Bahar henüz ortalarda yok.

Tembel bir hava hakim..

Kirli ve virüs gibi..

Beyaz; biraz da gri..

Meteoroloji çamur yağacak demişti halbuki..

Güneş kınından çıkmaya üşeniyor.

Semptomlarımı arıyorum sokak sokak.

XXX

Ateş,

  • Düştüğü yerde korona ile konuşuyor.

Aşı,

  • Kavşakta 19 yaşındaki Covid ergeniyle dalaşıyor.

Bulaşmak gelmiyor içimden..

Olgunluğumu bi kenara koyuyorum.

Ortaya sabrımı..

Diğer kenarda, şükür bana bakıyor…

XXX

  • İnsanın da,
  • Nisanın da lodosu iyi gelir diye avunuyorum.

Gökten üç elma düştü masalına sarılıyorum..

Üç katlı ve telli maskemi burnuma kadar çekiyor.

  • Tel tel ve güneşi görmeden dökülen çiçeklerin üzerine yağan çamurları siliyorum.

Çiçekli maskesi ile bir kız çocuğu annesinin yolunu gözlüyor.

Kokusunu alamayacağını bile bile, elindeki tek karanfili babasına götürüyor.

XXX

Şunu anladım bu pazar bi sokak ileri yürürken..

Ve

Yürüdükçe ağaçların da artık duruma uyandığını anladım.

  • Bahar mevsiminin geldiğine tam emin olmayan ağaçlar,
  • Açmaya üşenen çiçekler,
  • Kurumaya yüz tutmuş tomurcuklar gördüm.

Tabiat şaşkındı.

Ruh baharımızın tadının kaçtığını çoktan biliyorum.

Dünya baharını ise ışık ve boyadan ibaret olduğunu da…

Nur ve renk eksikliğinin nedeni;

Şu musibet korona mıydı!!!

Yoksa?

Biz miydik tüm sebep…

XXX

Nihayet!!!

Yazımın bu yerinde Refik Halit araya girmesine kalemimle izin veriyorum.

Üstat!

  • "Ferah, dinç bir tebessümde bütün bir bahar sabahının keyfi sezilebilir."

Derin bir nefes alıyorum.

Sonra şunu soruyorum kendime?

  • Yahu dostlarla karşılaşıyoruz, ne tebessümü, maskeden birbirimizi tanıyamıyoruz..

O zaman o diil de şu..

  • Sabırla hem içimizdeki, hem de tabiattaki baharı bekleyelim, bakalım.

Gelir elbet!