Gündem sürekli değişirken ben artık hangi birine odaklanacağımı bilmiyorum. İyi olarak gösterilenlerin olayların ardından doğacak birçok sorun… Nereye baksak yüzümüz gülmüyor bu aralar gerçekten.
Havalar soğuk yanını göstermeye başladı. Bolu'nun sıcağı zaten ne kadar uzun sürer… Akşamları üzerimize mutlaka bir şeyler alıyoruz. İncecik pikeler yatakların altına kalktı, yaz sıcak yüzünü üzerimizden çekiyor yavaş yavaş… Soğuk içecekler boğazımızı ertesi gün gıdıklamaya başladı, yerini sıcak çaylar kahveler aldı. Ne yazı anladık, ne güneşin tadını çıkarabildik… Her yönüyle yarım kalan bir yazı arkamızda bıraktık… Tabi bunu herkes adına söylemiyorum, tam tersi olarak yaşayanlarımız da oldu. Güneşi, denizi, kumu her hücrelerine kadar hissedip iki ay dolu dolu tatil yapanlarımız da yok değil.

Kimin neye nasıl tepki vereceği belli olmuyor. İnsanlar bu yaz dinlenemediğinden mi yoksa altında yatan sebepler çok daha farklı mı bilinmez. Son iki aydır Bolu'da akıl almaz olaylar ardı ardına yaşanıyor. Tabi bu durum sadece Bolu ile sınırlı kalmıyor… Şehrin nabzına hakim olduğumuz için Bolu diye nitelendiriyorum. Bizim şehrimiz de bu durum alışılmış da değil zaten. Yılda bir duyduğumuz şeyleri iki haftada bir duyar olduk. İntiharlar, cinayetler almış başını gidiyor. İnsanlık olarak aklımızı yitirmiş gibi davranıyoruz. Üç ay boyunca evde kalmamızdan kaynaklı olan bir psikolojik bozulmamı bilinmez ama durum hiç sağlıklı bir yöne gitmiyor.

Ailelerini, dostlarını, eşlerini, çocuklarını düşünmeden nefeslerini kesebiliyor insanlar... Toplu bir psikolojik tedaviye ihtiyacımız var. Sevgisizliklerimiz bir kürek toprak örtüyor bedenlerimizin üzerine.
Hayat kısa ve kuşlar yazarın dediği gibi hala uçuyor. Sevmenin öğretilmediği ruhlarımızı sevgiyle sakinleştirmeye çalışalım. Her şeyin güzel olması bizim elimizde ve inanınca her şey güzel oluyor.
Değerlerimiz var, sevdiklerimiz var, sevenlerimiz var güneş her gün bizim için doğuyor. Bakmayı bildiğimiz yerlerde çiçekler rengarenk bize gülümsüyor. Karamsarlıktan uzaklaştığımız sürece aydınlık günleri görüyoruz. Sevdiğimizden daha çok sevilmeye başlıyoruz. Hayat işte o zaman yaşanabilir bir yer oluyor. Nefes alabiliyorken gülümsemeye, nefes alabiliyorken hayatın tadını çıkarmaya bakalım. Yarınımızın garantisi yok…