohbet açıldı da açıldı.

Biz yakınlaştık..

Sohbet sığ sulardan; yavaş yavaş derin sulara indi.

Sohbet bir müddet rölantide devam etti.

Jikleyi açmama gerek kalmadı, sohbet erken ısındı.

Az buz konuşmadık.

Yemden, sütten, yem bezelyesinden, ahırdan, çiftçiliğinden, üzerine titrediği hayvanlarından,

Sem-Mak fabrikasında yirmi yıl süren işçilik hayatından,

İşi bırakıp; 2017 den bu yana hayvancılık yaptığından konuştuk.

XXX

Anasının gözüydü!

Gözünü budaktan, sözünü kuldan esirgemeyen tavrı hoşuma gitmişti.

Zaten selamını alınca anlamış;

Tebessümünden samimiyetini, gözlerinden sıcak kalpli bir adam olduğunu sezmiştim.

Çekirdek çitlerken zamanı öldürüşünü, arada yaptığı esprilerle beni güldürüşünü unutmuyorum.

Güttüğü hayvanların maşallahları vardı.

Bakımlı ve cinstiler.

Süt ve et hayvanı oldukları belli, bakımları yerli, eti yenir, sütü sağılır mübarek hayvanlardı.

Adı;

Güçlü ve gözü pek kimse anlamına gelen orta yaşını biraz geçmiş çiftçi…

  • Bu hayvanlara yirmi dört saat hizmet ediyorum” derken..

Sanki yavrusunun üzerine titreyen bir annenin sıcaklığını andıran cümleler kurdu.

Belli ki; naylon poşetten çekirdek çitlemeyi ezberine almıştı.

Bir müddet sonra; çitlemeyi bıraktı.

Konuşurken kelimelere çit atlatıyor, sanki çite takılan yünlerden çorap örüyordu.

Adam özgüven sahibi, samimi, üretici, sonra söyleyeceğini önceden söyleyenlerdendi.

Tam bir çiftçiydi anlayacağım!!

Önce ekiyor, sonra biçiyordu.

Bi nevi ön alıyordu; cümleyi kuruyor, sonra yüzüme bakıyor tepkimi ölçüyordu.

Saygıda kusur yoktu.

Ben emindim; o da emin oldu.

XXX

O diil de şu!

Başımsın gözümsün diyerek;

Kısa bir özgeçmiş yazdım; çimenlerin üzerine bıraktım.

Elindeki kiren sopası ile o bildik çimenleri şöyle bir karıştırdı, kelimeleri araladı, noktalama işaretlerini yerlerine koydu.

Bana da uzun uzun baktıktan sonra!

Bulduğu özneyi alarak doğruldu.

  • “Az önce Ak Partili biri gelse, biraz konuşsak diyordum”
  • Ben de Ak Partiliyim diyerek mührü önüme koydu.

Sohbet kaldığı yerden yeniden başladı.

Çiftçiliğin ve üreticiliğin tüm sürecini dinleme fırsatı buldum.

Hayvan yemini tarlalarına kendisinin ektiğini, bir tek kuru yeme para verdiğini anlattı.

Süt ve et hayvanı yetiştirdiğini,

Hiç dışardan genç veya yeni hayvan almadığını, hepsini kendi hayvanlarının doğumları ile gerçekleştirdiğini anlattı.

Sütü nereye verdiğini,

Eti nasıl değerlendirmeye çalıştıklarını bir bir konuştu.

XXX

Kendisinden çok bilgilendim.

O da bu sohbetten, sohbetimden çok etkilendiğini söyledi.

Sohbetimiz Doğancı, Sultanbey, Bolu sınırlarını çoktan aşmış, Covid’i, DSÖ’yü, Fransa’yı, Amerika’yı konuşuyorduk.

Hayvanların uzaklaştığını fark edince…

Hocam dedi; ekmek, hayvanlar malum!

  • “Ama seni sevdim abi, tekrar gel emi” dedi…

Ben de!

  • “Allah’a emanet ol” dedim.

Ayrılırken

  • “Emekli misin”.! diye sordum.

Yüzüme; sonra gözüme baktı.

Ellerini Allah’aısmarladık manasından sallayarak hayvanlarına doğru seyirtirken.

  • Yok! Dedi
  • EYT’liyim.