Tanımam etmem.

Bilmem de.!

Ama durmam.!

Yazmadan duramam!

Kimse de durmasın zaten!

İhtiyaç var.

Değirmenin suya, ekmeğin una, fırının ateşe, çorbanın tuza ihtiyacı var.

Un ve su olmadan hamur olmaz.

Ateşsiz ekmek pişmez.

Öğrenci de iyi bir öğretmeni olmadan yetişmez.

XXX

Doktor Selami Konyalıoğlu sosyal medya hesabından paylaşmış.

Konyalıoğlu;

“Tebrik ediyoruz”

“Bu haberleri ilk önce yerel medyamızdan öğreneceğimiz günleri bekliyoruz” sitemi ile birlikte, haberin linkini paylaşmış.

Selami Hoca kibar insan;

Facebook sayfasına arkadaş olduğunuz takdirde, kapıyı vurmadan girebilirsiniz.

Samimi bir sayfa, paylaşımlar üst seviye, dönüşler heyecan verici.

Bir tek çayı eksik hesabının.

Sosyal mesafenin kalktığı bir günde hesaplar ve çaylar benden diyeceğine adım gibi eminim.

Onu da ilk fırsatta telafi eder, iki sohbetin de belini kırarız diyerek çay sözümüzü de bu vesile ile almış olalım.

Söz yarıda kaldı.!

Ne diyecektim, nereye gelecektim.

Şuraya.!!

XXX

Baktım;

Haber gazetelerden manşetten verilmiş.

Sanki;

Bir derviş vazife edinmiş, hikaye kitaplarını onlara bırakmak için evde kal günlerini beklemişti.

Yok yok.!

Bu masalsı ve yaşadığımız çağa göre biraz efsane oldu.

Ama şu benzetmeme kimse itiraz edemez galiba.

Çocukların dedesi, torunlarına hikaye kitabı götürüyor.

Bunu kim yapabilir.

Her gün veya gün aşırı hikaye kitaplarını çocuklara kadar kim ulaştırır.

Kim iş güç edinir.

Kim alır verir ve takip eder.

Korona riskini göze alır, koşturur büyük bir özveri ile.

Aileden biri tabii.

Baba veya anne ya da kardeşlerden biri.

Belki de evin dedesi veya ninesi.

Hiçbiri değil.

Asıl hikaye şöyle.

XXX

“Bolu’da Adnan Erdem adlı sınıf öğretmeni, bisikletiyle 28 kilometre yol kat ederek, korona virüs salgını nedeniyle okula gidemeyen öğrencilerinin hikâye kitaplarını evlerine götürüyor”

Ne kadar güzel bir sahipleniş biçimi.

Mesciler köyü, Küçükberk, Aktaş, Karaçayır, Sümer, Borazanlar ve Sağlık mahallesini turlayarak o civardaki öğrencilerine ulaşabilen öğretmenimiz ülke gündemine oturdu.

Hem adam, hem insan, hem de bir eğitimci olarak büyük bir iş çıkardın kardeşim.

Bunu kim söylüyor.

Babası Muallim Mektebi mezunu, kendisi Erkek Öğretmen ve Eğitim Enstitüsü mezunu bir eğitimci söylüyor.

Ben söylüyorum.

Bu çocukların öğretmenleri kadar her birinin ailesinin bir parçası oldun.

Genç yaşına rağmen, anasın babasın, dedesin ve ninesin artık.

Gücün ve görevin büyük.

Kolay olsun, kolay gelsin.

XXX

Böyle insaniyet yüklenmiş öğretmenlere ne olunur.

Kırk yıl köle olunur.

Ama zaten!!

Adnan Erdem; ismiyle anılacak, ismini taşıyacak kadar inşallah cennetlik bir ademoğlu.

Ona zamanında güzel dualar edilmiş.

İsmiyle büyüsün,

İsmiyle yaşasın demişler kesin.

Adnan Erdem.

Kelime manalarına tekrar baktım da..

Adnan;

“Cennette hayatı ile ölümsüzlüğe ulaşan”

“Cennette ebedi yerleşen demek” olduğunu okudum.

Cennete giren bütün kullar “Adnan” olarak da ifade edildiğini buraya yazıyorum.

Erdem;

Ahlakın övdüğü ve ahlaklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçak gönüllülük, iyi yüreklilik gibi niteliklerin ortak adı.

XXX

Daha bu gencin,

Adnan Erdem’in

Öğretmenliğini, hikaye kitaplarını dağıtmaya vardıran eğitimini,

Aileden aldığı terbiyeyi.

Kalbini, yüreğini, itiyatlarını, alışkanlıklarını yazmadım.

Bilmiyorum da zaten.

Ama ne fark eder.

Bu genç öğretmenin mayası iyi tutmuş.

Anlaşılan,

Aileden gelen bir ağırlığı, kendinden kattığı taştan darası,

Köy ekmeği gibi mis gibi Anadolu kokan güzel bir hikayesi var.

Genç öğretmenimim bu ülke için, bu ülke çocukları için “daha ne yapabilirim” aşısı tutmuş.

Salgın ve musibetlere karşı bağışıklığı kuvvetli bir genç.

XXX

Diyeceğim şudur.

İçini almış, iyi pişmiş bir ekmek için;

Maya, usta, un ve fırın elbette çok mühim.

Ve Fakat..

Adnan Erdem

Mis gibi öğretmen kokuyor.