Türkiye'de uzun yıllardan beri devam eden Kürt Sorunu, 1984 yılında ayrılıkçı terör örgütü pkk yüzünden 30 yıla yakın çatışmalara sebep olmuş bir süreçti. 40.000 ve 100.000 arasında can kaybına neden olan bu sürecin ekonomiye maliyeti ise 100.00 milyar TL civarına yaklaşan bir rakamdır. Güvenlik harcamaları, fiziki şartların tahrip edilmesi ve terör nedeniyle boşalan köylerin atıl kalması bu ekonomik maliyeti arttırmaya devam etmekteydi. Ve bu sorun Türkiye'nin hem ekonomik anlamda önünü kesen hem de siyasi bağımsızlığını tehlikeye sokan bir sorun halini almaya başlamıştı. Silahlı süreç bu sorunda etkisiz kalıyordu ve silahların çaresiz kaldığı noktada en büyük çözüm fikir ve ideadır.

Terör örgütü 1999-2004 yılları arasında tek taraflı ateşkes ilan etmiştir. Türkiye'nin ekonomik anlamda en zor anlarını yaşadığı ve ülke yönetiminin her sene el değiştirdiği bir dönemde, terör örgütünün ateşkes ilan etmesi nereden bakılırsa bakılsın manidar bir olaydır. Çünkü güçsüz Türkiye, batı için tehdit olmaktan çıkmıştır. Pkk terör örgütünün temeline baktığımızda, batılı devletlerin destekleri ile kurulmuş ve büyümüş bir örgüttür. Ateşkesin temelinde Türkiye'nin zayıf bir dönemi yaşaması ve tehdit olmaktan çıkması en önemli sebeptir. 1 Haziran 2004 yılında ateşkesin bozulması ve çatışmaların şiddetinin artmasının nedeni Türkiye'nin Ak Parti hükümeti ile bir yükseliş evresine geçmesi olabilir mi? Elbette ki sebep bu. Pkk terör örgütü aslında var olan Kürt Sorununa karşı dönemin liderlerinin kayıtsız kalması sonucu bu sorunu ırk çatışmasına çevirmek isteyen Türkiye düşmanlarının oluşturduğu bir terör örgütüydü. Bu kırmızı çizgiyi iyi anlayıp ona göre adımlar zamanında atılmış olsaydı belki de günümüzde böyle bir sorun bile kalmayacaktı ve ülkemizin büyüme hızı şimdikine göre daha fazla bir seviyede olacaktı.

Ancak bu sorunun içinden çıkılmaz bir hal aldığını fark eden o dönemki Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN, 2005 yılında Diyarbakır'da yaptığı konuşmada çözüm sürecinin mesajını vermiş ve paradigma değişikliğine gidileceğinin sinyalini o konuşmada vermiştir. Diyarbakır mitingi bu süreç için milat niteliği taşımaktadır. 30 yılı aşkındır gündemde olan Kürt sorununun çözümü için en büyük adım atılmış durumdaydı ve adımlar ardı ardına gelmekteydi. 2009 yılında Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi olarak ismi koyulan süreç artık tüm Türkiye'nin desteklediği bir adım halini almaya başlamıştı. Ve bu sorun gün ve gün çözüme doğru yol alıyordu. Hükümetin kardeşlik için attığı her adımın, karşı bir hamlesi geliyor ve sürece zarar vermeye çalışıyordu. Ama millet olarak artık barışa inanmıştık ve geriye dönmek niyetinde de değildik.

25 Nisan 2013'te, örgüt bütün silahlı güçlerini Türkiye topraklarından çekeceğini açıklamıştı. 30 yıllık çatışmaların artık sonu gelmeye yakındı ve süreç isim değiştirmiş Barış Süreci ismiyle anılmaya başlamıştı. Terör yüzünden köylerinden, yurtlarından ayrılanlar bir bir kendi topraklarına dönmeye başlamıştı bile. Artık silah seslerinin yerini barış şarkıları almıştı. Mermi kovanlarıyla dolu dağlarda artık çiçekler açmaya başlamıştı. Kardeşlik ortamını istemeyen ülkemizin düşmanları bu barış ortamını bozmak için elinden geleni yapmaya devam ediyordu. Ancak, süreç 16 Temmuz 2014'te Resmi Gazete'de Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine dair kanun adıyla olgunlaşmıştır. Artık bir devlet projesi olmaktan çıkıp milletin özlediği kardeşlik projesi halini alan barış süreci halkın koruması altına girmiştir.

Yeni Türkiye bir zihniyet ve kimlik değişikliğinin adıdır. Yeni Türkiye; kavgaların, ideolojik çatışmaların, mezhepsel ayrılıkların, terörün ve ihanetlerin olmadığı bir Türkiye'dir. Yeni Türkiye künyesinin tamamlanabilmesi için Barış Süreci yegane önemli bir kavramdır. En zor evrelerin aşıldığı ve son evreye gelindiği bir dönemde 7 Haziran seçimleri süreç için son derece önemlidir. Sürecin zarar görmesi için, durması için her türlü kirli ittifaka ve oyuna başvuracaklardır elbette. Son olarak Ağrı'da askerimize karşı yapılan saldırının amacı, bu sürece zarar vermekti. Ama geleceğimize güçlü bir Türkiye bırakmak için, Orta Doğu'yu düştüğü bu ateş çukurundan çıkarmak için Yeni Türkiye'ye ve projelerine sahip çıkmamız gerek. Barış süreci bu projelerin en önemlisi ve en hassasıdır. Ve bu sürecin refahı ve selameti için, 7 Haziran seçimleri öncesinde gerçekleşebilecek her türlü provoke olaylar ve algı operasyonları karşısında ülkece itidalli davranmamız gerekir…