Her yer ot, ağaçlar suya hasret, tuvaletler pislik içinde. Kahramanlar için yapılan kulübelere destursuz girersen çarpılırsın,

‘Destur’ deyip girersen, bu defa da kokudan bayılırsın.

Kahramanlarımız, ya kolsuz, ya ayaksız, ya da başsız…

Anlayacağınız, o güzelim MASAL PARK sahipsiz kalmış; bakımsız.

***

Masal Park’ı, Sayın Mustafa Cop ile beraber gezdik.

BREMEN MIZIKACILARINI, PİNOKYO’ yu, babası GEPETTO USTA’yı dinledik.

Yel değirmenlerine savaş açan, DON KİŞOT

Ve

Bizim KELOĞLAN’ın dertleri ile dertlendik.

ŞİRİNLER’ in yanına uğrayıp, hal hatır ettik, HACIVAT ve KARAGÖZ ve de PAMUK PRENSES ve 7 CÜCELER ile dertleştik

Sonuç?

Bir söyle, bin ah işit.

***

Büyük paralar harcanarak yapılan Masal Park niye bu kadar sahipsiz kalmıştı?

Bilmiyoruz ki!

Sayın Cop ile bu konu hakkında konuşurken bir kulübenin önüne geldik.

Baktık, KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ…

Kulübeye girmek üzere iken Sayın Cop seslendi; ‘Kızım sakın içeriye girme, yatakta yatan büyükannen değil, onun kılığına girmiş olan kurt; seni yiyecek’

Kurt, Sayın Cop’un, Kırmızı Başlıklı Kıza olan ikazını duymuş olmalı ki, içeriden sinirli bir ses tonu ile bağırdı.

‘Bırakın bu hikâyeleri masalları, ESAS BİRİLERİ MASAL PARKI YİYECEK siz ona bakın’

Kırmızı Başlıklı Kızı kurtarmasına kurtardık ama bu şüpheden kendimizi kurtaramadık.

***

Bu şüphe ile dolaşmaya devam ederken, DELİ DUMRUL’ un yanına kadar gelmişiz.

Sayın Cop’ a sessiz ol işareti yaptım.

Çünkü

Kuru çaya köprü kuran, geçenden otuz, geçmeyenden döve döve kırk akça alan, Masal Park açılmadan önce kendisi ile bizzat görüşmüşlüğüm olan Deli Dumrul çok öfkeliydi. ‘Rezalet’ dedi ‘Rezalet!’ Parkın halini gördünüz, bakımsızlıktan her yer dökülüyor. Atatürk Orman Parkı’na, Karaçayır Parkı’na gözü gibi bakanlar, yeni yeni parklar açıp vatandaşın gönlünü kazananlar, bize üvey evlat muamelesi yapıyorlar’

Çok doluydu, ağzına ne gelirse de söylüyordu. Bir ara haddini aştı, ‘Şevval Sam Parkı parkta, biz değil miyiz?’ filan demeye kalktı.

‘Hop dedik, o kadar da uzun boylu değil, eleştireceksen daha kibar ol’

‘Ben al kanatlı Azrail’e, Bolu eski Belediye Başkanı Alaaddin’e kafa tutmuş adamım, sizden mi akıl alacağım’ deyince,

‘ Ama o al kanatlı AZRAİL göğsüne çökünce tırstın, Alaaddin’in kim olduğunu kulağına fısıldadığımda ise sopanı sakladın’ diyemedim.

Diyemeyince de, yelkenleri indirdik, mecburen dinlemeye devam ettik.

Neler mi söyledi?

‘Doğru söz dinleyene yararlı, söyleyene zararlıdır’ atasözünü bilip dururken…

Aaa! Yazmam!

Nasıl olsa, Deli Dumrul, köprünün başından ayrılamaz, eğer ben de yanına gitmez isem bir defa daha karşılaşmayız

Ama

Sayın Tanju Özcan ile her zaman, her yerde karşılaşırız.

***

Bir ses duyduk yan taraftan, baktık Nasreddin Hoca; göle maya tutturmaya çalışıyor.

Naif bir ses tonu ile dedi ki; ‘‘ Siz bakmayın Dumrul’a; delidir, ne yapsa yeridir. Doğruyu söyler ama nasıl söyleyeceğini bilmez.

Hem annesi hem de babası öğretmen olan Tanju Başkanımızın, Masal Park’ ta bulunan kahramanların, çocuk gelişimine sağladıkları katkıları bilmemesi mümkün değil. Kendisi de bizim hikâyelerimiz, masallarımız fıkralarımız ile büyüdü.

Burası açıldığında her yer cıvıl cıvıldı, anneler babalar evlatlarını alıp geliyor, hoşça vakit geçiriyorlardı, şimdi ise her nedense sahipsiz kaldık.

Kurt, gelene gidene; ‘BİRİLERİ MASAL PARKI YİYECEK, BİNALAR DİKECEK onun için sahipsiziz’ diyor. Ama biz buna inanmak istemiyor; ‘Kurt, Kırmızı Başlıklı Kızı yemek için hedef saptırıyor’ diye düşünüyoruz.

Bu civarda insanların oturacakları, vakit geçirecekleri başka parkta yok, başkanımız eğer kahramanların maketlerini beğenmiyorsa, daha iyilerini yaptırsın, burayı özünden uzaklaştırmadan geliştirsin, dua alsın’’

***

Hocamız ile helalleşip Masal Park’tan ayrıldık, ayrılırken Sayın Cop’ a dedim ki; ‘Yazının sonunu sen bağla’

Bağladı…

‘Gökten üç elma düştü,

Biri Muharrem Hoca’ya ve bana, biri bu yazıyı okuyanlara, biri de masal kahramanları ile büyümüş olan Belediye Başkanımız Tanju Özcan’a…’

. 07.10.2021

Muharrem Demirel