Büyük mütefekkirlerin, Allah dostlarının, psikologların, bilim adamlarının yıllardır haykırdıkları bir gerçeği biz de bu sütunlardan bir kere daha duyuralım: “Gıybet, kanser gibidir” .
Komşulukta, evlerde ve evliliklerde, sosyal hayatımızda, köyde, kentte, okullarda, iş ortamında, çalışılan müesseselerde, sanatta, ticarete, siyasette ve ekonomik çevrelerde, insanın olduğu her yerde gıybet, girdiği bünyeleri kanser etmektedir.
İftira ve gıybet, Girdiği bünyeleri içten içe sinsice kemirir.
En ulvi değerleri de göz göre göre öldürmektedir.
***
Gıybet, herhangi birinin ayıbını, Onu kötülemek için arkasından söylemektir.
Gıybet olunan kişinin işinde, sözünde, vücudunda, dünyasında, ailesinde, eşyalarında bir kusur olarak addedilip, arkasından söylenirse, işaretle, hareketle, imalı olarak söylenirse gıybet gerçekleşmiş olur.
Bu manevi kalp hastalığıdır.
***
Gıybet yapan diller, bundan keyif alan gönüller, içinde bulundukları nimetin farkına varamamış, nefislerine ve şeytana uymuş, hakiki değerlerden uzaklaşmış, pusuya düşmüş kişiler, gıybet nedeniyle ahiret gününde rezil olunacağını en sevgili haber vermiştir.

Gıybet, Kur'an-ı kerimde, ölü kardeşinin etini yemeye benzetilmiştir.
(Birbirinizin kusurunu araştırmayın, arkasından çekiştirmeyin, gıybet etmeyin. Kim ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Bu tiksindiricidir. O halde Allah'tan korkun.) [Bir âyet meali: Hucurat 12]
(Falancanın boyu kısadır) diyen birine, Peygamber efendimiz, (Bu sözün denize atılsa, denizi kokutur) buyurdu. (Tirmizi)
İftiradan ve Gıybet etmekten korkmak, çekinmek, titremek gerek. Her ne yaparsak yapalım sağımızda ve solumuzda hareketlerimizi kayda alan kâtiplerin olduğunu, iyi kötü her hareketimizin hesabını hepimizin mutlaka vereceğini bilmemiz gerek.
İlmen dinen mükellefiz.
Mükellef demek sorumluluk sahibi olmak demektir.
Başımıza gelecekleri bilmemek mazeret değildir.

(Gıybetten sakının; çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir. Kişi zina edip tevbe eder de, [bir daha yapmazsa], Allahü teâlâ onun tevbesini kabul eder.
Gıybet edilen, gıybet edeni affetmedikçe, affolmaz.)
[İbni Ebid-Dünya, Deylemi, Taberani, Beyheki, Tergib ve Terhib, İ. Şarani, İ. Gazali]
***
Zamanımızın en büyük kusuru, Kendi kusurlarını bırakıp, başkalarının kusurlarını arama hastalığıdır. Yeni nesillerimizi, ekonomimizi, siyasetimizi, kurumlarımızı, insanlarımızı, kendimizi ve çevremizi bu manevi gıybet kanserinden “ilimle” korumalıyız.

Ya çocuklarımızı, eşimizi, anamızı, babamızı, mahiyetimizdekileri bu illetten koruyacak kadar pehlivan mıyız? Hassas mıyız? Duyarlı mıyız? İlim sahibi miyiz?
İnsanlarımızın gıybetten keyif(!) almaları hastalığını, ancak ilimle tedavi edilebilir.
Evlerimizde, ailecek (düzgün ve doğru yazılmış) kitaplar okuyor muyuz?
Ailecek bu konularda sohbetler ediyor muyuz?
Ailemize, arkadaşlarımıza, iş ortamımıza örnek oluyor muyuz?
Sosyal medyada twitter, facebook, ınstagram ve diğerlerini kullanırken de gıybet felaketinden kaçıyor muyuz?
***
“İddia ediyorum” diye söylenen sözlerin aslı astarı yoksa ve bu yazılı veya görsel basın yoluyla işleniyorsa, bu günahın bedeli inansanız da, inanmasanız da çok zor ödenecektir.

Makam mevki sahibi olabilirsiniz..
Başkalarının hatalarınızı millete herkese sayabildiğiniz kadar, kendi hatalarınızı sayabilecek kadar yiğit, pehlivan ve demokrat aydın mısınız?.
***
Sosyal medyada, twitterda, ınstagramda ve facebookta vb birçok haber ince elenmeden, hırsla ve intikam duygularıyla gıybet ve iftira şeklinde yayınlanıyor.
Bu itibarla yazılan ve zamana bırakılan yazı, makale, görüş ve eserler elbette çok önemlidir...

Eski ilim sahipleri “Sadrda kalmaz satırda kalır” derlerdi. Öyleyse yazı, makale ve eser sahipleri bu sorumluluğu asla unutmamalıdır.
Bunu neden mi yazdık,
Yaptıklarımızın hesabı kim olursanız olun, verilecek. O halde, yazdıklarımızda bizden davacı olmamalıdır.


Gıybet ve iftira suçu işlenmişse, en tehlikeli söylemlerde bu şekilde oluyor. İlgili kişilerle daha sonra helalleşmek icap ederse eğer, işte felaket o zaman başlıyor. Çünkü yazının kim tarafından okunduğu imkansızlaşıyor.
(Gıybetten sakının; çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir. Kişi zina edip tevbe eder de, [bir daha yapmazsa], Allahü teâlâ onun tevbesini kabul eder. Gıybet edilen, gıybet edeni affetmedikçe, affolmaz.) [Deylemi, Taberani,İ. Şarani, İ. Gazali]

Ölüm var. Ölümden sonra,
Hesap günü var.
Paranın ve mevkiinin yaramadığı o zamanlar, bizlere uzak değil?
Uyanmalıyız?
Gıybet ve iftiranın sonuçlarından çevremizi uyarmalıyız.
Başkalarını korurken, evvela kendimizden başlayarak, yakınlarımızla ilim ölçüleri içinde davranmalıyız.
Bu beladan kurtulabilmenin tek yolu, ilim öğrenmek, uygulamak ve uygularken Allahütealâ için yapmaktır. Yani kurtuluş reçetesi, “İlim, amel ve ihlâstır”.
Ölümü de hiç unutmamalıyız.
Yani, hesap gününe uygun yaşamalıyız.


Kaynaklar: İslam Alimleri Ansiklopedisi